Türkiye siyasi tarihinde kendi isteğiyle gideni gördünüz mü?
Ben bu yaşamı geldim daha görmedim.
Koltuğa oturan ölene kadar koltuktan kalkamıyor.
Babasının malıymış gibi tutuyor.
Bunlar batı siyasetinde bakmıyor mu, kendi yüksekler de görenler koltuklara kurulanlar.
Bizde bir seçim olur muhalefetin lideri kaybeder seçim sonrası pişkin pişkin konuşur.
Kazanmış gibi pozlar verirler.
Basında televizyon kanalında açıklamalarda bulunurlar.
Kaybettim halk beni artık görmek istemiyor diyen hiç çıkmıyor.
Genel kurluda benim yerime bu arkadaşım daha laik diyen bir lider gördünüz mü?
Ahlakın kalmadığı bir teşkilat istemiyor bu seçmen artık.
Niye bırakmıyorsunuz bu milletin yakasını seçildiniz, keselerinizi doldurdunuz, kariyer elde itiniz bırakınız artık.
İngiltere’de Margaret Thatcher; oy düşüşü oldu diye parti başkanlından ve başbakanlıktan istifa etmişti.
Thatcher ki “Thatcherizm” in kurucusu, “Demir Lady” lakaplı bir başbakandı.
Beni beceriksiz gördülerse ben de istifa ederim; demiş ve istifa etmişti.
Daha sonra John Major, Thatcher”in yerine başbakan olmuştu.
Bizde böyle diyen seçilmişe rastladınız mı?
CHP partisi başkanlığına gelen başbakan olan İsmet İnönü siyasetin kurdu yaşlandı kulak duymuyor yürümekten zorlanıyordu hala ben CHP’yi bırakır mıyım diye direniyordu zorla da olsa elinde aldılar.
Çok fazla sürmedi bir ayağı çukurdaydı kaybetme acısına da dayanamayıp her canlı gibi öldü.
Ondan sonra CHP’nin başına gelen bir türlü gitmek istemdi en son kaset skandalıyla giden bugün meclis kürsüsünde yemin etmekten aciz Deniz Baykal milletvekili olarak hala direniyor.
CHP’nin başında Kemal Kılıçdaroğlu her seçimde yeniliyor, beceriksiz deniyor bir türlü koltuğu elden bırakmıyor.
Karşısına çıkan rakipleri de çok çabuk harcaya biliyor.
Necmettin Erbakan yaşlandığında, ayağa zor kalktığında, yürüyemez olduğunda, koluna girerek sürükleyerek götürdükleri günleri biliyorsunuz.
Hala direniyordu ben partimin başındayım dercesine.
Ölüm ayırdı koltuğunda çok değer verdiği partisinde.
Bir zaman Bülent Ecevit vardı, altın bez bağlanıyordu, bu ülkenin başbakanıydı, yürümekten, oturmaktan, konuşmaktan yorulmuştu.
Omuzlarında olan parti yükünü bir türlü atamadı ölüyor, bir gözü cami avlusuna, diğer gözü kabristana, bakıyor hala çekilmiyordu.
Onu da bu saltanat da ölüm ayırdı.
İyi ki ölüm varsın.
Sen olmasaydın ne olurdu bu insanlığın hali.
Kısa ömürde bile oturan kalkmıyor, ya insanlar uzun ömürlü olsaydı.