Ne kadar hazırız olası savaşa?

Süreyya Terzioğlu

İsrail’den Hizbullah’a yapılan dijital saldırıdan sonra herkeste biraz “acaba" gibi soru işaretleri çıkmaya başladı. Buradan şu anlaşılmalıdır ki; tüm devletlerin istihbarat örgütlerinin artık sadece silahla değil dijital anlamla da yeterince dikkatli ve tedbirli olmalarında fayda olacaktır. Bugün halihazırda erişimin olabileceği her yerde her çeşit saldırı olabilme ihtimalini en açık şekliyle göstermiş oldu. Her ne kadar bu MOSSAD anlatan aksiyon filmlerinden tanıdık olsa da bir gerçek var ki bunu yapabilecek güçte ve hainlikte olduğunu gözler önüne sermiş oldu. Bizim de ortalık bu kadar kızışmış durumda iken, her ne kadar her yerde barış elçisi modunda daha fazla sahnede yer alsak da tedbiri elden bırakmamamız gerektiği kanaatindeyim.

Biz Türkler hiçbir savaşta sivil avcısı olmamakla beraber buradaki durumun sivillere yönelik bir saldırı olması ve bunun hiç insani olmaması bizi şaşırtmıyor. Hizbullah’ın da çok insanı olmadığını bilmek ve tanık olmakla beraber olanlar yine de yaşananların daha çok sivilleri vurduğunu görmek can sıkıcı sebep. Bunun dünyanın neresinde olduğunun bir farkı olmadan sivillerin ölümüne de neden olmak bir savaş suçudur ve artık dünyanın birçok ülkesinin bu durum umurunda bile değil. Gerçi Lübnan hükümeti, saldırıya ilişkin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) şikayette bulunmak için hazırlıkların başlatıldığını açıkladı ama bu istisnalar kaideyi bozmak niteliğinde görünüyor.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nda sıklıkla kullanıldığına tanık olduğumuz dronelar ya da yeni yaşanan bu akıllı telefon, telsiz patlamaları savaşın renginin ve tarzının artık teknolojinin savaşlarına dönüştüğünün ve savaşın doğasını etik anlayışını değiştirdiğini gösteriyor.

Siber saldırılarsa başlı başına başka bir konu… Bu tarz saldırılara karşı alınacak tüm tedbirlerin çok iyi ve sıkı yapılması gerektiğini acı tecrübelerle görmekteyiz.

İsrail’in bu saldırı ile sadece Hizbullah’a değil aynı zamanda ona destek çıkan İran destekli tüm militan örgütlere bir gözdağı verdiği düşüncesindeyim. Tabi bu tarz davranışlarla ağır bir tahrik ile Amerika’nın bu seçim derdinde iken kendisini engellemesinin de önüne geçmeyi planlamış olabilir. Umarım bu davranışları ile büyük bir Orta Doğu savaşına sebep olmaz.

Peki, daha kaybolan çocuklarına sahip çıkamayan yöneticilerimize sormak lazım; gerek siber, dijital ve silah anlamında sürükleneceğimiz bir savaş durumunda yeterince hazır mıyız acaba? Barış elçisi pozisyonumuz değişip bir savaşın içine çekilirsek acil eylem planımız var mı? Tüm kolluk kuvvetlerimizin, okullarımızda çocuklarımızın, herkesin bu gibi bir durumda ne zaman nasıl davranması ile ilgili eğitimler hiç verildi mi? Ya da neden her an bir savaş olacak gibi hazırlıklı, tedbirli ve bilinçli olmamızın sağlanması için start vermiyoruz?

Depremde yaşadıklarımız cahilliğimiz, tedbirsizliğimiz, soyguncu müteahhitlerimiz ve rüşvetçi ya da denetim bilgisinden habersiz sistemimiz yüzünden kaybettiğimiz canlar gibi yine abondole mi olmayı beklemeliyiz?

Savaşsız, barışçıl bir dünya dilemek ve çabalamak bir yana tedbirli ve güçlü olmak bir yana.

Atamızın da dediği gibi “yurtta sulh, cihanda sulh” dileğiyle….

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.