A Milli Takımımızda Stefan Kuntz dönemi resmen sona erdi.
Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir. Son iki maçtaki kötü performans ile Stefan Kuntz’un zaten suyu iyice ısınmıştı.
Aslında geldiği günden beri Stefan Kuntz bir türlü futbol kamuoyunda Milli Takımımız için kabul görmemişti. Adeta eğreti gibi durdu bunca zaman. Her ne kadar Alman ekolünün bir ürünü olsa da Kuntz’un pek ahım-şahım kariyeri yoktu teknik adamlıkta. Şimdiye kadar tek başına bir takımı çalıştırmamış olması, sadece genç takımlar düzeyinde hocalık yapmış olması sonunun başlangıcıydı milli takımımız için.
Dedikodular ayyuka çıktığında Milli Takımlar Sorumlusu Hamit Altıntop’un aşırı istemesi ve dayatması sonucu getirildiği anlaşılmıştı. Bunca zaman da Altıntop’un inadından gönderilemedi. Fakat sonunda TFF Başkanı Büyükekşi de pes etti ve Kuntz dönemine son verdi.
Şimdi ki soru ise şu; Peki Milli Takımımızın başına kim getirilmeli, yerli mi yabancı mı olmalı? sorusudur. Bu sorunun cevabı kimine göre yabancı, kimine göre yerlidir şüphesiz. Ama doğrusu nedir. Geçmişten örnek almak istersek, yakaladığımız başarılarda hep yerli hoca vardır. Mustafa Denizli ile başlayıp Fatih Terim’le iki kez, Şenol Güneş’le de bir kez çok başarılı olmuştur Milli Takımımız. Fakat bu hocaların tekrar gelişleri de, tekrar gidişleri de hem başarısızlıkla ve bir takım problemlerle son bulmuş ve futbolumuzun geriye gittiği gözlemlenmiştir.
Peki şimdiye kadar yabancı hocaların hiç mi katkısı olmamıştır sorusuna ise, tabii ki olmuştur, geçmişte bir Sepp Piontek’in, bir Guus Hiddink’in katkıları inkar edilemez diye cevap verebiliriz.
O yüzden “eskiye rağbet” yerine “yeni yüzlere hasret” diyerek Milli Takımımızın başına yeni bir “YÜZ”ün gelmesi daha hayırlı olacaktır görüşündeyim. İllaki yerli bir hocaya teslim edilecekse Aykut Kocaman, Rıza Çalımbay, Sergen Yalçın gibi isimler dolaşmakta dillerde. Yabancı olur ise de İtalyan Vincenzo Montella olmalı diyenler de var tabii ki. Fakat benim gönlüm de Türk bir hocadan yana. Bu isimler de şu anda Türk futbolunda kalburüstü isimler.
İnşallah TFF en doğru kararı verir de Milli Takımımız şu son 3 maçın en az 2’sini alır ve Avrupa Şampiyonasına gitmeye hak kazanır. Yoksa futbolumuzu yeni bir kaos ortamı hınzırca pusuda beklemekte.
Trendyol Süper Ligde ise geçen 5 haftanın bir değerlendirmesini yapmak istersek; Fenerbahçe ve Galatasaray’ın “bolca para harcayarak” kurdukları takımlarına ilaveten Beşiktaş’ın mütevazi kadrosuna yaptığı takviyeler neticesinde yine şampiyonluk yarışının 3 takım arasında geçeceği aşikar.
Beşiktaş’ın takviyelerinin henüz devreye giremediği, Galatasaray’ın ise yarım yamalak girdiği lig başlangıcında Fenerbahçe’nin takviyelerinin ise yüzde 75-80 devreye girerek bir adım önde gözükmesinin ve ilk 4 maçını da kayıpsız geçerek liderlik koltuğuna oturmasının aslında pek bir önemi yok. Çünkü haftalar ilerledikçe ve her 3 takımın da 3 kulvarda yarışacağını düşünürsek ilerleyen haftalarda ne olacağı belli olmaz. Yoğun maç trafiğinde sakatlık, cezalar, yorgunluk v.s. faktörler ligin ve takımların performanslarının şekillenmesine yol açacaktır.
Çok iyi görünen takımların ilerleyen haftalarda bocaladığı, başlangıçta inişli-çıkışlı sonuçlar alan takımların haftalar ilerledikçe toparlandığı ve öne geçtiğini çok gösterdi geçmiş sezonlar hepimize.
Trabzonspor’un kötü başladığı fakat 3 haftadan sonra ikinci kez yaptığı takviyeler ile son 2 hafta toparlandığını gördük. Her ne kadar eski gücünde olmasa da yine de Adanademirspor ile birlikte sağ ve sol kanattan şampiyonluk yarışının içerisinde olacaklardır.
Ligimizin bu yıl daha da çetin geçeceği bir gerçektir. Bu çetinlik futbolumuzun gelişimini artırmasını ve Milli Takımımıza da yansımasını ümit ediyoruz.