Mısır seyahatine çıkmadan önce Mısır’ı öyle bir araştırdım ki, gitmeme gerek kalmamış, gidip yaşamış ve dönmüştüm sanki. Bu seyahat ikinci gidişim olacak gibi geliyordu.
Tüm bu araştırmaları yaparken Mısır Medeniyetinin dünya tarihindeki diğer medeniyetler içinde tartışılmaz üstünlüğü konusunda hiçbir tereddüttüm yoktu. Tarihinin yanında elbette günlük yaşamları, yemekleri, giyimleri gibi günümüze dair hayatlarını da araştırdım.
Yemekleri konusunda çekinerek gittiğim ülkede, birçok farklı lezzeti severek tattım. Genel itibariyle kilolu insanlardan oluşan bir toplumla karşılaşmamın nedenini, restoranlardaki lezzetli yemekleri ve bol kepçe porsiyonlarını gördükçe daha iyi anladım. Sıcak iklimin etkisiyle gece dışarda yaşam daha aktif, bu nedenle de gece yemek yemenin yüksek olduğu Mısır’da, kilolu olmanın kaçınılmaz olduğu kanaatine de böylece varmış oldum.
Yemeklerden önce dikkatimi çeken ilk şey sabah kahvaltılarında bile stantlarda yerini alan meşhur baharatlarının fazlalığı ve çeşitliliği oldu. Bu sayede farklı baharatları da tatma imkânı buldum.
Tadını bilmediğim daha önceden hiç tatmadığım lezzetleri tadarken, biraz çekinirim genelde, çok cesur değilim bu konularda. Özellikle görüntüsünü beğenmediğim hiçbir şeyin tadına da bakmam mesela.
Mısır’a gitmeden önce yemekleri konusunda araştırma yaparken görüntüsüne güvendiğim özel yemekleri not edip onlar için özel planlar yaptım. En ünlü yemeği Koshari mesela, bu yemeği en iyi yapan ve sadece bu yemeği bulabileceğiniz bir restoran keşfettim Kahire’de.
Ebu Tarek Restoran. Bu restoran her ne kadar konum olarak köhne, arka ve bakımsız bir sokakta yer alıyor olsa da dört katlı binası, içi çok lüks döşenmiş bir yapısıyla, dışarıda kuyruk bekleyerek yemek yiyebilme şansı bulduğunuz çok meşhur bir restoran. İçeri girip ikinci katta yer gösterildiğinde bize Malek isminde bir servis elemanı hizmet etti. Showlar yaparak yemeklerini sundu. Yemeğin içinde yok yoktu. Ana malzemeleri ise Pirinç, makarna ve yeşil mercimekten oluşan içi baharatlarla zenginleştirilmiş, bizim ülkemizde günlerde ikram edilen bir çeşit karışık salataya benziyordu.
Koshari’yi yerken kendilerinin hazırladığı bildiğimiz Cips kaşık gibi kullanılıyordu. Cipsle önce domatesi alıp, sonra yemeğe daldırarak yedik. Eskiden annelerimizden duyduğumuz atasözü geldi aklıma o an: "Her şeyi katıp karıştırmak.” Tam da durum buydu açıkçası.
Koshari çanak şeklinde metal bir kapta ikram edilmiş ve porsiyonu bitirilemeyecek kadar çoktu. Malek bize şovunu yaptıktan sonra tuz atmamızı istedi ama Türkiye’den geldiğimizi öğrendiği için hemen Nusret gibi esprili tavırla bizimle olan güler yüzlü sohbetini devam ettirdi. Böylece Mısır’ın insancıl, sevecen ve iyi niyetli insanlardan oluştuğunu, misafirperver bir toplum olduğunu anlamaya da başlamış olduk.
Yemeğin ardından nane ile ikram edilen çayları ile birlikte tatlı ikramlarını çok beğendik. Tatlıları bizim meşhur sütlü tatlılarımızdan sütlaç ve kazandibi oldu. Bu sayede bizim damak tadımızla örtüşen tatlıyı da ülkemizden kilometrelerce uzakta yemiş olduk. Ancak genel olarak meşhur olan tatlıları, bizim ülkemizin de meşhuru tel kadayıftı. Hatta bilindik yerlerden satın alabilmek için onların da bizler gibi kuyruklarda beklediğine şahit olduk.
Yemek yedikten sonra dışarı çıktığımızda yol üstünde bir fırın gördük, küçük balon gibi şişmiş pideler yapıyorlardı, görüntüsü de çok güzel görünüyordu. İsmini merakla sorduk Eish Baladi denen, daha sonra kahvaltılarda bol bol karşılaşacağımız bu pidenin lezzetine bayıldık. Ayrıca yöresel bizim kapalı pide gibi yuvarlak kıymalı kapalı pideleri de lezzeti çok güzel olan bir pide çeşidiydi. Aynı şekilde çok meşhur olan sokak satıcılarında dahi bulabileceğiniz, nohut hammaddesinden yapılmış, kızartılmış top şeklinde meşhur falapellelerinin lezzetini de biz çok sevdik.
Yarım saat sıra bekleyerek girdiğimiz bir tavuk restoranda, tarif edilemeyecek kadar lezzetli bir tavuk çeşidini, hem de yemekle birlikte getirilen eldivenlerle, elimizle yeme zevkini de tatmış olduk. Tüm bu yemeklerin yanında seyahatimiz sırasında özellikle deniz mahsullerinin her çeşidini, çok sayıda restoranıyla, uygun fiyata bulabileceğiniz, Kızıldeniz’in kıyısında Hurgada (bizim Antalya’yı andırıyor.) şehri başı çekiyor. Balık ve diğer tüm deniz mahsullerinin lezzeti de üst seviyede. Sonuç olarak Mısır, yemekleri konusunda da, tarihi gibi bizden tam not almayı başardı…