Neden kalpler kırılır?

Bahattin Demiray

Amellerimizi yok eden, bizleri en çok ahret kaybına uğratan ziyana uğratan organlarımızdan biriside dilimizdir. Dil hem cennette götürür. (Dua ederek, zikirle kuran okuyarak. güzel sözlerle, gönül yapıcılıkla, Hüsnü zanla v.b.) hem de cehenneme… (Beddua ederek, kötü söz söyleyerek, suizan, gıybet ederek, inciterek, kalp kırarak, maskaralık ve şamata yaparak, azarlayarak, dalga geçerek, alay ederek, küçümseyerek kibirlenerek. v.b.) “Her günâh da, îmânı tehlikeye sokar.

Ahzap suresinde; 19-Geldiklerinde de size karşı cimri bencil ve kıskançlık ediyorlardı. Derken o korku(ölüm) hali gelince, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek onların sana bakmakta olduklarını görürsün. O korku gidince de, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle eleştirip inciterek karşılaşırlar. Onlar hayra karşı kıskançlık ediyorlardı. İşte bunlar iman etmediler de Allah c.c. onların yapmakta oldukları amellerini boşa çıkardı. Bu Allah'a göre pek kolaydır.

"İsteksiz olarak..." "Onlar müminlerin her şeylerini feda ettikleri yolda, enerjilerini, zamanlarını, servetlerini vs. harcamaya isteksizdirler. Değil çaba harcamak ve tehlikelere cesaretle göğüs germek, onlar müminlerle hiçbir konuda açık kalplilikle işbirliği yapmak bile istemezler." "Allah, onların kıldıkları namazları, tuttukları oruçları, ödedikleri zekatı ve İslâm'a girdikten sonra yaptıkları bütün iyi işleri boşa çıkaracak ve onlara bu amelleri için hiçbir mükâfat vermeyecektir. Çünkü Allah, amel ve davranışları dış şekline göre değil, bilâkis onların altında yatan gerçek iman ve samimiyete göre değerlendirir. Amel ve davranışlar bu nitelikten tamamen yoksunsa, o zaman sadece gösteriş, yani anlamsızlık kalacaktır. Allah'a ve Rasûlü'ne (s.a.) inandıklarını iddia eden, namaz kılan, oruç tutan, zekat veren ve diğer iyi işlerde Müslümanlarla işbirliği yapan kimselerin gerçekte hiç iman etmemiş oldukları konusunda kesin bir hüküm verilmektedir. Onlar İslâm ile gayr-i İslâm arasındaki savaşta ikiyüzlülük yaptıkları, kişisel çıkarlarını dinin çıkarlarına tercih ettikleri ve kendilerini, servet ve gayretlerini İslâm uğrunda harcamaktan çekindikleri için, bir insan hakkında verilecek hükmün kriterinin görünen ameller değil, bağlılık ve fedakârlık olduğunu göstermektedir. Eğer bir kimse Allah'a ve O'nun yoluna bağlılığında samimi değilse, onun iman ettiğini söylemesinin, ibadet etmesinin ve diğer iyi amellerinin hiçbir anlamı yoktur." Yani, "Onların amel ve davranışları hiçbir değer taşımadığı için, Allah bu amelleri karşılıksız bırakır ve onların Allah'a karşı koyma güçleri bulunmadığı için, Allah bu amelleri helak edip boşa çıkarmakta hiçbir güçlük çekmez."

Bu üç günaha karşı daha da dikkat etmeliyiz. 1- imân nimetine şükretmemek. 2- imânın gitmesinden korkmamak. 3- Mü’minleri incitmek,. Kalp, gönül, yaratılışta mahlûkların en üstünü, ve şereflisi olduğu için Allahü teâlâya her şeyden dahâ yakındır. Bu nedenle, küfürden sonra en büyük günah, kalp kırmaktır. Kâfirin dahi kalbini kırmamamızı Isra suresinde Yüce yaratıcımız bize bildiriyor.(ısra- 53 - Mümin kullarıma söyle de (kâfirlere) en güzel olan sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarına fesat sokar. Şüphesiz şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.) Salih bir Müslümanın korkusu, bir başkasının kalbini kırarım, onu incitirim de Yüce Rabbımızın katından atılır mıyım endişesi her zaman vardır. Hadis-i şerifte; ‘’ “Mazlumun bedduasından sakınınız Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur” (Buharî, Müslim) Kalb kırmak, Kâbe’yi yetmiş defa yıkmaktan daha kötüdür. Allah’a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin veya sükût etsin’’ Peygamber efendimiz; mübârek elleri ile Kâbe’yi göstererek; (Ey Kâbe, sen Allah(ın evisin. Sen mübâreksin fakat bir Müslüman, bir mü’minin kalbini kırsa 70 defa seni yıkmaktan daha büyük günaha girer) buyuruyor.

Allahü teâlâyı en çok inciten, küfürden, inkârdan sonra, kalp kırmak gibi büyük bir günah yoktur. Karşıdaki insan sevdiğimiz veya sevmediğimiz bir insan da olsa iyi olsun, kötü olsun kalbini incitmemeliyiz. Bir kalbi kırmak, senelerce ibâdet ve zikir sevabının hepsini alıp götürür.

Dinini bilen ve bildiklerini hayatına uygulayan sâlih bir Müslüman, gassalın önünde yatan ölü (mevta) gibi olmalıdır, Ölünün, diri ile kavga ettiği hiç görülmüş müdür? Nizâmeddîn Evliyâ hazretleri; “Kalb kırmak, Allahü teâlânın lütfunu incitmektir. Neye uğrarsa uğrasın, sâlih kimse, aslâ kimseye kötü söylememeli ve lânet etmemelidir. İnsanların kabahatlerini açıklamamalıdır” buyurmuştur.

Cehalet, cimrilik. Dedikodu, fitne fesat, haset, Hırs ve şehvet, isyan, iptilalar (Düşkünlük, kötü alışkanlıklar, malayanilikler, tiryakilik), kin ve nefret, kibir, hırsızlık, ideoloj, fırkacılık, tutkular, ırkçılık, etnik yapı, küfür, mürailik (ikiyüzlülük), nankörlük, öfke, trip ve gayz (Engelleme, incinme, gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap), sabırsızlık, vefasızlık, darılmak(küsmek), yalan, sui zan (kötü zan), zulüm, gibi hastalıklar varsa kalp kırılması kaçınılmazdır. insanın hakkına tecavüz ettiği için kul hakkına girer ve helallik dilemesi gerekir ki tövbesi ancak makbul olsun. Bu suretle Rabbimiz, Hucurat süresinde "Birbirinizi gıybet etmeyiniz" buyurarak Gıybet edenin ölmüş insanın etini yemek gibi çirkin bir fiili işlemiş olduğu ve bunun çok çirkin bir hareket olduğunu bize bildirir.

Hacı Bektaşı veli Hz. “Bin kere incinsen bir kere incitme” diyor. Eziyetlere katlanmak, kızmamak, güler yüzlü ve tatlı sözlü olmak, güzel ahlâktandır. Bunun için hiç kimseyle münakaşa etmemelidir. Münakaşa, dostun dostluğunu giderir, düşmanın da düşmanlığını arttırır. Nereden bakılırsa bakılsın, hep zarardır. Müminler dua eder, fâsıklar, müşrikler, kafirler, münâfıklar ise, dedikodu ve gıybet ederler. Aklı olan İslamiyet’e uyar, Müslüman olur, hizmet eder. Nefsine, şeytana uyan ise, inkâra, küfre kayar. İslamiyet’e uyan Cennete, nefsine uyan da, Cehenneme gider.

İmâm-ı Rabbânî hazretler: “Kalb, Allahü teâlânın komşusudur. Allahü teâlâya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir. Mü’min olsun, âsî olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemeli, âsî olanı da korunması verilen ömürü içinde umulur ki imani hakikatle tanışır. Allahü teâlâyı en ziyâde inciten küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günâh yoktur. çünkü, Allahü teâlâya ulaşan şeylerin en yakın olanı kalpdir. İnsanların hepsi, Allahü teâlânın köleleridir. Herhangi bir kimsenin kölesi dövülür, incitilirse, onun efendisi elbette gücenir. Her şeyin biricik mâliki, sâhibi olan efendinin şânını, büyüklüğünü düşünmelidir. Onun mahlûkları, ancak izin verdiği, emir eylediği kadar kullanılabilir. izni ile kullanmak, onları incitmek olmaz. Onun emrini bila kayıtsız yerine getirmek olur.”

Yunus Emre’ninde Dediği gibi; Yüz kez hacca vardın ise yüz kez kaza kıldın ise, bir kez gönül yıktın ise gerektir çekesin âhı. Aksakallı bir koca, hiç bilmez ki hal nice, boşa gitmesin hacca, bir gönül yıkar ise. Gönül Çalab’ın tahtı, Çalab gönüle baktı. İki cihan bedbahtı kim gönül yıkar ise. Bir kez gönül yıktınsa kıldığın namaz değil, Yetmiş iki millet de yüzünü yumaz değil. Yol odur doğru vara, göz odur Hakkı göre, Er odur yerde dura, üstten bakan göz değil. Doğru yola gittinse, er eteğin tuttunsa, Bir tek hayır ettinse, biri bindir az değil. Yunus sözleri çatar, balını yağa katar, Çok kıymetli mal satar, cevherdir o, tuz değil.

Üstümüzde kul hakkı, olsa da yarım akçe, Cennete giremeyiz, onu ödemedikçe, Cevaben buyurdu ki: Kul hakkı denilince, hatıra, maddi haklar gelirse de ilk önce, kalp kırmak, gönül yıkmak en önemli haktır.

Nerde kaldı ki, Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine inanma ve sevme…

Hz. Mevlana ise; “Kalbinin sesine kulak ver ki içinde güller açtığını, yeşillikler büyüdüğünü göresin” “Öfkelerimizi değil Siz kalbinizi dinlemeyi öğrenin, bu bir ömür boyu sürer zaten.” “Bir bahçeye giremezsen, Durup seyran eyleme, Bir gönlü yapamazsan, Yıkıp viran eyleme” “Kalp bir bahçe gibidir. Onda mutlaka bir şeyler bitecektir. O halde güzel şeyler ekin ki güzel şeyler bitsin.” “Duydum ki kapıma gelmiş, tokmak olmadığı için kapıya vurmadan geri dönmüşsün. Bilmez misin, kalp kapısının tokmağa ihtiyacı yoktur, o ancak içeriden açılır.” “Can ve gönül de yani kalpte hakikat coşkunluklarını kaldıracak takat, kulakta da bunu işitecek istidad yoksa, ben kime ne söyleyeyim? ” “Aklımla Severim. Olur ya Kalp Durur Akıl Unutur Ben Dostlarımı Ruhumla Severim. O ne durur, ne de unutur.” “Testinin içinde ne varsa, dışına o sızar.” “Bir gönül yapmak gelmiyorsa elinden, bari bir gönül yıkılmasın dilinden.’’ “Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur. ” İncir çekirdeğini doldurmayacak kadar!.. diye niye küçümserler ki; Kalp pek mi büyük incirden? Bakın bakalım insan neler çekiyor, incir çekirdeği kadar kalbe düşenden.” “Bir defa kalp kırmak; Kâbe’ yi alt üst etmekten daha kötüdür! Zira kâbe’ yi Hz. İbrahim inşa etmiş, gönlü; Allah yaratmıştır. ”diyen Mevlana’ya kulak verirsek kalbimizi dinlemeyi öğreniriz İnşallah!

Selam ve duayla…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.