Bu gözler sonunda bunu da gördü. Metroda tavla oynayan lise öğrencilerini. İnanın ne diyeceğimi bilemedim ve şaşırıp kaldım desem yeridir.
Dün sabah Ankara Ulus Metrosu’na bindin işe gitmek için. Saat 08.50 civarındaydı bindiğim vagonda 20 bilemedin 25 kişi vardı veya yoktu. Sanırım okula gitmek için metroyu kullanan öğrenciler vardı ve kapının hemen yanına oturmuştu üç tanesi. Diğer iki yere oturup açmışlar tavlayı birbirlerinin pulunu kırıp kahkahayla gülüyorlardı.
Hakikaten üzüldüm ve gerçekten ülkem adına üzüldüm, kendi adıma üzüldüm. Sabah sabah okula giden öğrencilerin halini görünce. Her şeyi anladım, anlayabilirim fakat bunu anlamakta çok zorlandım.
Çünkü lise öğrencileri derse gidiyor ve metroda bir kitap açıp okuyup ufkunu geliştirmek, yeni dünyaları keşfetmek yerine oturmuşlar binlerce insanın ayaklarıyla bastığı o pis yerde oturup şakır şukur zar sesleriyle tavla oynamaları beni gerçekten üzdü.
Mustafa Kemal Atatürk ne güzel demiş; “Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz” sözünü aklıma getirdim dedim ki gelecek nesil bu ise ben bunlardan fazla umutlu değilim ve hatta bunlardan hiçbir şey beklemiyorum. Çünkü bunların kendine hayrı yok.
Gülmeler, kahkaha atmalar, saygısızca konuşmalar ve daha neler. Söylenecek çok söz var fakat insan hangi birini söylesin şaşırıp kalıyor. Mustafa Kemal Atatürk bu nesli mi işaret etti bilmiyorum fakat bu nesil o nesil kesinlikle değil.
Dünyanın en çok okuyan milleti Japonlardır bilirsiniz. Hatta tıklım tıklım metrolarda kitap okurlar akıllı telefon kullanmak yerine. Bizde nasıl durum sanırım hepimiz biliyoruz. En küçüğünden en büyüğüne hepimizin elinde bir akıllı telefon ve bütün hayatımız onun üzerine kurulmuş ve hepimizi esir almış durumda.
Telefon olmadan yatmayız, sokağa çıkmayız, hayatımız işkenceye döner ve bütün günümüz zehir olur telefon olmadan. Fakat elaleme gavur deriz dışlarız farklı bir gözle bakarız. Fakat elalemin gavuru çağ atlamış uzayda yaşamak hayalleri kuruyor bizlerse metroda zar atarak, kumar oynayacak çağı yakalamaya çalışıyoruz. Aramızdaki tek fark bu. Onlar okuyor, biz oynuyoruz sadece.
Yani işin özü şu bu öğrencileri görünce uzun süre izledim benim onlara baktığımı fark ettiler ve onlarda bana bakıp sadece gülümseyip oyunlarına devam ettiler. Ben bir sonraki istasyonda indim onlar sanırım arkamdan bakıp pis pis sırıtmışlardır. Ve tahminen aralarından şöyle bir konuşma geçmiştir, “Lan bunun işi gücü yok mu sabah sabah iki zar keyfimiz vardı onu bozdu” gibilerinden.
Gençtir, cahildir diyeceksin fakat bunların cahil oldukları falan yok bunlar kendilerini aşmış olaya yeni bir boyut getirmişler “Metroda Tavla”…