Müziği’nin sesi hala kulaklarımızda

Nuray Mina

Müzik sanatına nasıl yaklaşmalı? Burada salt dinleme etkinliğinin doğasından bahsetmiyorum. Düşünsel algılamanın bile tüm nöronları harekete geçirdiğini, bedenin müzikle ilişkisinin yadsınamaz hakikatler sunduğu kanıtlanmıştır.  Dikkatli dinleme etkinliğinde müziğin sadece işitsel değil görsel yanı da ön plandadır. Bir ses dizisinin ne kadar etkileyeceği ve şaşırtacağı bedenin tüm fonksiyonundan yararlanmayı gösterir. Görsel sanat şaşırtmaya daha yatkındır. Görsel, edebiyat- yaratı anlık gelişen olaylardır. Anlık algılama potansiyeli isteyen bir kavrayıştır. Müzik sanatını tanımlamaya çalışırken gürültü ile ses ayrımını da gözetmek gerekir oldukça belirgin olan fark biçimden yoksun olan gürültü biçime yön veren ses ile karıştırılmamalıdır. Yani müziği duymak müzik dinlemekten ayrılmalıdır.

Ünlü piyanist Glenn Gould bizi sanat yapıtının dünyası hakkında bir şeyler düşündürmeye iter. Kendisini dinleyen herkesin içine işleyen Gould, kendisini basına karşı çok iyi saklamış ve zihnini salt müziğiyle buluşturarak çevresinden soyutlanmıştır. Onun piyanoya hükmettiğini gördüğümüzde içsel bir yolculuğun başladığını da anlarız. Müzik dünyası Gould’a paralel bir evren ya da bir kaçış sunmaktadır. Terimsel hali ise onun için mükemmelin halidir.

Sanatın amacı anlık hazlardan ziyade yaşam boyu devam eden bir tasarıdır. Gould’un Gayelerinin içinde dinleyicisinde müziğin mesajıyla içli dışlı olması istenir. Ünlü piyanistin benimsediği bir diğer durum olan dikkat biçiminin müziğe hazırlanırken eşlik etmesi öyleyse ifade edildiği üzere müziğin maddeselliği iki unsurdur. Ses ve gürültü. Ünlü piyanist gürültüden kaçıp zamanın sesine odaklanmıştır. Çünkü ona göre müzik zamanın sesiydi. Dikkatin bir yönü, izlediği bir rotası, bir amacı vardır. Bu gerçeğin ışığında dikkat bir şeye doğru yöneltilirken diğer her şeyden soyutlanma ortaya çıkar. Gould yalnızlık adı altında bu yönde ön plana çıkmıştır. Yaşamı boyunca piyanosu hariç kimseyle bir ilişki kurmamıştır. Müziğe tam hali ile her şeyiyle dalıp dünyadan uzaklaşmak sanat yolunda arayışını sürdürmek gayretinde olan Gould, müziğin keşfedilmesi gereken başlı başına bir dünya olduğunu ifade etmekle birlikte dinleyicisine de bunu hissettirmek istemiştir. Müziğin tüm olanaklarını mevcut işbirliğinin imkanlarını keşfetme konusunda daima hevesliydi.

Gould, müzik içerisinde çok özel bir dünya yaratır ve dinleyiciyi de bu yöne çekmek ister.. Onun için çevrenin onay ve reddinden ayrılma, yaratıcı ürününün neye dönüştüğünü görmek daima büyüleyen bir şeydir. Gould piyanosunun başına döndüğünde tüm deneyimlerini yanına alıyor bu deneyimler repertuarını zenginleştiriyordu.

Müzik sanatına tekrar döndüğümüzde müziğin iyileştirici bir etkisinin olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır da. Ünlü piyanist tam da bunun içerisinde kendisini daima zinde, güçlü ve özgün hissetmiştir. Bu yüzdendir ki müzik ona iyileştirici bir etki yaratmış, kendisini daima bununla özdeşleştirmiştir...