Laf ola beri gele

Selami Mutlu

Mikrofonu her elimize aldığımızda olmayacak duaya âmin dercesine vaatler verip atıp tutuyoruz. Adalet reformu yapacağız, Hukukta reform yapacağız, Anayasayı değiştireceğiz, Liyakati öncelikli kılacağız, İşsizliği yoksulluğu önleyeceğiz, aç ve açıkta kimse kalmayacak. Her vatandaş eşit yasal haklara sahip olacak, kutuplaştırıp ayrıştırmayacağız benzeri vaatler verip duruyoruz. Her seferinde aynı vaatlerde bulunup aynı sözlerle vatandaşa umut verilmeye çalışılıyor. Arkası geliyor mu? Gelmediği ortada.

Sağlık personelinin, polislerin, ast subaylarının, öğretmenlerin talepleri olan 3600 ek göstergeleri nasıl gerçekleşmediyse diğer vaatler de buz üzerine yazılı sözlerde kaldı. Olmazsa olmazımız olan hukuk her vatandaş için geçer durumda mı? Bunun gibi benzeri soruların akla gelmemesi için öncelikle yönetim sahiplerinin zihniyetlerinin demokrasi ve hukuk kavramlarını içselleştirmesi gereklidir. Önce yaşamınız boyunca hukuku ve demokrasiyi kendinizde içselleştirdikten sonra ülkeniz için vatandaşınız için eksik kalan alanlarda özgürlükler adına, demokrasi adına çağdaş dünyaya ayak uydurmak için değişim yoluna gideceksiniz.

Bu güne kadar bir türlü hayata geçiremediğiniz ve de tam aksini uyguladığınız Evrensel hukuk, insan hak ve özgürlüklerinde yer alanlar; “Her kes hukukun önünde eşittir.” Kamu hizmetleri tarafsız ve ayırım gözetilmeden yapılır. “Girişim de bulunma hakkı, söz söyleme fikir açıklama hürriyeti, suçun şahsiliği, hiçbir kimsenin eleştirileri, ya da düşüncelerini açıklamaları nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılmaması” bağımsız ve tarafsız yargı, hak ve özgürlüklerin sağlanması, adalete erişim, hukuk devleti olma gibi kavramların hangisi bu ülkede oluştu da başta saydığım vaat ve benzeri söylemler gerçekleşebilsin?

Geçmişten bu yana hep aynı vaatleri tekrarlayıp durduk. Hangisi doğru dürüst hayata geçirilebildi? Cevabınız hazırdır hemen. “Yol yaptık köprü yaptık” üstünden bile geçemediğimiz yol da köprü de hazine garantili ve borç batağına sokulmuş durumda. Öncelliği olmayan yatırımlar yerine planlı bir üretim ekonomisi, tarım ve sanayi için yatırımlar, Turizmi geliştirip salgına karşı koruyucu tedbirler almak varken, işsizlik tavan yapmışken Yol yaptık Köprü yaptık demek anlamsızlaşıyor. Her gün bir uçak dolusu vatandaşımızı kaybederken daha temininde ve ödemesinde bile zorlandığımız aşı için yatırım yapılamazken şişirilmiş yatırımlara yönelmek yanlış olmuyor mu?

Hukuk guguk’a dönüşmüş siz kalkıp tutuklamaları somut delillere dayandırarak yapacağız diyorsunuz. Tutukladıktan sonra içeri de tuttuğumuz ve haklarında daha delil bile oluşturamadıklarımız var. Önce bunların düzenlenmesi gerekmiyor mu? Türkiye de yeni yasa yapmaya bile gerek kalmadan mevcut yasalarla uygulama yapmak bile yeterli sayılabilir. Bütün bunları gerçekleştirmek zihniyet meselesidir. Bu güne kadar Avrupa birliğinin uyum yasalarına uyacağız diye defalarca açıklamalar yaptık. Peki, hayata geçirebildik mi? Söylemleriniz eyleme dönüştü mü? “Laf ola beri gele” Zihniyet vatandaş ve ülke yararına işlemediği sürece bütün bunlar hep diğer vaatleriniz gibi söylemde kalır.

Bu güne kadar yapılan atamalara bakın, hep kişisel siyasi zihniyet içeren liyakati hiçe sayan benden olsun tarafımda olsun zihniyetidir. Yargıtay’a-Danıştay’a-Anayasa Mahkemesine- vali ve kaymakamlara-Merkez Bankası ve diğer yerlere yapılan atamalar hep aynı zihniyetin eseri. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının bile “Yok hükmündedir” diye sayıldığı hayata bile geçirilmediği bir ülkede hukukta- insan hak ve özgürlüklerinde reform yapacağız, halkımızın istekleri doğrultusunda olan vaatlerimizi gerçekleştireceğiz demenin de kimseye fayda sağlayamayacağını söyleyebiliriz.

Üstelik Hak ihlallerinde Rusya’dan sonra gelen ikinci ülkeyiz. Kadınlara karşı uygulanan şiddet ve ölüm olayları bile ürkütücü boyutta. Türkiye cinsiyet ayırımı açısından 153 ülke arasında 130’uncu sırada. Böyle bir ortam varken verilen vaatler yerine getirilir mi? Ülke gelişme kaydedebilir mi? Hukuk ve yasalar halkın istekleri doğrultusunda gelişir mi? En çok ihtiyaç duyduğumuz güven ortamı sağlanabilir mi?