İnsan vücudu, ortalama 100 trilyon hücreden oluşan ve üzerinde çok fazla sayıda, çeşitli mikro yaratığın yaşadığı apayrı bir dünya gibidir. “Her bir insan vücudundaki hayatın zenginliği, çeşitliliği yer yüzündeki, yer altındaki ve tüm okyanuslardaki hayatın zenginliği ve çeşitliliği” kadar zengin ve şaşırtıcıdır.
Vücudumuzda hücreler dokuları, organları, sistemleri oluşturur. Bağışıklık sistemi, dolaşım sistemi, lenf sistemi, sinir sistemi, solunum sistemi, kas sistemi, iskelet sistemi, sindirim sistemi ve tüm organlarımız “son hücrelerine kadar” çok sıkı bir ilişki içerisinde, trilyonlarca görülmez misafirlerle birlikte uyum içerisinde yaşayarak, “makro ve mikro yaşam eko sistemini oluştururlar”.
Ancak bu ilişki tamamlayıcı (simbiyotik) bir ilişki türüdür. “Hiçbiri, diğeri olmadan, sağlıklı bir şekilde varlığını sürdüremez.” Yani bu mikro organizmalar olmadan insan varlığı devam edemez.
Sindirim sistemi, kısaca ağızdan başlayıp, güzergah boyunca, yutak, mide, ince bağırsak ve kalın bağırsak gibi istasyonları olan ve kanal (anüs) da sonlanan çok karmaşık bir sistemdir. Bu sistem sayesinde yiyecek ve içecekler sindirilip, faydalı ve gerekli olanlar emilip kana karışır, zararlı olanlar ise dışarı atılır ya da bir şekilde zararsız hale getirilir.
Sağlıklı bir bünye ye sahip olabilmek için tüm karmaşıklığına, bilinmezliklerle dolu olmasına rağmen, yediğimiz gıdaların sindirim sistemimiz içerisin de ağızdan anüse kadar olan yolculuğunu ve bu yolculuk esnasında ne gibi işlemlere tabi tutulduğunu, olabildiğince basitleştirip anlamamız ve beslenme düzenimizi de ona göre şekillendirmemiz şarttır.
(Kanserle Savaşırken Öğrendiklerim’in sindirim sistemi ile ilgili bölümünü okuyunuz.)
(Devam edecek)
Yeni haftanın yeni umutlara vesile olması dileğiyle…