Birinci yazımda Atatürk'ün yakınlarındakilerin atanın manevi dünyası ile ilgili anlattıklarını madde madde başlıklarla aktarmıştım. Şimdi bu başlıkların kısaca madde madde açıklamasını aktarmaya çalışacağım. 1.Allah büyük bir kuvvettir. Sabiha Gökçen Atatürk'ün kendisine "sen dindar mısın?” diye sorduğunu, bende evet dindarım diye cevap verdim.
Atatürk bu cevaba çok sevinerek bana şunları söyledi: çok iyi Allah büyük bir kuvvettir, ona daima inanmak lazımdır dedi ve bu konuda uzun uzun izahat verdi. Sabiha Gökçen ayrıca Atatürk'ün dinsizliği hakkında söylenenleri doğru olmadığını birçoğunun uydurma iftiralar olduğunu beyan etmektedir. 2. Atatürk sabah ezanı dinlerken: Atatürk zaman zaman dini motifler taşıyan olaylar karşısında çok hassaslandığını hatta bu olaylardan etkilendiğini duygulandığını ortaya koymaktadır.
Mitad Cemal Kuntay anlatıyor. Güneş doğarken müstesna bir hadise oldu. Muayede salonunun büyük kapılarının parmaklıklarından doğan güneş ve deniz içeriye vuruyordu. Bu çerçevenin içerisinde Atanın manevi kızlarından Nebile Hanım Gazinin işaretiyle sandalyenin üzerine çıktı, sabah ezanı okumaya başladı. Bir aralık baktım Nebile hanımın ses damlalarına yaş damlaları karışıyordu. Gazi Mustafa Kemal ağlıyordu.
Bu olay Atatürk'ün inanç dünyası hakkında ilginç ip uçları vermesi yanı sıra onun İslam geleneğinin aksine bir kafına ezan okutması bu konuda cinsiyet ayırımını yapmaması olmasıdır. Tipik bir değerlendirme. 3.Atatürk manevi kızı Nebile’den Yasi-i şerif dinlerdi: Atatürk İslam dininin temel kaynağı Kur'an’a büyük önem veriyordu.
Kur'an’ı Kerimi defalarca incelemiş Kur'an’ın sadece lafzı manada okunulmasıyla yetinilmesine karşıydı. Kur'an’ın anlaşılmasını da istiyordu. Atatürk'ün özel hayatının derinliklerine inildiğinde Kur'an’ın izleri çok açık şekilde görüle bilmektedir. Atatürk'ü tanıyanlar kütüphanesinde Arapça ve Türkçe tefsirli Kur'an’lar bulunduğunu söylemektedirler. Kur'an’ı bazen kendi bazen başkasına okutturup dinlediği bilinmektedir.
Atatürk'ün manevi kızlarından Nebile bir gün Atatürk'e "ben Yasini şerifi ezbere hiç yanlışsız okurum iddiasında bulunmuştur. Bunun üzerine Atatürk Nebile’den bunu ispatlamasını istemiş. Kitaplığından Kur'an’ı Kerimden Arapça olanını getirerek Yasin süresini açmış ve Nebile’den okumasını istemiş. Nebile besmele çekerek Yasin süresini okumuş bu sırada Atatürk elinde Kur'an’la onu takip etmiştir. Bu olaya şahit olan H. Aroğlu o sırada Atatürk'ün duygulandığını gözlerinin nemlendiğini ifade etmektedir.
4. Atatürk zaman zaman Kur'an okurdu. Atatürk Kur'an okuduğunu bizzat kendisi ifade etmiştir. Kur'an’daki bazı ayetlerin ve sürelerin Atatürk'ün fazlaca dikkatini çektiği görülmektedir. Kur'an da Atatürk'ün dikkatini en fazlan çeken surelerin başında Yasin süresi gelmektedir. 1926 yılının 22 Mayıs günü Bursa Türk Ocağını ziyaret eden Atatürk burada bulunanlara değişik konularda sohbet ederken söz din konusundan açılmış ve yaklaşık bir saat bu konu üzerinde konuşmuştur.
Sohbeti arasında şu sözleri söylemiştir." Evet hakikaten Kur'an’da çok büyük hikmetler ve düsturlar vardır. Hele Yasin süresi ne şahane yazılmıştır. Ben Kur'an okumak istediğimde Yasin süresini çok okurum. Atatürk konu Kur'an olduğu zaman oldukça hassas davranmaktaydı. Kıtaca Atatürk Kur'an’ın doğru ve güzel okunmasından yanaydı. Kendisi başka birisine Kur'an okutup dinleme ihtiyacını duyduğunda hafızın ayetleri yanlış okumamasına ve güzel bir ses tonuyla okumasına azami dikkat ederdi.
5. Atatürk özel hafızına Kur'an okutup dinlerdi. Atatürk değişik zamanlarda yanında bulunan hafızlara Kur'an okutup dinlemekten ayrı bir zevk duyardı. Örneğin milli mücadele yıllarında değişik günlere ait özel notlarında Kur'an okutup bizzat dinlediği anılarında mevcuttur. Aşağıdaki olay Mahmut Baler'in anlattıkları önemlidir. "Atatürk hafız Yaşar'a hiddetle bağışladı" Neredesin be adam hafız nerede diye ne zaman sorsam hasta derler hafız cevap vermeye hazırlanırken "yeter, kafi, fazla konuşma bir iskemle al masanın sonundaki köşeye otur. Atatürk güzel sesle Kur'an dinlemeyi çok severdi. Hafızdan uşak makamında Kur'an okumasını söyledi hafız Yaşar ayağa kalkarak hangi süreyi emredersiniz dedi.
Ne istersen onu oku. Hafız okumaya başladı Atatürk" dur hicaz makamına geç hafız birden hicaz makamına geçemedi, sonra Atatürk yüzünü bana çevirdi" Mahmut bey Kur'an okur musun? Diye sordu. Okurum efendim. Buyurun okuyun. Ben gençliğimde ezberlediğim hafızamda olan bir süreyi besmele çekerek tatlı bir makamda okumaya başladım. Kendileri de yanındakilerde şaşırdı. Biraz sonra vanada hicaz makamına geçin dedi. Ben müzikle iştigal ettiğinden hemen geçtim ve okumaya başladım. Atatürk hafıza dönerek, bak buraya işte zeka ile aptallığın mukayesesi. Sana Kur'an oku dedim hangi süreyi istersiniz diye sordun. Bu şarkı değil ki beğendiğimizi okuyalım. Allah'ın kelamı ne diye soruyordun, nereden istersen oradan oku. Sana hicaz makamına geç dedim makamı bulmak için Kur'an’ın azametini ve zevkini berbat ettin.