Yeni Anayasa yapım süreci konusunda daha önce bazı görüşlerimizi paylaşmıştık. Türkiye’nin, yeni ve sivil bir anayasaya ihtiyacı kesin. Hatta sivil bir Anayasa yapmak, Türk Demokratik Siyasetinin bir namus borcudur.
Maalesef, 150 yıllık Anayasa maceramızda, yüzümüzü ağartacak bir noktaya henüz ulaşamadık. Elbette bunun tek sorumlusu siyaset kurumu değil. Türkiye, düşman cephe tarafından, ‘kendi haline bırakılamayacak ülke’ sınıfında değerlendiriliyor. Buna göre de tam saha kuşatma ve baskı altında tutuluyor.
Henüz içimizdeki ayrık otlarını tam olarak temizleyebilmiş değiliz. Vatanımızdaki etki ajanları, halen güçlü ve işlevsel. 15 Temmuz’un üzerinden 8 yıl geçmiş olmasına rağmen, içimizdeki FETÖ teröristlerini bile tamamen temizleyebilmiş değiliz. Ne zaman Türk Milleti ve Türk Devleti için hayırlı bir siyasî adım atılsa, içimizdeki ve dışımızdaki düşmanlar hep birlikte çullanıyor. Anayasa konusundaki başarısızlığımızda, bu durumun da etkili olduğunu unutmayalım.
GEREKSİZ BEYANLAR
Gelelim bugünkü duruma… TBMM, Cemil Çiçek Komisyonu marifetiyle, geride kalan süreçte başarısız bir Anayasa hazırlama denemesi yaptı. Zaten o komisyon, Anayasa hazırlamak üzere değil de Anayasanın niye yapılamayacağını göstermek üzere kurulmuş gibiydi. Ayrıntıya girmeyelim.
Cumhur İttifakı partilerinin, son fırsatı kaçırmayıp, Türk Milletine yeni ve sivil bir Anayasa hediye etme girişimi, hepimizi heyecanlandırıyor. Doğrusu fazla umutvar olmamakla birlikte, iyimser olmayı doğru buluyorum.
Fakat…
Daha dakika bir iken, ilk gol rakip taraftan geldi. Anayasa yapım sürecini tedvir bakımından doğal üstlenici olan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un, kanımca lüzumsuz ve yersiz bazı açıklamaları, hem CHP ve DEM Partisine hak etmedikleri bir rahatlama alanı açtı. Hem de MHP’nin en hassas olduğu noktaları anlamsız yere kaşıdı.
Yeni Anayasa hazırlama süreci, CHP ve DEM için tam bir ‘turnusol kâğıdı’ işlevine sahip(ti). Çünkü CHP, birlikte yol yürüdüğü DEM’in, Türk Devleti’nin birlik ve bütünlüğü konusundaki duruşunu gayet iyi biliyor. Ve bu duruşun arkasında duramayacağını da…
TESTİYİ KIRAN BİR DE HESAP SORUYOR
Bilge Lider Devlet Bahçeli, dumanı tütmekte olan Üçüncü Dünya Savaşı’nın Türkiye’yi de hedefleyen risklerini dikkate alarak, DEM gibi terör uzantısı bir partiye ‘birlik beraberlik eli’ uzattı. Bunun karşısında Özgür Özel, CHP’nin PKK partileriyle müttefik olduğu gerçeğini yok sayarak, ülke bütünlüğü konusunda MHP ve AK Parti’ye laf söyleme ukalalığına başladı.
Çıplak gerçek nedir? DEM ve öncülü olan siyasî yapıların, PKK’nın siyaset kurumu içine sızmış etki ajanları olması… Ve maalesef CHP’nin, 1991’den bu yana PKK partileriyle müttefik olmanın ötesinde, onlar için ‘taşıyıcı annelik’ yapması… Taze bir örnek lazımsa, Esenyurt Belediye seçimini gözlerinizin önüne getirin, yeterlidir.
Lafın uzunu gereksiz: DEM Partisi, Anayasa’nın, devletimizin niteliklerini tanımlayan ilk 3 maddesini ve bunları koruma altına alan dördüncü maddesini hiçbir şartta kabul etmez. CHP, bu noktada aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık… Ne Kemalist tabanını, devleti bölecek bir Anayasa hükmüne ikna edebilir… Ne de PKK partilerine, devletin bütünlüğü ve Türk Kimliği meselesini kabul ettirebilir.
İşte tam bu noktada, Özgür Özel yine bir şark kurnazlığı yaptı; MHP’nin, Türkiye’nin birlik ve selametini hedefleyen insanî çıkışını mundar etmeye yeltendi. Sanki MHP’yi, herhangi bir siyasî amaç doğrultusunda DEM’e el uzatmış durumuna sokmaya çalıştı.
YOĞURDA SİYAH DEMEK
İşte tam da bu noktada, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un gereksiz ve anlamsız ifadeleri, CHP’ye, MHP’ye tutunarak, içine düştüğü kuyudan kurtulma fırsatı sundu. CHP ve yancıları, PKK ile kol kola olduklarını unutmuşlar, sanki ‘ülkeyi bölecek bir anayasa yapmak isteyen’ (!) Cumhur İttifakı partilerini engelliyormuş havalarına girmişler.
CHP ve DEM Partisi, Anayasa yapım sürecini saha dışına paslamak, yani taca atmak için bir fırsat yakaladıklarını düşünüyor. Ki, çok da yanlış sayılmaz… Ama bu iş o kadar ucuz da değil. Evet, Numan Kurtulmuş’un sağa sola çekilebilecek ifadeleri, CHP ve şürekâsına en azından gündem üzerinde bir miktar tepinme fırsatı sunabilir. Fakat ortadaki çıplak gerçeği değiştirmeye yetmez.
Üzülmemiz gereken nokta şu olmalı: Bu ülkenin ve milletin, doğru dürüst bir Anayasaya sahip olma hakkı, sorumluluk sahiplerinin gereksiz beyanları ile riyakâr partilerin kuru gürültüye getirme gayretleri arasında heba olup gidebilir.
İnşallah, Numan Kurtulmuş Komisyonu’nun akıbeti de Cemil Çiçek Komisyonu gibi olmaz.