Mansur Başkan, Hodri meydan!

Enver Baltaş

Koskoca Başkentte, ortalık; kuruyan ağaçlar, solan çimler ve çiçekler; poşet, gazete, ambalaj, ... çöplerine bulanan yayılıcı ağaççıklı peyzaj alanlarından geçilmiyor!

Bir de kalkmış, "Ben başbakan olacaam; çok şey değişeceeek; göreceksiniiiz, ben başbakan olacaam!" diyen aplasından esinlerenek zaman zaman yaptığı "kendini hatırlatma ve rakiplere gözdağı verme" mahiyetindeki tadımlık ataklarla, şaka mı ciddi mi belli olmayacak şekilde "Ben, cumhurbaşkanı olacaaam!" diyor!

Sonra, gösterilen kartın rengine göre (sarı veya kırmızı), belirli bir süre sipere yatıyor; yeşil kartı görünce, hiçbir şey olmamış gibi tekrar ayağa kalkıyor; ama herkes her şeyin farkında!

Daha geçen gün, duayenlerinin ağzıyla "Bu işler çocuk oyuncağı değil; Beypazarı Belediye Başkanlığı hafif sıklet gelir bu işlerde!" diye Allah söyletmedi mi?

O zaman, daha şehrin peyzajını yönetemeyen Mansur Yavaş'ı kahraman göstermenin arkasındaki gerçek ne?

Bir taraftan ikna edilecek HDP oylarına çözüm aranırken, ihmal edilmemesi kadar büyük tonajdaki avlanacak sağ seçmen oyları olmasın?

İyi de: PKK terör örgütünün siyasi uzantısı kripto HDP bile bu kadar beceriksiz birinden çekinip aday olmasına karşı çıkarken; Sağ seçmen böyle birine oy verecek kadar gözü açılmamış köpek yavrusu mu, ahmak mı, enayi mi?

Dikkatinizi çekti mi hiç, Mansur Başkanın bir Bolu Belediye Başkanı kadar dahi medyada demeç söyleşi veya röportajı yok, neden?

Çünkü, konuştuğu zaman, gerçekler gün ışığına çıkıyor ve algılatılan şekilde yönetim bilgi, beceri ve marifetinin olmadığı anlaşılıyor.

Bu nedenle, altılı masanın kendi aralarında birinin aday olmaması konusunda anlaşamaması hâlinde, ellerinde bulunan en sağlam malzeme olan/olduğu zannedilen başkanın ayıp ve defolarının zamansız şekilde ortaya çıkmaması, parlatılan çiçeğin zamansız solmaması açısından; Algı senaristleri ve imaj meykırları, onun geri planda kalıp susmasını ve hiç bir polemiğe gelmemesini özenle planlıyorlar!

Ankaradayım ve bu şehrin geçmişini de ve şimdiki halini de çok iyi biliyorum.

Şehrin peyzaj durumuna baktığımızda; Başkanın bu alanda çok başarısız olduğunu, ağaç kurumalarının çok yoğun olduğunu ve milletin parasının mevsim çiçekleri ekip dikme ile heba edildiğini görüyoruz.

Haber Türk TV'de bir soru üzerine, "Bana hırsız demesinler de ağaçları kuruttu desinler!" diye hilkat garibesi bir cevap veriyor?

Şimdi buradan soruyorum:

-Eğer varsa, senden öncekinin hırsızlığı bir iddia iken, senin bir hırsız gibi verdiğin zarar gerçek değil mi?

-Senden önceki hırsız sadece dikim dahil fidan masrafından yüzde bilmem kaç çalabilirken;  sen, hem hırsızlara yapılmış maliyeti, hem o günden bugüne kadar olan maliyeti ve hem de şehrin en az 15 yıllık peyzaj hakkını çalmadın mı, şehri peyzaj açısından 15 sene geri götürmedin mi?

-Yeni peyzaj düzenleme masraflarını kendi cebinden mi karşılayacaksın? Milletin cebinden karşılayacaksan? Onun için bu yaklaşımlar doğru değil sayın Başkan.

-Bu iş bilmemezlik sayesinde, işi ehline vermeyerek işi bilmeyen ya da malzemeden çalan hırsız tüccarlara vermek, hırsızlıktan aşağı bir suç mudur?

-Yönettiğin insanları ve şehri zarara uğratmak, bu kadar basit bir cümleyle geçiştirilebilir mi? 

Bu, buzdağının görünen yüzü.

İnsanımız doğru sorgulayıp araştırdığında görecektir ki, Mansur Başkan; Sağ seçmeni avlayabilecek en işe yarar malzeme olarak şişirilmiş, çakma bir kahramandır. Eğer ihtiyaçları olmasın, bir gün bile yüzüne bakmayacaklar, şimdi elini kolunu sallayarak girdiği kapılardan içeri sokmayacaklardır.

Kamuoyu karşısına çıktığında; ayıp, defo ve gerçeklerin ortaya çıkmasından korktukları için Başkana konuşma ambargosu konulmuştur.

Onun için "tadımlık" küçük ve işveli algı hamleleri ile kamuoyunda kahraman yaratılmaya ve bu karaman ülkeye başkan yapılmak istenmektedir.

"Bu adam var ya, accayip bir adam; Devleti ancak bu adam yönetebilir!" algısı yüklenmeye çalışılan Başkanın kahramanlık destanlarına örnek verelim:

Algı 1) Bakkal defterlerindeki küçük borçları kapatarak halkın adamı yapmak. Oysa bu işi AK PARTİ yaptığında, makarna ve kömürle vatandaşı satın almak oluyordu, vatandaş da satın alınabilen bir varlık oluyordu değil mi?

Algı 2) Çiftçiye gübre dağıtıyor gösterilerek çiftçi destekçisi görünmesi. Oysa %50 sübvansiyonla verdiğini iddia ettiği gübrenin gerçek maliyeti, verdiği fiyatın yarısı dahi değil. Delil isterse, hay hay, buradayım beklerim!

Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Şimdi soruyorum: Şehrin peyzaj işini dahi yönetemeyen biri mi bu ülkenin başkanlığına talip?

Sayın Başkana özel davetimdir. Buyursun, "Ehline soralım" programımda sorularımı cevaplasın; kahraman mı değil mi, kamuoyuna kanıtlamaya hazırım.

HODRİ MEYDAN!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.