Safariyi herkes merak eder ve imkân olduğunda da bir safari turuna katılmak ister mutlaka. Belki bu safari, Güney Afrika ülkelerinden birinde, mesela Kenya'da, mesela Uganda'da ve ya Ruanda'da olsa, daha bir maceralı olacağı kesin. Ama bu şartlarda yaşayacağımız safari deneyimi de bizim için çok değerli.
Aslında biz de şu an bir Afrika ülkesindeyiz, Mısır’da. Buranın Güney Afrika ülkelerinden çok farklı bir özelliği var. Fas Cezayir’den başlayıp Mısır’a kadar uzanan doğudan Batı'ya tüm Afrika’nın kuzey kısmını içine alan dünyanın en büyük çölündeyiz büyük Sahra Çölü. Bundan daha maceralısı var mı?
Heyecanla uyandık bugün sekiz günlük Mısır gezimizin altıncı günü buraya gelirken sekiz gün çok uzun sıkılır mıyız? Acaba diye düşünmüştüm. Ama şu an nasıl da geçmiş beş gün diye şaşkınlık yaşıyorum.
Bugün motorla Safari yapacak, bir bedevi köyüne uğrayacak, oradan sonra deveyle yol alacak ve bedevi köyün de onlara has hazırladıkları bedevi çayını içeceğiz. Eskiden deveyle gidilen yollarda neler yaşandığını, nasıl bir ortamda yol alındığını deneyimlemeye çalışacağız.
Kaldığımız otelden bizi almaya gelen servisle yaklaşık elli dakikalık yolculuktan sonra, safari yapacağımız bölgeye ulaştık. Bizleri safariyi organize eden ekip karşıladı, sürekli bu işi yaptıkları için oldukça profesyonel ve programlı hareket ediyorlardı. Öncelikle puşilerimizi bağladılar ve güzergâhı ve yapılacakları anlattılar, sonra herkes motorlarına bindi ilk kez böyle bir motor kullanma deneyimi yaşayacağım için biraz tedirgin olmadım değil. Önceden deneyimlemediğim, neler yaşanacağını tam bilemediğim etkinliklerde her zaman değişik bir heyecan yaşarım. Herkes aynı duyguları yaşamaz mı? Zaten.
Tüm bu duygularla motorlarla bir ekip liderini takip ederek peş peşe 15 ayrı motor yuvarlak bir hatta dönmeye başladık. Sonra işaretle içimizden bazı motorluları seçtiler, ayrılan diğer ekip başka bir lider eşliğinde ilerliyor. Sonradan anlıyoruz ki hızlı, yavaş, ürkek ve cesur kullanmaya göre ekip oluşturmuşlar. Ve başlıyoruz Sahra çölünde ilerlemeye. Toz bulutlarının arasında puşiyle ağzımız burnumuz tamamen bağlanmış gözlerimizde gözlükler yine de tozdan nasibimizi alıyoruz. En az bir yirmi dakika gittikten sonra biraz mola verip duruyoruz ancak durduğumuz yerde herhangi bir şey yok sanmayın ki bir mola istasyonu. Hiçbir yerleşim izi de yok. O an burada yalnız kaldığımı düşünüyor ve ürperiyorum. Bu yolları yıllar yıllar önce bu şekilde tek başına geçen bedevilerin, o dönemde yönlerini bulma, kum fırtınalarından korunma ve tehlike anında nasıl önlem aldıklarını dalmış düşünürken kendi kendime, mola bitti uyarısı geliyor. Beş dakikalık dinlenmenin ardından, Sonra tekrar yola devam ediyoruz. Toplamda gittiğimiz mesafenin elli kilometre olduğunu sonradan öğreniyoruz.
Vardığımız bölgede bina yok gene kıl ve keçeden yapılmış çadırların üstüne sazlardan gölgelikler yapılmış. İçinde de ahşap sedirler. Oturuyoruz ve o yöreye özgü bedevi çayı ikram ediliyor. Sonra kısa bir mesafe develerle yol alıyoruz. İnanın o kadar zor şartlarmış ki o dönemler, biz de bu vesileyle deneyimlemiş oluyoruz.
Dönüş yolunda gidişimizin keyfini bulamıyoruz maalesef, çünkü hava kararmış, hem tozdan hem karanlıktan göz gözü görmez hal almıştı. Artık hiçbir şey göremez olmuştuk. Ekibin önünde ve arkasında bizleri kontrol altında tutan ekip liderleri vardı. Neyse ki yanımıza gelip bize yardımcı oldular. Sahra Çölü'ndeki bu güzel maceramız da, kirpiklerimize kadar toz toprak içinde, ama mutlulukla sonuçlanmış oluyordu.