Nankörlük

Bahattin Demiray

Nimeti inkâr etme diye bilinen, nankörlük gördüğü iyiliği unutma, kadrini bilmeme, kendisine yapılan iyiliği veya eline geçen nimeti, inkâr etme, birilerin amacına veya kendi menfaatine uygun kullanmama, nimeti verene, kendine, başka insanlara ve yaratıcısına saygısızca ve nankörce davranmadır.
Bir insan, yapılan iyiliği unutarak, nankörce davranması, küfür sayılmaz, kadir bilmezlik olur. Allah (c.c.)’ın verdiği nimetleri olan, çalıştığı yeri ve iş yeri sahibini yaratan, topraktan çıkan çeşit çeşit mineral vitamin, helal olan canlılar ile bitkiler vücuda sağladığı enerji, kalbe, beyne, tırnağa, ciğerlere, organlara ve hücrelere gönderilmesi Allah c.c. ol demesiyle olmaktadır. Her biri yüklendiği program gereği, yapılacak olanı kusursuz yerine getirmekte ve en küçük bir yanlışlığa meydan vermemektedir tonlarca suyu bulut şeklinde kaldırarak, bitkilere ve canlılara içme suyu olması, giydiği giyecekler ile yiyecekler, faydalı mikroplar, hücrelerin ihtiyacı olan oksijen, yaratan’ın varlığına ve birliğine delâlet etmektedir. Her gün insan vücudu ölen milyonlarca hücrenin yerine yenilerini imal edip sevk etmekte; açılan bir yarayı kapamak için hücre sevkiyatı aralıksız devam etmektedir. Yapısı aynı farklı kimyevî maddelerden oluşan hücrelerin yüklendikleri program ile onca nimeti O’ndan bilmeme, iyilik gördüğü kişiyi, rencide, zelil, gıybet etme kazandığı iş yerinin kazancını izinsiz alma veya hak etmeme, verilen iş dışında meşgul olma, nimeti veren yüce yaratıcı yerine vesile olan insanı yüceltmesi, şikayet veya inkâr etme, kulluk görevini ve şükrünü yapmama ya da yapar veya unutmuş görünme küfre götürebilir. 
Küfür ile nankörlük ilk bakışta birbirlerinden tamamen farklıymış gibi görünseler de aralarında çok yakın bir benzerlik vardır. Allah (c.c.)'ın varlığını, birliğini ya da inanmamızı emrettiği hükümlerini inkâr etme veya yalan sayma gerçekleri inkâr etme söz konusu olup, bu açıkça küfürdür. Nankörlüğün zıddı, iman, hamd ve şükürdür.
İlahi hükümlerden gafil, cahil ve zalimler ile gayr-i meşru kazanç peşinde koşan, değerli olarak yaratılan kadının namusunun ayaklar altına alanlar, kötü akraba, komşu ve arkadaşlar, kişisel çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen menfaatçiler, gerçekte iç barışı yok eden kimselerdir. Rabbini tanıyan her nimeti ondan bilen daima hamd ve şükrünü yapmaya şükür ayetlerinin imtihanını geçme uğraşısı içinde olanlardır. 
Nefsini terbiye etmeye çalışmayan insanın halini Kur´anı Kerim´de şöyle bildirilir: “Gerçekten insan, Rabbine karşı çok nankördür. Kendisi de buna şahittir. (el- Adiyat, 6,7) “Eğer şükrederseniz, nimetlerimi daha da arttırırım; ama nankörlük ederseniz haberiniz olsun ki, azabım pek şiddetlidir.” (İbrahim,7) “O canı çıkası insan, ne nankör şeydir!” (Abese 17) 
Burada Allah (c.c.)’ın kendilerine azıcık bir nimet verdiğinde hemen şımaran ve büyüklenerek hak davete kulak vermeyen kimseler kast olunmaktadır. Onlar biraz güçlükle karşılaşsalar, kısmetlerinin kötülüğünden dem vurup, Allah (c.c.)’ın verdiği diğer nimetleri unuturlar. Darlıkta ve bollukta, varlıkta ve yoklukta insan için belirlenen payın Allah (c.c.)’ın lütuf ve keremiyle olduğu verilen mal, kazanç, evlat ve sağlı ile yapılan iyiliklere sevinen, verilmediği zaman,  sıkıntı ve zorlukta oluşan kötülükten dolayı paniğe ve isyana kapılan insanın her durumda her şeye egemen olan Allah (c.c.)’tan uzaklaşmaması gerekir. Azıcık bir nimet verdiğinde hemen şımaran ve büyüklenerek hak davete kulak vermeyen kimseler olunmaması, biraz güçlükle karşılaşılsa, kısmetinin kötülüğünden şikayet edip, Allah (c.c.)’ın verdiği diğer nimetleri unutup, kendinden bilip, ibadetleri, zikri, yapmaz veya tefekkür de etmez. Ne zenginlik, ne de fakirlik, hidayeti bulmaya vesile olmadığı gibi, ıslah olup, düzelmeleri da mümkün değildir.
Hadisi şerifte; "Muhakkak insan Rabb'ine karşı çok nankördür." dedi. "Yani öyle nankör ki, yalnız başına yer, kölesini döver ve vergisini vermez." Dindar olan kişiler kendinden üstün olanlara bakıp tabi olmak, dünya nimetlerinde kendinden aşağıda olanlara bakıp, kendine verilen üstünlüğe hamt edenleri Allah şükredici olarak yazar. (Tirmizi, Kıyamet)
İnkâr anlamında olmayan küfür (nankörlük) konusunda hadisi şerif de ise. "Bana ateş (cehennem) gösterildi. Cehennemliklerin çoğunluğunun kadınlar olduğunu gördüm. Zira onlar inkâr edenlerdir".Hz. Peygamber'e soruldu: "Allah'ı mı inkâr ederler?" Hz. Peygamber s.a.v. şöyle buyurdu: Kocalarını(n hakkını) inkâr ederler, iyiliği inkâr ederler. Onlardan birine uzun zaman iyilikte bulunsan, sonra senden (sevmediği) bir şey görse hemen 'zaten senden hiçbir iyilik görmedim' der. 
İmam Buhârî' burada: “Taatler iman olarak isimlendirildikleri gibi, günahlar da küfür (inkâr) olarak isimlendirir. Günahlardan bahsedilirken kullanılan "küfür" sözcüğü ile, İnsanı dinden çıkaran inkarcılık kast edilmemekte, farklı günahlar arasından "kocaya nankörlüğün" seçilmesinde bir incelik vardır. Bu da Hz. Peygamber s.a.v. şu sözünde ifade edilmektedir: "Şayet insanın insana secde etmesini emredecek olsaydım kadının kocasına secde etmesini emrederdim". Hz. Peygamber bu hadiste kocanın hakkını neredeyse Allah'ın hakkıyla birleştirmiştir. Buna göre kadının, kocanın hakkını inkar etmesi, Allah'ın hakkını da hafife aldığını gösterir. Bu sebeple buna İnkâr denilmiştir. Ancak bu inkâr, insanın dinden çıkmasına neden olan inkâr değildir” demiştir.
İnsanın kendisine iyilik yapılsa da yine nankörlük etme nefsi emaresindeki halinden dolayı yaratılışında fıtratın nankörlük hastalığı kanına işleyecek kadar bir özelliğe sahiptir. Bunun için, ayet ve hadise göre kendini donatarak, fıkıh bilgileri, şükrün kıymeti ile salih amellerin özelliklerinin çok iyi bir şekilde anlatması gerekir. Yabancılar ile sohbetten, bid'at ehlinin sohbetinden kaçınılmalıdır. Sohbet, dünya için olup, ahiret düşünülmez ise, sonu hüsrandır. Günah lekeleri ile kalbi paslanan kimse, salihlerin sohbetinde bulunursa, kalbinin pası silinir, günah işlemesi zorlaşır, iyilik etme isteği artar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:(Kırk gün içinde bir ilim sohbetinde bulunmayan kimsenin kalbi kararır. Büyük günah işlemeye başlar; çünkü ilim kalbe hayat verir. İlimsiz ibadet olmaz.) (Fıkıh sohbetinde bulunmak, bir senelik ibadetten üstündür.) [Deylemi]
Mukaddes değerlerden, millî kültürden,  manevî hayattan uzak yaşama, ilahi adalet ve mirastaki paydan habersizlik, mal ve kazançta, haramlar ve şükürsüzlük, helal yoldan kazanılan parayı gayr-i meşru yollarda harcama sonucu aile geçimsizliği ve toplumun duyarsızlığı ülkede huzursuzluğu ile tıpkı Osmanlı topraklarının kaybı gibi mevcut vatanımızın elden çıkmasına neden oluşturacağı bilinmelidir. Selam ve duayla…
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.