Rusya ile uçak krizinden sonra başlayan ambargoya dönüşen kriz, uzun bir zaman sonra her iki ülkenin de Ekonomik-Turistik zarar görmesi sonucu kerhen de olsa tatlıya bağlanmıştı. Şimdi ise yaşanan kriz Hollanda’dan sonra Almanya ile yaşanmaya başladı. İşin ciddiyeti ve söylenen sert açıklamalar sonrasında tırmandıkça Rusya krizi gibi karşılıklı yaptırımlara kadar gidecek gibi görünüyor.
Her yaşanan krizde Diplomasinin gerekleri ve onun dili ve uzlaşı yöntemi kullanılması gerekirken, basın yoluyla yapılan sert açıklamalar uzun yıllara dayalı dostlukları Ekonomik-Ticari ve Turizm bağlantımızın olduğu ülkelerle büyük zararlara ve kırılmalara neden olmaktadır. Fincancı dükkanına giren fil gibi ortalığı biri birine katıyoruz.
Asıl büyük olumsuzluk Almanya’nın Ekonomik ve Uluslararası alandaki gücünün bu gerginlik sonrası Türkiye aleyhine kullanması ile yaşanacaktır. Gerginlik sonrası Almanya’nın yaptığı açıklamalardan biri şöyle “Türkiye’ye ihracat yapan şirketlere verilen HERMES kredilerinin ve savunma projelerinin yeniden değerlendirmeye alınacağına ilişkin” Aleyhimize oluşturulacak faturalardan biri bu.
Almanya tek başına bile olsa AB Kararlarını etkileme gücüne sahip bir ülke. Türkiye yabancı sermaye girişi olmadan halkın refahını sağlayacak ekonomik büyümeyi elde etmesi mümkün olmayan bir ülke. Türkiye’nin karşılaşacağı zorluklar ortada. Üstelik etrafımız ateş çemberine dönmüşken Diplomasi ve unun gereği olan diline önem vererek uzlaşı ortamına girmek. Mangalda kül bırakmayan somun pehlivanı gibi üfürerek bir yere varılamıyor. Politika-siyaset ve diplomasi bunun için var.
Sert tutum ve söylemler sonrası yapılan açıklamalar hiçte iç açıcı görünmüyor. Özel kesime yasak ve ambargo kararları ekonomik kısıtlamaları uygulamak yerine önce savunma gibi siyasi kararlarla ihraç ettiği ürünleri kısıtlama yolunu seçmiş görünüyorlar. Almanya bu sert tutumunu Avrupa komisyonuna taşırsa her şeyden önce Türkiye’ye 9,5 Miyar Euro’luk fon sağlamış olan Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ve Avrupa Yatırım Bankası’nın fonlarına blokaj koyacağı beklenebilir.
Almanya’dan gelen açıklamaların üç ana boyutu var. ekonomik-siyasi-turizm boyutu. Türkiye’ye gidecek Alman Turistlere seyahat uyarısıyla Turizmi etkiliyor. Kadınlar için Türkiye’nin güvenli bir yer olmadığını vurgulayarak algı yaratıyor. İhracat musluğunun kesilmesi ya da kısılmasıyla Türkiye’de yaşanacak sıkıntıların baş göstermesi, HERMES kredilerinin yeniden Alman makamlarınca değerlendirmeye alınması.
Kaçan teröristlere yataklık yapıyor diye ülkemizin bu denli zorluklarla baş başa bırakılmasına gerek olmamalıydı. Diplomasinin siyasetin uzlaşarak çözüm yaratmanın yararları ortada iken bu denli fevri ve Diplomaside yer alamayacak yollara başvurmak ülkelerin çıkar ve menfaatlerini zedelemek yanlış olsa gerek. Neresinden bakarsanız bakın her iki ülkenin de yararına olmayacak bir sürtüşme söz konusu. Peki, neden böyle bir sürece girildi? Bence konu tamamen siyasi boyutta ilerleme kaydetmiş. Türkiye’de ki siyasi muktedirlerin Almanya’da yaşayan Türklerle toplantı yapmalarının engellenmesi, İncirlikteki Alman Askeri varlığının çıkarılması Alman parlamenterlerin İncirlik Askeri üssündeki askeri varlığını ziyaretinin engellenmesi, Türkiye’de ki Alman vakıflarının varlığı ile ortaya çıkan casusluk iddiaları, Adalarda ki tutuklamalar. Terör kaçaklarına Almanya’nın yataklık etmesi v.s her iki ülkenin de çıkışları karşılıklı restleşmeleri sonrası gelinen ortam bu.
Ya Türkiye’yi uyguladığı antidemokratik yasa ve tutum nedeniyle bir türlü uyum sağlayamadığı AB değerleri yüzünden siyasi muktedirlerin sert çıkış ve söylemleri nedeniyle AB’den uzaklaştırmak için böyle bir yol izleniyor, ya da Almanya da önümüzde ki aylarda olacak Genel seçim nedeniyle böyle popülist söylemlere başvuruluyor.
Konu basın aracılığı ile yapılan sert açıklamalarla değil de Diplomasinin hakim kılındığı ortam ve söylemlerle sağlanamaz mıydı? Amaç Türkiye’nin uyguladığı yanlış siyasi kararlara “OHAL-KHK-Basına uygulanan yasak-Gazeteci ve Vekil tutuklamaları” gibi hukuksuzluğa dur diyerek törpülemek mi? Yoksa pay kapma ambargo tehditleriyle Türkiye’yi sindirmek mi?
Büyükada da bir grup İnsan Hakları girişimcileri tutuklanan ve terör örgütüne yardım ediyor gerekçesi ile alıkonulanların Alman makamlarınca savunması mıydı? Bütün bu sert açıklamaların ve yaşanan olumsuz sürecin nedeni? Yoksa Almanya’ya kaçan FETÖ üyelerinin iadesine ilişkin Türkiye’nin talebinin yokuşa sürülürcesine karşılık bulmaması mıydı? Yaşananlar ve söylemler böyle olunca ortaya çıkan kaos ortamını çözmek Diplomasinin önemini ortaya koyuyor.
Bir yandan AB ile bağımızı koparmayız. Hadi gelin kalan fasılları açalım diyeceksiniz öte yandan tam aksi açıklamalarla ortalığı bulandıracaksınız. Böyle bir ortamda biz Diplomatik davranıyoruz. Diplomatik dil kullanıyoruz. Siyasetin ve Milli çıkarlarımızın koruyuculuğunu yapıyoruz. Halkımızın refahı ve mutluluğu için çalışıyoruz diyebilir miyiz?
Diplomasi, uzlaşı ve barış yoluyla siyaset yapmak bir sanattır.