Toplumlar ailelerden teşekkül eder. Aileleri sağlam olmayan toplumlar sağlam değildir. Aileleri mutlu olmayan toplumlar mutlu değildir. Bu gerçek, bu hakikat ayan beyan ortada iken, toplumları güçlendirmenin yolu belli iken, hâlâ kumda oynayan çocuklar gibiyiz.
Aileler çöküyor. Evlilik kurumu eskisi kadar ilgi ve rağbet görmüyor. Gençler evlilikten korkuyor. Toplumdaki fertler arasında birbirlerine güvensizlik hakim. Bir de hayat pahalılığı evlilikleri zorlaştırıyor. Yeni aileler kurulamıyor. Yeni aileler kurulamazken kurulmuş aileler de bir bir dağılıyor.
Bir ağaç düşünün. Yeni yaprak, yeni çiçek açmıyor. Eski yaprakları da bir bir kuruyor. Çiçekleri bir bir dökülüyor. O ağacın sonu nedir? Elbette, o ağacın sonu çürüyüp de, yıkılıp da ortadan kalkmaktır. Aynı bunun gibi. Bu gidişat böyle devam ederse, yeni evlilikler kurulmazsa, eski evlilikler çökerse, maalesef bu toplum ortadan kalkar. Aynı bir ağaç gibi bu toplum çürür, kurur ve ortadan kaldırılır.
Bir gariban yazar olarak bendenizin gördüğü bu açık gerçeği Devletimizin Yetkilileri görmüyor mu? Görüyorlar mı, görmüyorlar mı, bilmiyorum. Ancak göstermelik işler yaptıklarını düşünüyorum.
Kimse kem-küm etmesin, kimse laf üretmesin, iş üretsin, bu işin lamı-cimi yok. Bu toplum büyük tehlike altında. Bu tehlikeyi görmek için müneccim olmaya, profesör olmaya, işin uzmanı olmaya gerek yok.
Tehlike ayan beyan belli. Toplum tehlike altında. Evet, sorunu böylece sizin dikkatlerinize sundum. Sorunu dikkatlere sunmak yeterli değildir.
Çözümü de göstermek gereklidir. Bu toplumu kurtarmanın yolu, çözümün adresi İslam’dadır.
İslam neyi emrediyorsa onu yapacağız. İslam neyi reddediyorsa ondan kaçacağız.
İslam, adı üzerinde selamet demektir. İslam adı üstünde huzur demektir. İslam adı üstünde esenlik demektir.
Bu toplumu sekülerizm (dünyevileşme) denilen akımlar asla kurtaramaz. Bu toplumu çağdaş denilen esasında çağdışı kanunlar asla kurtaramaz. Bu toplumu Batıcı fikir akımları (liberalizm, kapitalizm, pozitivizm, materyalizm, AB denilen batıl bir birliğin hukuk kuralları ve benzerleri) asla kurtaramaz.
Zaten bu toplumu 100 yıldır çöküşe götürenler de bu saydıklarımdır. Acilen bunlardan kurtulmalıyız. Peki bu toplumu ne kurtarır? Bu toplumu İslam kurtarır.
İslam denildiğinde de kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, Hacca gitmek anlaşılıyor. Evet, İslam’ın iman ve ibadet kısmında bunlar var. İslam’dan yalnızca bunlar anlaşırsa, vallahi, bu toplumu bunlar kurtarmaz. İslam’ın ahlak, adalet ve muamelat anlayışı bir toplumu hükümran değilse, daha açıkçası toplumda sureta, gösterişten bir İslam var ise, o da toplumu kurtarmaz. İslam sözde değil, özde uygulanmalıdır. İslam’ın ahlak, adalet ve muamelat kuralları A’dan Z’ye tüm topluma hakim kılınmalıdır.
İşte kurtuluşumuzu bu sağlayacaktır. İslam ahlakı, İslam hukuku, İslam’ın ticaret, ekonomi ve toplumu hizaya sokacak tüm kuralları (muamelat kuralları, yani medeni hukuk, miras hukuku, borçlar hukuku, faiz yasağı, kısas, kıyas ve benzeri uygulamalar) hayata geçirilmelidir. Bunlar teorik olarak, aynı bir duvarda asılı duran tablo gibi durmamalıdır. İslam’ın muamelat hukukunun (fıkhın) hayatın bizzat içinde uygulanmasını sağlanmalıdır. İşte bu durum bir toplumun huzuru için en başta gelen şarttır. Bu sağlandıktan sonra, ailede ve toplumda sükunet, meveddet (sevgi) ve merhamet kendiliğinden tesis edilir.
Kapitalist, seküler, pozitivist, materyalist ve liberal bir toplumda sükûnet, meveddet (sevgi) ve merhamet bulamazsınız. Evet, bu bakış açısıyla söylüyorum, ister ailede, isterse toplum hayatında olsun hepimizin ihtiyacı olan sükunet, meveddet (sevgi) ve merhamettir.
Her yerde, her zamanda gerekli olan işte bu üç husus, sükunet, meveddet (sevgi) ve merhamet kurtuluşumuzdur.
Rum Suresi 21. ayette Aile'nin kuruluşunda, tesisinde Yüce Rabbim tarafından belirlenen bu üç husus, elbette tüm toplumun da kurtuluşudur.
İşte bu bakış açısıyla söylüyorum, "mutlu ve sağlam aile, mutlu ve sağlam toplum" demektir.
Tabi, mutlu ve sağlam aile için öncelikle toplum İslami olmalıdır. Toplumun İslami olması için de sırf ibadet değil, İslam’ın muamelat hükümleri topluma hakim kılınmalıdır.
Gelin isterseniz Rum Suresi 21. Ayeti birlikte mütalaa edeli: “O’nun varlığının delillerinden biri de, kendileriyle ülfet edip huzura ermeniz için size kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesidir. Şüphesiz bunda, sistemlice düşünen bir toplum için nice dersler ve ibretler vardır.” (Rum Suresi, 21)
Yüce Rabbim (cc) kendi varlığının delillerinden birisi olarak “eşler arasındaki ülfeti” gösteriyor.
Çok mühim bir kavramdır ülfet. Yüce Rabbim ülfete dikkat çekiyor. Gelin biz de bu kavram üzerinde tefekkür edelim ve bu kavrama dikkat kesilelim.
Ülfet nedir?
Sözlükte “alışmak, birleşip kaynaşmak, sevmek” anlamındaki ilf (elf) kökünden türeyen ülfet insanların birbirine ilgi ve sevgi duymasını, destek olmasını sağlayan, toplumsal uyum, birlik ve beraberliği güçlendiren kaynaşma ve birlikte yaşama eğilimini ifade eder.
Evet, ülfet bu toplumun huzurunun anahtarıdır ki, o da ailelerden neşet eder.
Maalesef, ben bu toplumda ve hatta ailelerimizde “ülfeti görmüyorum.” Yolda yürüyorsunuz, meydanda bekliyorsunuz, belediye otobüsünde seyahat ediyorsunuz, herkes birbirine gergin gergin bakıyor. Ne ülfeti? Tam tersi durum hakim. Sevgisizlik ve acımasızlık hakim. Maalesef durum bu.
Ailelerimizde de sevgisizlik baş gösteriyor. Aile fertleri arasında da ülfet azalıyor. Bu toplumumuz için bir felaket habercisidir. Böyle bir toplum güçlü olabilir mi? Böyle bir toplum huzurlu olabilir mi?
Vardığımız nokta, nereden hareket edersek edelim, toplum huzurunun yolu aileden geçiyor.
Rum Suresi 21. Ayet mucizevi özellikleri de bünyesine ihtiva ediyor. Bir ailede, kuruluş aşamasında sükunet önem taşır. İnsanlar gençlik cehaletinden ve gençlik çılgınlığından evlilikle sıyrılmakta ve sükunete ermektedir. Ardından evlilik ile sevgi bağı gelişmektedir. Bu da ailelerin ikinci özelliğidir. Evliliklerde zaman geçtikçe ve insanlar (karı-koca) yaşlandıkça, artık sükunet ve meveddet (sevgi) yanında, bir başka ihtiyaç öne çıkıyor. O da merhamettir. Zaten, Yüce Rabbimiz (cc) evliliklerin, ailenin önemini beyan ettiği Rum Suresinde bu sıraya göre, yani sükunet, meveddet (sevgi) ve merhamet sırasına göre bizlere tavsiye ve öğüt vermektedir.
Biz de ailelerde sükunete, sevgiye ve merhamete azami özen gösterirsek sağlam aileler, kutlu aileler tesis ederiz.
Ondan sonra da mutlu ve sağlam toplum zaten kendiliğinden inşa edilir.
Gür sesimle haykırıyorum: “Ailelerimizi mutlu ve sağlam hale getirmeden bu toplumu mutlu ve sağlam hale getiremeyiz. Ailelerimizin mutlu ve sağlam olmasının adresi İslam’dır. Sorunun adresi mevcut (yani kapitalizm, liberalizm, materyalizm, pozitivizm gibi batıl fikir akımları, AB denilen meşum örgütün bize dayatılan kuralları vb gibi) uygulamalardır. Çözümün adresi İslam’dır. En kısa zamanda bu Ülkede tüm hükümleri ile uygulanacaktır.”
Evet, bir yazımızda daha hakikati izah ettik. Elhamdülillah.
Çoğunlukla olduğu gibi yine bir ayet-i kerime meali ile huzurlarınızdan ayrılıyorum:
“Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Ama kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff Suresi, 8)
Vesselam…