Cumhuriyetimizin kurulduğu yıllardan bugüne kadar korunmuş olan Devlet arazileri, limanlar, binalar, fabrikalar, kıymetli arsalar, devlet üretme çiftlikleri sosyal tesislerinin hepsi birer birer satıldı. Devletin bütün birimleri neredeyse kiralık binalarda. Satılan bu bina ve arsaların gelirleri nereye gitti? Bu bilinmediği gibi adeta zengin bir adamın hovarda evladı gibi elde avuçta ne varsa satıldı. Devletimiz kiraya taşındı. Hem de 10 yıllık-25 yıllık uzun vadeli sözleşmelerle, sadece Ankara'da yüzlerce Devlet Kurumu kirada maalesef.
1150 odalı kimine göre kaçak, kimine göre süper lüks, kimine göre yüzmeyen, yeryüzünün ultra sarayında bir kişiye 3 oda düşerken Cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığının Çukurambar’daki 25 katlı binaya taşınması nasıl izah olunur? Acaba bütçe fazlalığı mı var?
Sormak gerekirse; Devletimizin kurumlarını yönetenlere... Sizler Allah aşkına nerede doğdunuz? Saraylarda mı doğdunuz da biz mi bilmiyoruz? Hepiniz bizim gibi köylerde doğdunuz, bunu biliyoruz. Ancak Allah aşkına nedir bu rezidans sevdanız, geniş oda sevdanız? Kendi paranızla olsa bu rezidanslara kiraya çıkar mısınız? Devletin kurumlarının mütevazi olması gerekmez mi? Bütün binaları boşaltarak, satarak Devleti kiracı konumuna düşürmek sizde hiç mahcubiyet yaratmıyor mu? Yaratmaz mı?
Nedeni belli... Sonradan görme şımarıklığı, liyakatsiz atama. Layık olmayanların, olmadığı yerlerde bulunması, en büyük gerekçe Devletin kirada olmasının başka bir izah tarzı maalesef yok. Ödeme garantili hastane, ödeme garantili havaalanı, ödeme garantili köprü yapmak Devletimizin gelirlerinin 49 yıllığını ipotek altına aldı. Doğmadık torunumuz bile 49 yıl borç ödeyecek.
Birde bunun üstüne kamu kurumları kiralık yerlere taşınmış durumda. Nedense hep kiralanan yerler Ankara'nın en kıymetli yerlerinde. Çukurambar’da, Eskişehir yolunda, Balgat'ta. Neden Samsun yolunda(Mamak’ta) değil? Neden Çankırı yolunda (Pursaklar’da) değil? Neden Keçiören'de, Sincan’da, Altındağ'da değil de, şehrin en pahalı yerlerinde. Hani milletin adamlığı, hani tüyü bitmedik yetimin hakkı, halkın içinden çıkıp halka tepeden bakma kompleksinden başka bir izahı yok. Devletimizin gelirinin birçoğu kira ve ödeme garantilerine gidiyor. Şatafat ve gösteriş meraklısı idarecilerimiz sayesinde 100 yıllık Cumhuriyet Hükümetlerinin biriktirdiğinin hepsi satıldı, lüks ve ihtişama düşkün idarecilerimiz sayesinde. Hani nerede Hz. Ömer adaleti? Kurbanlar olun, Hz. Ömer'e ve onun adaletine. Onun adaletinin “A”sını göremiyoruz uygulamalarda.
49 yılda ayrıca ipotekli yaşayacağız. Şatafat elbette bitecek, Sultan Süleyman'a kalmayan dünya kimseye kalmaz. Bu milletin ahı elbette bir gün sizi tutacak. Bu dünyada rahat ettiğiniz kadar, öbür dünyada da rahat edecekmisiniz? Rabbimin, büyük Allah’ımın adaletine güveniyorum. Bu fakir milletin ahının öbür dünyada mutlaka çıkacağına inanıyorum. Şatafat orada sökmez, inanç sömürmenin cezasının daha da ağır olacağına inanıyorum. Buna inancımızın verdiği güçle inanıyoruz, inanıyoruz...