Nazar mı değdi?

Ömer Aydos

Uzun zamandır Avrupa Kupalarında takımlarımızın tümünün de kaybettiği ve hiç puan alamadığı bir haftayı yaşadık. Bu ülke puanı açısından şimdilik fazla bir kayıp yaşatmadı, fakat böyle giderse sıkıntı çekip 9 uncu sıradaki yerimizi kaptırabiliriz. Bu da önümüzdeki yıllar için katılım aşamasında ülkemiz takımlarına olumsuz yansıması demektir.

Şampiyonlar Liginde Galatasaray’ın grubu aslında zor bir gruptu. Bayern Münih gibi bir dünya devi ve Alman futbolunun temel direği bir takımın grupta bulunması, ayrıca İngiliz devi Manchester United’in her ne kadar eski şaşalı günlerinde olmasa da isminin önemi, Sarı-Kırmızılılar için bir handikaptı.

Aslında Galatasaray ilk Kopenhag maçı haricinde çok iyi mücadele etti sonraki üç maçında. İngiltere’de Manchester’i devirmesi az bir iş değil, Bayern’le İstanbul’da oynadığı maçta ise 70 dakika çok iyi oynayıp, sayısız gol kaçırması ve sonrasında 3-1 mağlup olması moral bozdu ama iyi oyun yeni bir umut aşılamıştı. İkinci Bayern maçında da çok iyi mücadele etti. Tabii hem hakem hataları, hem Okan hocanın yanlış hamleleri ve bu yılki transferlerin yeteri kadar katkı sağlayamamaları Sarı-Kırmızılıların her iki Münih maçından puansız ayrılmasına sebep oldu.

Şimdi Cim-Bom’un evinde oynayacağı Mancherter maçı çok önemli. Bayern karşısındaki oyun gücünü gösterebilir ve Okan hoca yanlış tercihler yapmazsa bu maçı alır ve tur için büyük şans yakalar. Son Kopenhag maçının da önemi son maçlar öncesi ortaya çıkmış olur. Eğer ki Cim-Bom’a o maçı almak veya beraberlik yeterli ise onu da yapacak gücü var zaten.

Avrupa Konferans Liginde mücadele eden takımlarımızdan Fenerbahçe ve Beşiktaş’a ise adeta nazar değdi. Sarı-Lacivertli ekibimiz 19’da 19 yaptıktan sonra bir şeyler oldu ve o güne kadar ki oyun gücünü birden kaybetti. Bunda sakatlıkların rolü var mıdır bilinmez ama takımın bu kadar üst üste sakat vermesi de ayrıca dikkate alınması ve düşünülmesi gereken bir sorun gibi duruyor. Dahası da sakatlanan bir futbolcunun çabuk dönememesi ve sakatlık döneminin uzun olması. Burada kulüp sağlık ekibinin ve tedavi yöntemlerinin tekrar irdelenmesi gerekiyor gibi geliyor bizlere.

Pendik maçında sakatlanan Becao’nun 1-2 maç yok denmesine rağmen, sonraki günlerde 3-4 ay oynayamaza dönüşmesi zaten garipten de öte bir şey. Burada tüm stoperlerin sakatlanması ve dönememesi, ayrıca Luan Peres’in (önemli bir stoper) bir türlü iyileşememesi önümüzde ilginç bir örnek. Geçen yıl Rennes maçında kale direğine çarpan Peres’in hala takıma dönememesi olacak şey değil. Adamın futbol hayatı bitti gibi bir şey. Fenerbahçe’de bu sağlık ekip ne iş yapar, nasıl çalışır, bu kadar sakat neden olur ve neden sık olur. Anlamak mümkün değil, Sayın Başkan Ali Koç’un bu işi acil çözümlemesi gerekir.

Fred’in orta sahadaki öneminin, yokluğunda çok iyi anlaşılması ve sezon başında o kadar “şu gelecek, bu alınacak” denmesine rağmen bir 6 numara alınmamasının sıkıntısını şimdi yaşamaya başladı takım. Crespo eski formundan çok uzak ve dağınık, Mert Hakan zaten kafasında futbolu bitirmiş ve sakat. İrfan Can’ı da burada kullanmıyor İsmail hoca, halbuki İrfan Can Kahveci’nin asıl yeri orası. Tüm bu sıkıntıların Fenerbahçe’nin birden düşüşe geçmesinin ana sebebi midir bilinmez ama gelecek günler hiç de iyi olacağa benzemiyor tabi.

Grubunda ilk 3 maçı kazanıp 9 puana ulaşması Sarı-Lacivertliler’i biraz rahatlattı ama ilk Ludogorest maçında da gidişatın kötü olacağı sinyallerini almıştık ve Bulgaristan’daki maçta da Trabzon mağlubiyetinin ardından o moral bozukluğu ile iyi oynayamayıp ikinci mağlubiyeti yaşattı taraftarlarına. İsmail hocaya bundan sonra daha fazla iş düşüyor. Eksik futbolcularının yerine kalanların hem sakatlanmalarına mani olacak önlemleri aldırıp hem de iyi motive etmesi ve iyi oynamalarını sağlaması gerekiyor. Ayrıca maçın gidişatına göre zamanında ve doğru hamleleri yapabilmeli ki takım yeniden toparlansın. Yoksa hem Avrupa’da hem de ligde Fenerbahçe’nin işi gittikçe zorlaşır.

Gelelim Beşiktaş’a. Fenerbahçe’ye göre nispeten daha zor bir grupta yer alan Kartal, ilk maç deplasmanda ve grubun en dişli takımı Kulüp Brugge’e karşı alınan beraberlikle iyi bir başlangıç yapmıştı. Fakat Lugano ile oynadığı İstanbul’daki maçta rakibine karşı 2-0’dan maçı 3-2 kaybetmesi ile her şey altüst oldu. Önce Şenol Güneş hocanın ilk tökezlemede gemisini terk etmesi camiayı oldukça sarstı. Yerine Burak Yılmaz’ın geçmesi her şeyi daha kötüye götürdü. Üstelik Yönetim Kurulunun Kongre kararı alması Kara Kartal’ın iki ayağını bir pabuca sokmasına yetti ve üst üste kötü sonuçlar almaya başladı Siyah-Beyazlılar.

Önce ligde üst üste mağlubiyetlerle zirveden bir hayli geri kalması, ardından Bodo Glimbt’le oynadığı üst üste 2 maçı da kaybetmesiyle de Avrupa’dan elenmesi taraftarlarını iyice üzdü.

Şimdi Siyah-Beyazlılar’ın öz evladı Rıza Çalımbay ile anlaşılması yeni bir umut aşıladı camia ve taraftarlarına ama Rıza hoca da takımı toparlayıp tekrar uçuşa geçirebilir mi göreceğiz. Fakat bu yıl Beşiktaş’tan fazla bir şey bekleyemeyiz. Çünkü sezon başı yaptığı transferlerin tamamı fiyasko ile sonuçlandı. Ara transferde iyi oyuncular alıp takıma kazandırabilmek de hayli güç.

Ayrıca Fenerbahçe’de yaşanan sakatlık problemi Beşiktaş’ta da mevcut. Önce Cenk sakatlanmış ve haftalarca dönememişti, sonra Gedson Fernandes’in sakatlığı orta sahayı allak bullak etmişti. Şimdi de takımın gol makinesi Vincent Abuobakar’ın sakatlanması tamamen sindirdi Kartal’ı. Kaleci Mert’in de 3-4 haftalık sakatlığında Ersin’in yedekte köreldiğini gösterdi ve Mert’i arattı.

Anlaşıldığı gibi her iki takımımızda da sakatlıkların bir hayli fazla olması ve bunun nedeninin anlaşılıp çözüm bulunması gerekiyor. Ayrıca sezon içerisinde sakatlıkların yaşanılacağının bilinip önceden çeşitli tedbirler ve kadro planlanmasının ona göre yapılması gerekmiyor muydu? Bu soru her iki kulübümüze de sorulmalı ve sorumluları hesap vermelidir diye düşünmeden geçemiyoruz.

Sonuçta henüz takımlarımız için her şey bitmiş değil, tekrar kendilerini toparlayıp yarışa kaldıkları yerlerden devam etmeleri ve başarılı olarak ülkemiz puanlarına katkılarını yeniden yapmalarını bekliyoruz.