Fırat kalkanı dedik dediğimizi de yaptık. Bugün karşımızda AFRİN-MEMBİÇ var. Bölgede Arap nüfus çoğunlukta olmak üzere azınlıkta olmak üzere Kürt halkı da var. Karmaşık bir bölge, üstelik şehirleşmiş olan 365 köy ve 400 bini aşan nüfusu var. Bu bölgede PYD-RUSYA-ESAT güçleri var. ABD tarafından desteklenerek ağır silah ve mühimmatla donatılan PYD güçleri, bu bölgeyi ele geçirdiğinde Türkiye için bir tehdit oluşturabilecek nitelikte. O nedenle Türkiye bu bölgeye müdahale etmede kendince haklılık payı olduğunu söylüyor.
Ancak gerek ABD ve PYD gerekse PYD unsurları, Türkiye’nin bir müdahalesi olursa durumun daha vahim boyutlara ulaşacağını, Suriye ise topraklarına müdahale kabul edip Türk uçaklarını vuracağını ifade ediyor. Diplomatik girişimlerimiz sonrasında elde edilen başarı sonuç getirmiş ve müdahale için gerekli zemin oluşmuştur. Ruslar bölgeden 200 askerini geri çekmiş, Suriye hedef doğrultusunda olur vermiştir.
Türkiye Milli menfaatlerini korumak, ülke bütünlüğünü sağlamak açısından kararlı bir tutum sergileyince de ABD-RUSYA-SURİYE tarafından geri adımlar atılmıştır.
REX TİLLERSON: ABD Dış İşleri Bakanı “Suriye’de Kuzey ordusu adı altında bir ordu kurulmayacaktır.”
ERİC PAHON: Pentagon sözcüsü “Bu anlatıldığı gibi bir ordu veya karakterize edildiği gibi bir sınır muhafız gücü değil, güvenlik ve istikrar gücüdür.”
HEATHER NAVERT: Dış İşleri sözcüsü “AFRİNE girmeyin. Türkler şiddete başvurmak yerine DEAŞ odaklanmalıdır.”
Çelişkili ve çevir kazı yanmasın türünden haberlerle gündem geliştiriyorlar. Kime ve nasıl güven duyulacağı, hangi söze demece itibar edileceği belirsiz. Tıpkı iki adım ileri bir adım geri atılarak zamana yay misali yol izleniyor. Hep söyledik yine söyleyelim. ABD artık bu yönetim anlayışıyla güvenilir bir ortak ve müttefik değildir diye. Artık dostluk-dayanışma yoktur, karşılıklı çıkar ilişkileri söz konusudur.
ABD, Suriye de yarattığı oldubitti ortamıyla Suriye topraklarında Taşeronlaşmıştır. Bölge ABD ve RUSYA tarafından taşeronlaşmıştır. Her iki Emperyalist gücün üs elde ettiği bir bölgedir. ABD 700 milyar dolarlık Savunma bütçesiyle muhalif durumda olan kanatta ki İran-Irak ve Ortadoğu’yu kontrol altında tutmaktadır. Rusya ise 85 Milyar dolarlık Savunma bütçesiyle Suriye de üs edinmiş iki Emperyalist güçten biridir. Rusya bu bütçesine rağmen akılcı yürüttüğü politikalarla hem Suriye de yer edinmiş hem de PYD-YPG güçlerinden kopmamıştır. Suriye sınırımız artık bu taşeronluğu yapan ABD-RUSYA-PYD-YPG gibi taşeronların kontrolü altındadır.
Ordumuz güçlüdür ve gurur tablomuzdur. Elbette girdiği her yerde başarıya imza atacaktır. Ancak dünden bugüne kadar uzanan yanlış siyasi ve kişisel kararlar nedeniyle bu gün bu tablo Suriye de ki yerini almıştır. ABD gibi güvenilemeyen bir müttefikin kuyruğuna takılmasaydık, Suriye de iç savaş başladığında dayanışma ve birlik içersine girip IŞID-PYD-YPG güçlerini birlikte bertaraf etmiş olsaydık bugün güven vermeyen tehlike olarak gördüğümüz tablo oluşmamış olabilirdi. Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanmış olurdu ve sınırlarımız daha da güvende olurdu. Üstelik taşeron devletlerin Ortadoğu’ya yerleşmesinin de önüne geçilmiş olurdu.
Türkiye’nin ABD ile olan ilişkilerini ciddi derecede zorlayan PYD-YPG ile olan ilişkilerine mesafe koymamasından kaynaklıdır. Suriye’de IŞID tehlikesiyle baş gösteren iç savaşta PYD ye ağır silah ve mühimmat gönderen ABD bunu IŞID ile mücadele için mazeret olarak göstererek bölgede yer almaya başlamıştır. Amaç bölgenin tarafından kontrol altına alınmasıdır. İsrail’in desteklenmesidir. Hedefte sorun yaratan İran vardır.
ABD’nin Türkiye’ye yaptığı olumsuzluklar ilk değildir.1964 yılında ABD Başkanı LYNDON JOHNSON tarafından, o günlerin Başbakanı olan rahmetli İsmet İnönü’ye yazdığı tehdit içeren mektubu vardır. O günün kurt politikacısı cevaben ‘’Yeni bir dünya kurulur Türkiye orda yerini bulur’’ diyerek tarihe örnek olacak bir diplomasi sergilemiştir.
1974’te Kıbrıs Barış Harekatı üzerine ABD kongresince alınan kararda Türkiye’ye silah ambargosu uygulanmış, silahlı kuvvetlerde uçak yedek parçası sorunu yaşanmıştır. Mart 2003 TBMM’nin ABD ordusunun Türkiye toprakları üzerinden Irak’a girmesi istenmiş ancak TBMM teskereyi ret ederek karalılığını göstermiştir. Ancak ABD bu tutumdan hoşnut kalmamış olacak ki 4 Temmuz 2003’te Irak’ın Süleymaniye kentinde ABD Birlikleri Türk askerlerini enterne ederek kafalarına çuval geçirmesi ile sonuçlanmıştır.
ABD ve Türkiye arasında bu kırılmaların yarattığı ciddi gerilimler artık ABD’nin uğruna Kore’de savaştığımız ve şehitler verdiğimiz bir dost ve müttefik olmadığı gün gibi ortadadır. ABD artık silah gücüyle oyun içinde oyun tezgahlayarak düşman yaratıp taşlayarak ve de taşlatarak yol almaktadır. Bütün bu potansiyel olgular Türkiye ile ABD’yi biri birinden uzaklaştıracak ciddidir. Bu gün sınırlarımızda yaşanan sorunun çözümü halen mümkündür. Suriye ile yapılacak barış ve dayanışma sonrası Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanabilir. Bu da bölge devletleri ile sağlanacak uzlaşma sonrası ulaşılabilecek bir hedef olmalıdır.
Bu gün sınırlarımızda yer alan taşeron devletlerin varlığı yarın ülkemiz için daha da büyük tehlike kaynağıdır.