Ünlü ressam Elçin Aslanovla güzel maket yapmıştık, önce benimle, sonra Mehti muallimle birlikte bitirdik. Nefis dekor hazırlanmıştı. Yeni temsil çok beğenildi, fakat çoklu eleştiriler de aldık. Örneğin, aklen ve manen Fuzuli’nin bu eserdeki ana amacını anlamayan, çağımızdan geri kalmış bazı “eski kafalılar” yazdılar ki, biz Mecnunu “deli” olarak görmek istiyoruz… Evvelki temsile alışmıştık. Filozof Mecnun kime lazımdır? Bu gibi türden yazılar da yazdılar. Ama aydın kısım olaya farklı yaklaştı. Merhum Akademik, Ziya Bunyadov şöyle yazıyordu:
-Çağın ve zamanın talebiyle yaratılmış güzel bir reji yorumu ile karşı karşıyayız. Bu yol Opera Tiyatromuzu sağlam ve realist yola doğru götürüyor. Bu doğru yoldur ve yükselişe yücelmek demektir. Şairin romantik mantığı, gerçekçilik akını, derin felsefe ve mazmun bakımından uygar geleceğe gidilen yolda bütün sanatçıları, özellikle rejisörler - Mehti Memmedov’u ve Eflatun Nemetzade’yi uğurlarına göre alkışlıyorum…
“Leyli ve Mecnun” operasının Devlet Komisyonunun kabulü zamanı Kültür Bakan Yardımcısı, Memmed Ziyadov şöyle dedi: -Her iki rejisörü alkışlıyorum. Topluma böyle güzel temsil armağan ettiniz. Keşki Opera ve Balesi, yılda yedi uyumsuz temsil yerine bir tek böyle harika, uygar ve nefis temsil sergilemiş olsun.
Soldan merhum sanat ustaları: Memmed Kuliyev, Nicat Melikov, Behram Mansurov, Prof. Dr. Eflatun Neimetzade, Maksut Memmedov ve Prof. Dr. Mehti Memmedov. Yıl 1977. Bakü.
Sevgili dostum, ünlü şair Bahtiyar Vahabzade:
-Eflatun, atamın ruhu şad olsun, mezarına yemin ediyorum ki, Mehdi Memmedov ve siz, öyle bir temsil yarattınız ki, tarihte eşit olanı mümkün değil. Mehdi daha önce de Soltan Dadaşov’la “Leyli Mecnun” operasını birlikte sergilediler. İyi hatırlıyorum. Eh, pek sıradan temsil idi. Fakat sizin temsilin reji yorumundaki iştirakiniz derhal kendini ifade ediyor. Günün talebi, uygar dünya bakışı ve reji yorumunda izlerinizi görüyorum. İki güçlü deha, düşünce bu temsilde birleşmiştir. Filozof-rejisör Mehdi: uygar rejisör Eflatun bu temsilde güzel sentez yaratmışlar. Çağımıza uyan muasır bir yorum vardır temsilde. Fevkalade farklı yaklaşımdır. Evet, bizim halk halılara, kilimlere, eyalet ruha alışmıştır, köhne adetlerin etkisinde kalmıştır. Hemen idrak etmeleri zordur, ama buna alışmaları lazım. Çünkü Orta Çağ’ın gerin, mistik zihniyetinden kurtulmaları gerekiyor. Devamlı Orta Çağ’ın içinde oturmak bizleri geriye götürecektir. Ama zaman ilerliyor ve bu temsil gelecek nesillerin ruhunu okşayacaktır. Bu temsili zamanla anlayacaklar. Her ikinizi içtenlikle kutluyorum.
Halk yazarı Anar, Memmed Guliyev’in “Aldanmış Yıldızlar” opera temsilinin prömiyerine geldi. Çok beğendiğini ifade etti ve şöyle bitirdi:
“LEYLİ VE MECNUN” TARİHİ BİR TEMSİL OLDU
-Mehdi muallimle birlikte sergilediğiniz “Leyli ve Mecnun” opera temsili de çok başarılıydı. Sende Çağımızın, günümüzün nabzını tutmak ruhu güçlüdür, Eflatun. Bu temsilde de muasır dünyadaki çatışmaların halline yönelik evhamlar, düşünceler vardır. Memmed’in musikisindeki dramaturjik gerilimi güçlü hareketlerle bezediğini görüyorum. Bu başarılı reji çalışmasıdır, Eflatun. O kara eller, ya da Nevruz şenliğindeki Güneş’in parlak şuaları, renkler karışığı, Mescit meydanında Ahudn’un mucizevî hareketleri ve Ezanın sesi insanı bir nevi arındırıyor ve pak olmaya çağrı yapıyor. Bu mizanlar çok güzeldir, düşündürücüdür ve akıllardaki sorulara cevap arıyor. Her iki temsiller insanları düşündürür. Doğru yola götürüyor”, dedi.
…Bestekârlar İttifakı Başkanı Tevfik Guliyev bir gün beni makamına davet etti. Yanında besteci Frangiz Alizade de vardı. Kalktı yerinden, balası gibi kucakladı beni ve şöyle dedi:
-Ben seni operada tebrik etmiştim. Ama sabah Gara Garayev beni aradı. Seni davet etmemi istedi ki düşüncelerini seninle paylaşayım. Seni bir kere candan kutluyor. Azerbaycan’ın genç, çağdaş bestecilerinin operalarını sergiliyorsun, bize destek ve yardım ediyorsun, dedi. Şahsen onun ve benim de desteğimle (burada güldü) Sovyet sahnelerinde ilk defa bestekârın orijinalinde şahane “Prens İgor” temaşasını yaratmışsın. Moskova ve Leningrad(Saint-Petersburg) turnelerinde büyük başarıyla sergilenmiştir. Sonra Mehdi muallimle fevkalade uygar, zamanın talebi seviyesinde güzel bir “Leyli ve Mecnun” temaşasını yarattınız. Başarı dalınca yeni başarıya imza attın. Şimdi de Gara Garayev’in sevimli öğrencisi Memmed Guliyev’in “Aldanmış Yıldızlar” operasına güzel reji yorumu getirmişsin. On yıldır opera yazılmıştır, fakat hiçbir rejisör cüret edip sergileyemedi. Çünkü çağdaş yorumda yazılmış müzik uygar bir yorum gerektiriyor. Bunu sadece sen Eflatun, fevkalade başardın. Şimdi de duyduk ki, Nazim Aliyevdibeyov’un “Cırttan” çocuk operasını ele almışsın. Bu doğru mu?”
-Evet, doğrudur, dedim. Önce güzel kelamlarınıza teşekkür ediyorum. Gara muallime can sağlığı diliyorum. Sağ olsun. Zamanında elimden tuttu, bana babalık yaptığını hayatım boyunca hiç zaman unutamam. Bütün kapıları önüme açtı. Onun direnişleri olmasaydı, “Prens İğor” operasını sergileyemezdim. Ferec de, Rauf da bana büyük yardımları oldu. Siz de sağ olun, bana mani olan kişilere baskı yaptınız, yolumdan kenar ettiniz. Sizler olmasaydınız, çoktan atamam yapılan Sverdlovsk Operasına dönecektim. Sizlere minnettarım. Zaten opera sanatı zor bir alandır, bir de bazı kişiler zorluklar yaratıyorlar… Size yeni bir sürprizim de vardır. Ben “Cırttan” operasını çalışıyorum ve sergileyeceğim, söz. Temsilin eskizlerini de hazırlamışımdır. Fakat, şimdi ailemle Moskova’ya taşınıyorum. Bolşoy Opera ve Balesi Konkurunu kazandım. Hocam, Başrejisör Boris Pokrovski’nin Asistanı kadrosuna atanmış bulunuyorum. Toparlanıyorum. Ne yapıyım, hayat böyle sürprizlerle doludur… Müdür Azer Bey davetiye gönderecek, ben de gelir, temsili bitireceğim.
Tevfik Guliyev sevincinden yerinden fırladı, yeniden beni kucakladı ve başarılar diledi.
-Bu çok büyük bir başarıdır, Eflatun. İlk Azerbaycanlı rejisör Bolşoy’da çalışacak. Bundan ferah duydum, aferin sana. Gerçekten de Eflatun`sun. Seninle kurur duyuyorum. Ne zaman taşınıyorsun?
-Eylül ayında Bolşoy’da olmam gerekiyor. Çünkü Hocamla birlikte “Othello” operasını çalışacağız. Eylülde sahne çalışmaları başlıyor.
-Peki, “Cırttan” operasını ne zaman sergileyeceksin?
MOSKOVA`YA, BOLŞOY OPERASI LOJMANINA TAŞINDIK
-Müdürlüğe bağlıdır. Eskizler hazırdır. Muallimim Pokrovski’den izin bile aldım. Ekim’de “Othello”nun prömiyeri olacaktır. Ve sonra gelip “Cırttan’ın sahne çalışmalararına başlaya bilirim. Azer Bey`e söyledim, programı titiz yapmalıdır. Çünkü gelen yılın Şubat ayında Bolşoy’da rejisör Ravenskiy ile birlikte “Rusalka” operasının sahne provalarına başlıyoruz. Ona göre diyorum ki, Müdüre bağlıdır. Net program tutulacak ve ben gelip provalara başlayacağım ve geri döneceğim”. Tevfik Kuliyev hemen Azer Rzayevi telefonla aradı ve gerekenleri ona söyledi. Sonunda:
-Gara muallim “Cırttan” operası ile ciddi meşgul olmanızı tavsiye ediyor. Çünkü Eflatun Bolşoy’dan Ekim ayında geliyor ve hemen sahne provalarına başlayacaktır. Buna göre net program tutulmalıdır. Hemen piyano derslerine başlayın, lütfen, - dedi. Sonra kalktı, yeniden beni kucakladı, başarılar diledi. Rahatca Moskova`ya taşındık…
Mehdi muallim bir gün sabah saat dokuz civarında evinden beni aradı. Yıl seksen beş. Yemen`den vatana yeni dönmüştüm. Aylardan Eylül’dü …
-Salam Eflatun. Sabah provan var mı? - sordu.
-Vardır. Saat 14-de bitiyor. Hayrola, Mehti muallim?
-Tiyatro Enstitüsünde, rektörün odasında seni bekliyorum. Provadan hemen sonra lütfen rektörün odasına gel. Sonra birlikte öğlen yemeğine gideriz. - Mehdi muallime büyük saygım vardı. Onun sözünü geri çeviremezdim. Kaç gündü beni ikna ediyordu ki, sen Tiyatro Enstitüsü`ne gelmelisin. Benimle birlikte Rejisörlük sınıfına derslere başlamalısın. Ora senin yerindir. Neden kenarda kalıyorsun? Profesyonel rejisör gibi seviliyorsun. Senin kadrolar yetiştirmen lazımdır, - diyordu. Evet, belki de haklıydı.
– Mehdi muallim, Enstitüde hakiki sanat adamını tutmazlar. Bazı zayıf zihniyet, büyük sahnelerde başarı kazanamayan yeteneksizler sürüsü oraya yerleşmişler. Kapıları sımsıkı tutuyorlar. Bu nedenle o ortamda bulunmak istemiyorum, - dediğimde bana:
-Sen yanımda çalışacaksın, Eflatun. Seni o ortama bırakmam, -dedi. Şimdi beni duvarın köşesine sıkıştırmıştı ve “İlla gelmelisin, orada mutlaka ders vereceksin. Sen oraya lazımsın, sana ihtiyacım vardır”- dedi.
TİYATRO ÜNİVERSİTESİNDE REJİSÖRLÜK DERSLERİNE BAŞLADIM
Mehdi muallime yok diyemezdim, çünkü o benim tek manevi ihtiyacım, fikir ve meslek dostumdu. Ağabeyim gibi ona saygım büyüktü, onu gerçekten çok seviyordum. Bunu sanat ortamında her kes biliyordur. Ağabeyim gibiydi. Onunla dünya tiyatrolarını, edebiyatı tartışıyordum. Konuşmalarımız keyifli ve neşeli oluyordu. O gün provamdan sonra Rektörlüğün yolunu tuttum. Sekreter beni görür-görmez: -Sizi içerde bekliyorlar, buyurun, - dedi. Cesaretle kapıyı açtım.
Rektör, Akademik, Prof. Dr. Aslan Aslanov çok temiz insandı ve bu göreve yeni atanmıştır. Kitaplarını okumuştum. Aristotel’in “Poetika” kitabını Azerbaycan Türkçe`sine fevkalade çevirisini yapan bilim adamı, güçlü filozoftu. Odada Aktörlük Fakültesi Dekanı, Prof. Dr. Timurçin Efendiyev de vardı. Makama girdiğimde Aslan muallim masa arkasından kalktı ve benimle severek tanış oldu, yukarı başta, tam Mehdi muallimin karşısında oturttu. Yani solunda Mehdi muallim, sağ elinde ben vardım:
-Ben hala şimdiye dek Mehdi muallimden hiç kimse hakkında övgü dolu söz ettiğini görmedim, duymadım, Eflatun. Seni kardeşi kadar seviyor ve sanatına hayranlığını ifade ediyor. Sen güzel rejisörümüzsün, fevkalade temsiller sahneliyorsun… Mehti muallimle birlikte “Leyla ile Mecnun” operasını sergiliyorsunuz, duydum. Senin hem yerin, hem de ikinci evin gerçekten burası olmalıdır. Operada rejisörlüğünü yapacaksın, burada da derslere katılacaksın. Genç rejisör kadrolarını eğiteceksin. Siz, Timurçin Bey, nasıl buluyorsunuz? Dekan gibi fikrinizi alıyım, - dedi. Timurçin Efendiyev de aynen:
-Çok güzel olacaktır, Aslan muallim, Eflatun`un bize büyük faydası olacaktır. Lütfen gelsin, derslere katılsın. Çok isterim, - dedi. Aslan muallim noktayı koydu: -Eflatun, sana II. ve III. sınıf Rejisörlük fakültesi öğrencilerini veriyoruz. Lütfen hemen derslerinize başlayın, -dedi…
Devamı vardır…