Azala azala kayboluyordu bayram coşkumuz.
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra para ya da maddiyat tüm değerlerimizin üzerinden geçip tahta oturuyor, aynada kendini tanıyamayacak bir topluma dönüşüyorduk. Azala azala içtenliğimizi kaybediyor, içinden gelmeyince coşku kalmıyor, ruhsuz törenler ya da kutlamalarla hem milli hem dini bayramlar yavanlaşıyor, ‘kutlama’nın içi boşaldıkça boşalıyordu.
‘Milli’ ve ‘ulusal’ diye kavramlar da bile ayrışmaya başladık. Milliyi kutlayıp dini olanı kutlamayan, dini olanı kutlayıp milliyi kutlamayanlar olarak ayrışmamız devam etti. Dün her ikisini aynı coşkuyla kutlayan millet, bu ayrışmalarla millet olma vasfını yitiriyordu yavaş yavaş.
NEOLİBERALİZM VİRÜSÜ
Kapı önüne kadar gelmiş bekleyen neoliberalizm, yani maddiyatçı, altta kalanın canı çıksın sistemi, 12 Eylül 1980’de kapıyı tekmeleyip ülkeye girdi, tüm manevi değerleri çürüterek kendi semirdi. Sömürge devleti gibi yönlendirildik ilkesiz siyasetçiler, üniformalı hizmetkarlar, kişiliksiz bürokratlar, iş camiası, din bezirganları, medya ve yozlaşan hukukçularla. Bayrama, kutlamaya mecal bırakmadı, toplumun ruhunu emdiler adeta.
Kutlamalar, toplumun yaşam enerjisini tazeler, vücudun bağışıklık sitemi gibi direncini arttırır. Bayramlar, kutlamanın aracısıdır. Enerji ve direnç düştükçe vücut hastalanır. 40 yıldır tüm devlet ve toplumsal hücreleri saran neoliberalizm virüsü, öyle ağır bir yatağa düşürdü, kalkmaya çalışıyoruz şimdi.
KUTLAMA ACEMİSİ OLDUK
Cumhuriyet’in 100. Yılı’nda bir etkinlik fırtınası esiyor desek yeridir. 40 yıllık açığı kapatmak istercesine bir telaş... Kimi içten, kimi gündemde kalma, kimi yasak savma içerikli bu etkinlik ya da eserler, daha da suyu çıkarılıp bıktırıcı olmadan bir düzene girer, toplu kutlama bilinciyle coşkuya dönüştürülür inşallah. Kutlama acemiliği yaşıyoruz resmen; o kadar yabancılaşmışız değerlerimize.
Her olağan işin başına ‘100.Yıl’ koyunca kutlama olmuyor. Bu da bir çürütme yöntemidir. Özgün, içten, kafa patlatılmış, emek verilmiş, gerçekten kutlama isteği ve heyecanı uyandıracak etkinlik ya da eserlerle coşku yaratabiliriz.
GÜNCELLENME VE AYAĞA KALKMA YÜZYILI
Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet’in yanındaymış gibi yapıp altını oyan sinsiler vardı, yine var. Şimdi de 100.Yıl’ı istismar ediyorlar. Ancak hala hafızası zayıf olmayanlar da var, onların maskesini düşürmekle meşguller.
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı, bu asalakları ayıklama ve devleti, kurumlarını, toplumu güncelleyerek bayrağı daha ileriye götürüp, teslim etme yüzyılı olacak.
100. Yıl’ı kutlarken acemilik ve sarsaklığımız, çok göze batıyor. Değerlerimiz yıpratıldı, coşkumuz unutturuldu çünkü. Bir bilinçle değil ama el yordamıyla yeniden kutlamayı öğrenmeye çalışıyoruz.
Bayramlar bizimdir; farkında olup, işlevini görüp, içten coşkuyla çocuklarımıza aktararak kutladıkça, canımıza can katılır daha binlerce yıl.