Mide kanseri nasıl oluşur (2) Önleyebilir miyiz?

Ümit Yurtkuran

“En önemli sindirim istasyonumuz midedir.” Midemizdeki ortam tamamen asidiktir ve burada sadece protein sindirimi başlar. Birçok konuda olduğu gibi, sindirim konusunda da en büyük problemlerden birisi bilgi kirliliğidir. Birçok diyet kitabında en küçük mide probleminde dahi, hazmı kolaylaştırmak veya vücudu hafif alkali hale getirebilmek amacıyla kimyasal ilaçlar, karbonatlı su veya soda içmek gibi değişik tavsiyelere rastlarız.

Halbuki midede sadece protein sindirimi başlar ve “ortamın tamamen asidik (PH= 1,5 - 3 civarı) olması gereklidir.” Midede üretilen hidroklorik asit, protein sindirim enzimi olan “pepsinleri” harekete geçirir. Çok karmaşık bir yapıya sahip olan “proteinler” pepsinler sayesinde parçalanarak, “aminoasitler ve peptitler” haline getirilir.

Ancak herhangi bir nedenle midede yeteri kadar hidroklorik asit üretilmemesi veya dışarıdan yapacağımız herhangi bir müdahale ile “PH değerinin yükseltilmesi (asit değerinin düşürülmesi)” halinde, proteinler gerektiği şekilde parçalanamayacak ve sindirim işlemi daha başlangıç noktasında eksik yapılmaya mahkum olacak demektir.

Normal şartlarda sindirimin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için gıda maddelerinin, mideden on iki parmak bağırsağına geçişini müteakip “sekretin” ve “kolesistokinin” hormonları salgılanmalıdır. Bu hormonların salgılanabilmesi için ise mideden 12 parmak bağırsağına geçen “gıda maddelerinin PH değerinin 2 civarında olması” gerekir.

Bu iki hormon on iki parmak bağırsağı tarafından üretilir ve kana karışarak pankreas, karaciğer, mide ve diğer organlara taşınır. Sekretin hormonu mideye “sıvı üretimini durdurma” talimatını verir.
Karaciğeri “safra üretmesi” için, “bağırsak duvarını” ise yemeğin geldiğini haber vererek kendisini korumaya yetecek kadar “mukus üretimi” için uyarır.

Ancak “yaptığı en önemli şey,” mideden gelen yiyeceklerdeki asidi etkisiz hale getirerek, sindirilebilmesi için “pankreası uyarmasıdır.” Çünkü sindirimin tam ve hatasız olabilmesi için ince bağırsağın çok daha alkali bir PH değerinin (Ph : 7 – 8 ) olması gerekir. Bu da ancak pankreasın üreteceği, bikarbonat çözeltileri ile mümkün olacaktır. Pankreasın görevi bununla da bitmez. “Sindirim için şart olan amilaz, glukagon, tripsinojen ve insülin gibi enzimleri de salgılaması” gerekir.

Ancak pankreasın bu sindirim enzimlerini salgılayabilmesi için ikinci bir hormonun yani “kolesistokinin uyarısına” ihtiyacı vardır. Eğer mideden gelen yiyeceğin “PH değeri normalden yüksek olursa,”(2 civarında olmalıdır) on iki parmak bağırsağı “kolesistokinin hormonu üretmez.” Bu hormonun üretilmemesi halinde ise pankreas uyarılmaz ve gerekli sindirim enzimlerini salgılamaz.
(Devam edecek)

Cuma gününün yeni umutlara vesile olması dileğiyle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.