Hatırlarsınız, 2 Eylül 2015'te Bodrum’da yasa dışı yollarla Yunanistan'a geçmeye çalışan Suriyelileri taşıyan ve içinde 14 kişinin bulunduğu botun batması sonucu 5 kişi hayatını kaybetmişti. Aylan Kurdi, kıyıya vuran cansız bedeniyle dünya gündemine oturmuştu.
İşte Aylan bebeğe ithafen sözlenen söz: “Dünyanın yanacağı senden belliydi çocuk. Dünya yanıyor aheste aheste. Hem de çocukları öldürmeyen bir virüsle…”
Yine öyle bir söz vardı ki; bu da üç yaşındaki Suriyeli bir çocuğun serzenişleriydi: “Hani üç yaşında Suriyeli bir çocuk vardı ya… ‘Ölmeden önce Allah’a her şeyi anlatacağım…’ diyen… Galiba anlatmış…”
İşte bu iki söz de biz büyüklere hatta elli yaş ve üzeri olan insanlara, insanlığa “Şapkanızı önünüze koyun da bir düşünün bakalım, nerde hata yapmış olabilirsiniz…” diyor adeta.
Bilindiği üzere tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüsü ortalığı kasıp kavurmaktadır. Bütün bunlara sosyal medyadaki bilgi kirliliği de eklenince bu virüs değil ama panik atak veya şizofren hastalığı insanların sonunu getirecek gibi görünüyor.
Kimileri; bu virüsü Çin kendisi çıkardı ve dünyaya yaydı, zira aşısını daha önceden bulup hazırlamıştı der. Çünkü gerçekten de Çin’in kısa sürede virüsün aşısını bulması ister istemez akıllara böyle bir olasılık getiriyordu.
Bazı çevrelerce, her zaman olduğu gibi yine bu işte Amerika’nın parmağı var deniliyor. Kendi vatandaşı da zarar görmüş olsa bile varsın olsun, yeter ki idealleri gerçekleşsin, süper güç olmaya devam etsin. İşte böyle düşünülmesinin sebebi 11 Eylül 2011’deki ikiz kulelerin patlatılmasının ardından kafalara takılan birçok soru işaretleriydi.
Şu kaderin cilvesine bakın ki; aynı dertten muzdarip olan tüm dünya ülkeleri bir anda tek bir ülke haline dönüşmüştü. Küçücük bir virüs tüm dünyayı tehdit etmekle kalmadığı gibi toplu katliam yapıyordu.
Ben bu yazımı kaleme alırken yukarıdaki girişte çocukların ağzından yaptığım feryadımı Libya’daki darbeci Halife Hafter ve milisleri duymamış olacak ki düzenlenen roketli saldırı sonucu bir kadın ve üç çocuğun kanına girmişti bile. Öyleyse bu manzaraya bakarak diyebiliriz ki; “Bize bu cezalar az bile, gelsin sıradaki virüsler, bilinmez dertler, belalar!”
Ey insanoğlu, senin akıllanman, eteğindeki taşları dökmen için daha ne göndersin başına Ulu Tanrı söyler misin acaba? Senin yaptığın her hatanın bedelini günahsız çocuklar ve kadınlar ödemek zorunda mı?
Bir silkelen, gel artık kendine. Arkana bir bak, toz duman ettiğin hayatlara, insanlara, doğaya, hayvanlara canlı cansız tüm nebatata bir bak hele…
Bak bakalım eserinle gurur duyabilecek misin?
Selam ve muhabbetle…