Yazıma bir ayet-i kerimenin meali ile başlıyorum.
“Yüzlerinizi Doğuya ve Batıya çevirmeniz erdemlilik değildir. Asıl erdemli kişi Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden; sevdiği maldan yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve özgürlüğünü kaybetmiş olanlara harcayan; namazı kılıp zekâtı verendir. Böyleleri anlaşma yaptıklarında sözlerini tutarlar; darlıkta, hastalıkta ve savaş zamanında sabrederler. İşte doğru olanlar bunlardır ve işte takvâ sahipleri bunlardır.” (Bakara, 177)
Amenna ve saddakna aynen doğru. Yüce Rabbimin bu ikazından anladığımız şudur. Ne Batı, ne de Doğu önemli değildir. Olsa olsa birer yön, birer cihettir. Bir de coğrafyadır. Bunun dışında önem taşımaz.
Ne Doğucu, ne de Batıcı olmanız mühim değil. Ne Batılı, ne de Doğulu olmanız önemli değil. Önemli olan insanlıktır.
Bu noktada hemen belirteyim. Doğu ya da Batı derken yalnızca bizim Ülkemizi ya da yakın coğrafyayı değil, tüm Dünya’yı dikkate alarak görüşlerimi açıklıyorum. Esasta Doğu ve Batı Ülkelerini kastediyorum. Daha da derinde ve en esasta gelişmemiş ve gelişmiş Ülkeleri kastediyorum.
Tabi Ülkemiz Dünya’da coğrafya olarak Doğu Yarımkürede yer alır. Bu durum itibariyle Doğuya karşı sempatimiz var. Ve şahsen ben de Doğu’yu savunur ve Doğu Ülkelerinin ve Ortadoğu Ülkelerinin huzur ve refahına birlik ve beraberliğine çok önem veririm. Doğu ve Batı hakkında 10 yazı yazmışsam kesinlikle dokuzunda Doğu Ülkelerini savunmuşumdur. Tabi yeri gelir Doğu’yu ve Doğu Ülkelerinin insanlarındaki tembelliği ve kaderciliği şiddetle tenkit ederim.
Yine hassaten belirtiyorum. Elbette “tüm Batı iyi, tüm Doğu kötü” diyemeyiz.” Elbette, “tüm Batı Ülkelerinin insanları çalışkan, tüm Doğu Ülkelerinin insanları tembel” diyemeyiz.
Bunu böylece belirtelim. Ayrıca şunu da hassaten belirteyim. Benim bu yazıdaki söz ve tespitlerim ancak beni bağlar ve “yüzde yüz doğrudur” da denilemez.
Bir de şunu hassaten ifade edeyim. Benim asıl maksadım ne Batı’yı savunmak, ne de Doğu’yu yerden yere vurmaktır. Ya da tam tersi, ne Doğu’yu savunmak, ne de Batı’yı yerden yere ve vurmaktır.
Gerçi bir şair olduğumuzdan ve hassas yüreğe sahip olduğumuzdan Doğu’nun gelişmemiş olmasından ve özelikle Osmanlı’nın duraklama dönemi sonrasında İslam Ülkelerinin virana halde olmasından elbette mustaribiz ve mahzunuz.
Gelin dinleyelim Şair Ziya Paşa ne diyor?
Diyar-ı küfrü gezdim beldeler, kâşâneler gördüm.
Dolaştım mülk-ü İslâmı bütün virâneler gördüm.
Almanya’nın Berlin şehrine giden Mehmet Akif Ersoy, Ülkemize döndüğünde şu soruya muhatap olur: “Avrupa nasıl?” Bu soru karşısında Mehmet Akif Ersoy şu meşhur cevabı verir: “Ne olsun, gördüğüm kadarıyla işleri var dinimiz gibi, dinleri var işimiz gibi!”
Bu hasbi ve samimi sözlerimi böylece ifade etmeye bir görev telakki ediyorum. Maksadımız Doğu’nun ve bilhassa da İslam Ülkelerinin gelişmesi ve refah ve huzur içerisinde olmasıdır.
Dert söyletir ya? Söylüyoruz.
Doğu Ülkelerinde ve bilhassa İslam Ülkelerinde gördüğüm sorunları şöyle özetleyebiliriz.
1- Doğu insanı, siyasette, ekonomide ve ticarette "küçük olsun, benim olsun" diye kısır bir düşünce içerisindedir.
2- Doğu insanı, siyasette, ekonomide ve ticarette herşeyi "Devlet'ten bekler.”
3- Doğu insanı, siyasette, ekonomide ve ticarette "kıskanç, hasis, şark kurnazlığı içerisinde hareket eder.”
4- Doğu insanı kaderci ve içe dönüktür.
5- Doğu insanı kaba kuvvete inanır. İnsanların ancak kaba kuvvetten anladığını düşünür. .
6- Doğu insanı sınıflı ve hiyerarşik adeta katı kurallara tabi kast toplum düzenini kafasına yerleştirmiştir. Sınıfsız bir toplumu, hiyerarşi olmadan bir nizamı tahayyül dahi edemez.
7- Doğu insanı forsa, gösterişe, statükoya, makam, mevki ve rütbeye aşırı derecede önem verir. Doğu insanı, Nasreddin Hoca’nın “ye kürküm ye” dediği formattadır. Maalesef.
8-Doğu insanı zarfa, şekle ve kalıba önem verir. Gösterişi sever.
Yukarıda 8 maddede Doğu ve Batı insanı hakkında müşahede ve görüşlerimi açıkladım. “Elbette her Doğu insanı yukarıda belirttiğim gibi değildir.” Bu 8 maddelik tespitler yalnızca genel gözlemlerdir.
“Coğrafya kaderdir” diye meşhur bir söz vardır. Bu söz Ünlü Sosyolog İbn-i Haldun’a aittir.
Burada da anlaşılması gereken “bir kısır döngüdür.” Aynı coğrafyada, aynı toplumda yaşadığınız insanlar sizin geleceğinizi ve yapınızı şekillendiriyor. O şekli ve size toplumda ve etrafınızda dayatılan dar kalıpları kırmadıkça başarı elde edemezsiniz.
Ben bir Doğu insanıyım, ancak öncelikle akla ve bilime inanan bir Doğu insanıyım. Ve en başta Müslümanım. İslam’ı akıl ve bilim ile yüzde yüz uyumlu görmekteyim.
Biz de bulunduğumuz bu yerlere ve bu aşamalara dar kalıpları yıkarak ve bize engel olarak dikilen duvarları aşarak geldik.
Bu noktadan baktığımızda elbette Doğu ve Batı’da yaşamak çok mühim değil. Önemli olan insanın kendisidir. Önemli olan insanın aklını doğru yerde ve doğru bir şekilde kullanmasıdır. Vesselam.