Karı ilk kez gören Antalyalı gibiyim. Öyle şaşkın!
Karda ilk defa dışarı çıkarılan çocuklar gibi heyecanlıyım;
Bacaklarım ayrık, ağzım açık, başımı gökyüzüne çeviriyorum. Dilim dışarda, yüzümde şaşkınlıkla karışık ne yapacağımı bilememenin korkulu izleri...
"Garı ilk defa ben askerdeyken görmüştüm abem diyor, Antalyalı pazarcı. Bizim buralara bek düşmez" derken başını Halk Pazarı istikâmetinden Beydağları'na çeviriyor. Beydağlarının zirvesindeki karlara bakıp hayıflanırken üşür gibi oluyor.
"Uzaktan görmüşlüğüm olmuştur, amma heç ellemedim, diyor. Yerde serili tezgâhından aldığı bir demet ada çayı'nı bir parça gazete kâğıdına sarıp elime tutuşturuyor.
"Ada çayı abem, böyle havalarda eyi gelir"
Sabah uyandığımda bembeyaz örtüye bürünmüş buldum Viyana'yı. Anneler, kızaklara bindirdikleri çocuklarının kızaklarını çekerlerken çocuklar çok mutlu...
Başım yukarda bacaklarım ayrık, dilim dışarda dilime düşen kar taneleri erirken çocukluğumu yaşayıp gözlerime düşen karlar nedeniyle gözlerimi kırpıştırıyorum...
El birliği ile Dünyamızı yakıp yıkıyoruz. Doğanın bizlere emanetini hep hor kullandık. Bizlere emanet verildiğini, bizlerin de gelecek kuşaklara aktarmamız gerektiğini hiç düşünmedik. Yani; emanete hıyanet ettik!
Babamızın malı gibi kırıp döktük. Egomuzun, hırsımızın tatmini uğruna, dağları delik deşik ettik, akarsuları gölleri kuruttuk. Kendi felaketimizi kendimiz hazırladık. Yaptığımız yıkımla yetinmedik, atmosferi kirlettik, bombalar patlattık, savaşlar çıkardık, birbirimizi doğayı doğadaki canlıları katlettik...
Utanmadan yağmur, kar dualarına yüksek yerlere çıktık. Hem Tanrı her yerdedir. "Mekanda münezzehtir" dedik, hem de Tanrıyı yükseklerde, yüksek yerlerde aradık. Dualarımızın ulaşması için dağlara çıkıp, kar yağmur yakarılarında bulunduk!
Yağmur, kar yakarılarında ön saflarda tutup, mahcubiyetimizi örtmesi, taşı ıslatması için cenabet olmayan sözde temiz adam aradık!
Temizliğin bedenden önce yürekten, ruhtan geldiğini düşünemedik...
Zamanında bizim köyün dağının zirvesinde Çan Ucası'nda bulunan Dede'ye yağmur duasına çıkılır.
Dua başlamadan önce temiz ve saf olduğuna inanılan çocuklarla birlikte cemaatin önünde duracak, küçük çakıl taşlarını ıslatıp taş birikintisine atacak temiz! adam aranır.
Köyün hocası cemaat'e döner:
"Ey muhterem cemaat, dualarımızın kabulü için cemaatin önünde durup çakıl taşlarını ıslatacak adam gerekiyor. İçinizde bugüne kadar harama uçkur çözmemiş kim varsa elini kaldırsın" der.
Koca cemaatin arka sıralarından sadece N......nin eli tereddütle kalkar.
Cemaatten T......u, kalkan parmağa doğru döner;
"İğdeli'nin Dere!" der. Kalkan parmak yavaşça geri iner...
Hem Tanrı her yerde, yanı başımızda, bizimle beraber diyoruz, hem de Tanrıyı yükseklerde arıyoruz!
Nemrut gibi değil miyiz biraz?
"Sana erişeceğim, seni geçeceğim!" deyip; Nemrut gibi yüksek dağlara yüksek binalar diken...
Sonra'da; "Yönüm Kıbleye, Kıblem Kâbe'ye" derken Muhammed'den ikibin beş yüz sene önce Harran'dan gelip Kâbe mabedini diken Yahudi İbrahim'in (Abraham) yapısına kıbleyi yönlendirip, ezan okuyan gülyağı kokulu seccadelerde namaza duruyoruz!
Allahı madem yükseklerde arıyoruz; o halde Dubai'ye gidelim. Dünya'nın en yüksek binası Dubai'de değil mi?
Dubai'deki Araplar yükseklerde oturdukları için Tanrıya daha mı yakınlar?
Yoksa para onlardan yana olduğu gibi, Tanrıda mı onlardan yana?
Tanrı insanların yüreğinde benliğinde değil mi?
İslamın üç türlü yorumu var:
* Arap yorumu; Sünnilik
* Acem yorumu; Şiilik
* Türk yorumu: Alevi-Bektaşilik
Bunların dışında ayrıca:
Tüm insanlık aleminde Deizm ile (peygamberlere inanmamak) Ateizm var. (Tanrı tanımazlık)
Siyasal İslam:
Bin beş yüz sene öncesinin Arap yaşam tarzını, Arap düşünce tarzını, (Mentalitet) sopa zoruyla dayatarak insanları hizaya getirmektir.
Demokrasi:
Demokrasilerde inanç, tercih meselesidir. Tanrı ile kul arasında olup kutsaldır, özeldir. İnanan bir kişi de olsa onu korumak, devlet işleriyle din işlerini ayırmak görevi ise Laisizm'e verilmiştir. Laisizm Demokrasinin içindedir.
"Hararet narda'dır sac'da değildir,
Keramet baştadır tac'da değildir,
Her ne arar isen kendinde ara,
Kudüs'te Mekke'de Hac'da değildir."
(Hacı Bektaşı Veli)
Saygılarımla...