MONDROS’TAN SAMSUN’A…

İrfan Paksoy

Bugün 19 Mayıs 2023. Mustafa Kemal Paşa’nın, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıkarak başlattığı Kurtuluş Savaşı’nın 104. yıldönümü…

19 Mayıs; modern zamanların dünya tarihinde emsâli daha görülmemiş bir devrimin, Millî Mücâdele’nin ve adına “Anadolu İhtilâli” de denilen bir başlangıcın tarihidir. 19 Mayıs; “Misak-ı Millî” çerçevesinde “Hâkimiyet-i Milliye”, “İrade-i Milliye” ve “Kuvay-ı Milliye” kavramlarının bu coğrafyada yeşermeye başladığı tarihtir...

Millî Mücadele için başlangıç niteliğindeki 19 Mayıs 1919 tarihi ve yıldönümlerinin anlamlandırılabilmesi öncelikle onun layıkıyla anlaşılabilmesiyle mümkündür.

30 Ekim 1918 tarihinde, İtilaf Devletleri adına İngilizlerin Akdeniz Donanmasının Komutanı Amiral Arthur Gaugh Calthorpe ile Bahriye Nâzırı Miralay (Albay) Hüseyin Rauf (Orbay) Bey başkanlığındaki Osmanlı heyeti (Reşat Hikmet ve Sadullah Beyler) arasında Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda Agamemnon Zırhlısı’nda imzalanan Mütâreke Osmanlı Devleti’nin tam anlamıyla teslim olmasıydı.

Mütâreke’ye esas olan metin her ne kadar Mondros’taki Osmanlı delegasyonu tarafından da ağır bulunmuşsa da müzâkereler sonucunda Amiral Calthorpe, Mütâreke şartlarının kabul edilmemesi hâlinde İstanbul’a zorla gireceğini belirtmiştir. Rauf Bey, Calthorpe’un tehdidi üzerine, müzakereleri keserek İstanbul’a dönmek ya da Mütâreke’yi imzalamak seçeneklerinden birinin tercihi konusunda Hükûmet ile temas kurmuş, Ahmet İzzet Paşa kâbinesi de ittifakla Mütâreknâme şartlarını kabul ederek imzalanması konusunda da Rauf Bey’i yetkili kılmıştır.

Alman yazar Fritz Rössler’e göre, bu Mütâreke ile Osmanlı Devleti’nin yıkılışı imzalanmış oluyordu. Mustafa Kemâl Paşa Mütâreke şartlarını öğrenince, Osmanlı Devleti’nin sadece kayıtsız şartsız kendini düşmana teslim etmekle kalmadığını, hatta memleketin istilâsında düşmana yardım ettiğini ileri sürdü. Nitekim Mütâreke’yi takiben yaşanan talihsiz gelişmeler de Mustafa Kemâl Paşa’yı haklı çıkaracaktır.

Mütâreke’nin imzalanmasını takiben 2/3 Kasım gecesi İttihat ve Terakkî (İvT)’nin ileri gelenleri olan sâbık Sadrazam Talat Paşa, Sâbık Başkumandan Vekili Enver Paşa ve Sâbık Bahriye Nazırı Cemal Paşa ile Dr. Nâzım ve Dr. Bahaeddin Şakir’in Almanların Lorely adlı elçilik vapuruyla Odesa (Rusya)’ya kaçmalarına göz yumduğu ileri sürülen Ahmet İzzet Paşa Hükûmetine gerek muhâlefet gerekse de Padişah sert tepki göstermişti. Meclisteki İvT mebusları da kaçan liderlerinin aleyhlerine dönmüşler ve sorumluların adâlete hesap vermesini istiyorlardı. Fethi (Okyar) Bey, Mehmet Cavit Bey ve Şeyhülislam bu hücumların boy hedefiydi. Padişah Vahidettin, Mütâreke görüşmeleri delege seçilirken iradesine karşı gelenleri affetmemişti. Önce istemediği kişilerin kâbineden çıkarılmasını talep etti. Birkaç gün sonra da Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’yı görevden çekilmeye davet etti.

Müttefikler daha Mütâreke’nin mürekkebi dahi kurumadan sözde Rusya’daki Bolşevik tehlikesine karşı tedbir olarak, gerçekte ise Osmanlı Devleti’nin parçalanması konusunda daha önce kendi aralarında yapılmış olan gizli anlaşmayı uygulamak maksadıyla 13 Kasım’da Yunan Averof zırhlısı da dâhil 55 adet kadar büyük savaş gemisinden oluşan bir donanmayla İstanbul’a gelerek Dolmabahçe önüne demir attılar ve aynı gün karaya asker çıkarmaya başladılar. Böylece İstanbul’da (gayrı resmî) işgâl ya da Mütâreke Dönemi denen dört yıllık acı günler başladı.

Ahmet İzzet Paşa’nın sadâreti ancak 25 gün sürdü. Görevlendirildiği Mütâreke’yi sağlayarak, yerine eski bir sadrazam ve Londra büyükelçisi olan ve İngilizlerin teveccühünü kazanabileceği umulan Ahmet Tevfik Paşa’ya bıraktı. Ahmet İzzet Paşa Hükûmetinin 8 Kasım’da istifa etmesi üzerine 11 Kasım’da kurulan Ahmet Tevfik Paşa Hükûmeti 18 Kasım’da Meclis’ten güvenoyu aldı.

İç politikanın dengesiz ve istikrarsız bir yörüngeye girdiğini hisseden Vahidettin, Tevfik Paşa kabinesinin kurulmasından üç gün sonra 21 Aralık’ta İttihatçıların çoğunlukta olduğu Mebûsan Meclisi’ni feshetti. İstanbul’da fiilî iktidar, artık sarayın ve gâlip devletlerin temsilcilerinin elindeydi.

Mondros Mütârekesi’ni tâkiben önce İstanbul’da, sonra da Ankara’da önemli siyasal gelişmeler olmuştur. Üyelerinin çoğu Mütâreke sonrasında dağılan İvT Cemiyeti üyelerinden oluşan yerel gruplar, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri adı altında, millî bağımsızlığı kurtarmak amacıyla örgütlenmişlerdi. Mustafa Kemâl Paşa 19 Mayıs 1919 tarihinde Anadolu’ya geçmeden önce, bu grupların bazılarıyla ilişki kurmuş, bunların ileri gelenleriyle izlenecek hareket tarzını görüşmüştü. Öte yandan Anadolu’da, Erzurum’da bulunan 15. Kolordu(nun) Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile Kırşehir’de (ve sonrasında da Ankara’ya intikâl eden) 20. Kolordu(nun) Komutanı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa da kendisine yardım vaat etmişti. İlaveten, Mustafa Kemâl Paşa’nın İstanbul’da Harbiye Nezâretinde (Savaş Bakanlığında) görev yapmakta olan yakın arkadaşı Miralay (Albay) İsmet (İnönü) Bey ile Fevzi (Çakmak) Paşa da hükûmet merkezindeki durum hakkında kendisini düzenli olarak bilgili kılıyorlardı.

Mütâreke sonrasında adeta kalmayan devlet otoritesi nedeniyle bölgede bağımsız bir devleti kurma hevesleri daha da artan Karadeniz bölgesindeki Rumların bölgede çıkardıkları karışıklığa son vermek ve böylece İngiltere’nin (Mondros Mütârekesi’nin 7. maddesine dayanarak) bölgeyi işgâl etmesini önlemek üzere (kısa bir süre sonra ismi 3. Ordu Müfettişliğine dönüştürülecek olan) 9. Ordunun Müfettişi olarak geniş yetkilerle bölgeye görevlendirilen Mustafa Kemâl Paşa, İzmir’in Yunanlılar tarafından 15 Mayıs 1919 tarihinde işgâlinin ertesi günü, maiyetiyle birlikte İstanbul’dan ayrılıp 19 Mayıs’ta Samsun’a ulaştı.

Mustafa Kemâl Paşa’nın Samsun’a geldiği gün ülkenin genel durumu gözümüzde canlandırmak için Nutuk’ta onun ifadelerine müracaat etmek isâbetli olacaktır:

1919 yılı Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir:

Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu grup, Genel Savaşta (I. Birinci Dünya Savaşı’nda) yenilmiş, Osmanlı Ordusu her yanda zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaşın (I. Dünya Savaşı’nın) uzun yılları boyunca, millet yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve ülkeyi genel savaşa sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek ülkeden kaçmışlar, saltanat ve hilâfet (halifelik) makamında oturan (Pâdişah ve Hâlife olan) Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükûmet âciz, haysiyetsiz ve korkak, sadece Pâdişahın isteklerine uymuş, onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş.

Ordunun elinden silahları ve cephânesi alınmış ve alınmakta.

İtilâf Devletleri, ateşkes anlaşması hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birer bahâne ile İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, [ve] Ayıntab (Gaziantep) İngilizler tarafından işgâl edilmiş. Antalya ile Konya'da İtalyan birlikleri, Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı devletlerin subay ve memurları ile özel ajanları faaliyette. Nihâyet … 15 Mayıs 1919'da İtilâf Devletlerinin uygun bulmasıyla Yunan ordusu İzmir'e çıkarılıyor.

Bundan başka, ülkenin yurdun dört bir yanında Hristiyan azınlıklar, gizli ve açıktan açığa kendi özel emel ve amaçlarının gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar.

….”

Mustafa Kemâl Paşa’nın Samsun’a gelmesi, Türk siyasî hayatında yeni bir devrin başlangıcının işaretidir. Bu tarihten itibaren ülke adetâ ikiye bölünmüş; bir tarafta devletin ve kurulu düzenin varlığını sürdürmek için her türlü zillete katlanarak Müttefikler ile iş birliği hâlinde olan İstanbul’daki yönetimi, diğer tarafta da ülkenin toprak bütünlüğünü ve millî bağımsızlığı korumak maksadıyla Anadolu’da mücâdeleye başlayan Mustafa Kemâl Paşa ve onun etrafında toplananlar yer almıştır.

19 Mayıs’ı anlayabilmek ve anlamlandırabilmek için iyi bir tarih bilincine ihtiyaç olduğu son derece açıktır. Konumuzun da 19 Mayıs 1919 özelinde tarihî bir vaka olması nedeniyle tarih bizlere dünü anlamak suretiyle hâli ya da bugünü anlamlandırma ve geleceğe dair de sağlıklı öngörülerde bulunma imkânı bahşeder.

Sonuç olarak, tarih bilinci olmayanların zaten askerî, siyasî ve ekonomik olarak bitmiş Osmanlı Devleti’nin (utanç verici) Sevr (Belgesi) ile beraber tarih sahnesinden silindiğini ve başta İstanbul olmak üzere Anadolu'nun neredeyse tamamen işgâl edildiğini görmeyenlerin, Türk milletine “Misak-ı Millî” çerçevesinde “Hâkimiyet-i Milliye (Millî Egemenlik)”, “İrade-i Milliye (Millî İrade)” ve “Kuvay-ı Milliye” kavramlarını aşılayan 19 Mayıs'ı ne anlamalarının ne de anlamlandırmalarının imkân ve ihtimâli yoktur.

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'mız kutlu olsun…

KAYNAKLAR

- Atatürk, Mustafa Kemâl; Nutuk I, (Baskıya Hazırlayanlar: Birol Emil, Metin Has-Er, Mehmet Ali Aydın), 1. Baskı, Millî Eğitim Bsmv., İstanbul 1973.

- Atay, Falih Rıfkı; Çankaya, Bateş Yayınları, İstanbul 1984.

- Aydoğan, Osman; “19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, 19.05.2021, www.sehriyar.info/ ?pnum=383&pt= 19%20 May %C4%B1s%201919, Erişim Tarihi: 14.05.2023.

- Ergin, Feridun; K. Atatürk, Duran Ofset Matbaacılık, İstanbul 1978.

- Kansu, Mazhar Müfit; Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, C. I, TTK Yayını, Ankara 1998.

- Eroğlu, Hamza; Türk İnkılap Tarihi, 1. Baskı, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1982.

- İğdemir, Uluğ; Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi 1919-1918, 2. Baskı, TTK Basımevi, Ankara 1988.

- İnönü, İsmet; Hatıralar, (Yayıma Hazırlayan: Sabahattin Selek), C. I, 1. Basım, Bilgi Yayınevi, Ankara 1985.

- Jaeschke, Gotthard; Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi (30 Ekim 1918-11 Ekim 1922), TTK Bsmv., Ankara 1970.

- Kinross, Lord; Atatürk Bir Milletin Doğuşu, 13. Basım, Akdeniz Yayıncılık, s. 159-160.

- Lewis, Bernard; Modern Türkiye’nin Doğuşu, (Çeviren: Metin Kıratlı), 2. Baskı, TTK Basımevi, Ankara 1984.

- Mango, Andrew; Atatürk, (Çeviren: Füsun Doruker), 2. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul 2004.

- Paksoy, İrfan; Cihan Harbi’nde Osmanlı Devleti, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2018.

- Tansel, Selahattin; Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C. I, Millî Eğitim Bsmv., Ankara 1990.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.