Önce güz ardından kış...

Uğur Böceği

Önce güz ardından kış geliyor. Bu kış zor geçeceğe benziyor.  Hem de her açıdan. Doğa bir yandan ne gibi afetleri taşıyacak bilmiyoruz. İnşallah korktuğumuz şeyler başımıza gelmez.  Başımızdaki virüs bir yana bir yandan yangınlarla bir yandan da sel felaketleriyle uğraştık. Bu süreçte birçok insanımızı kaybettik. İnşallah daha fazlasını kaybetmeyiz. Ormanlarımız, köylerimiz yok oldu. Zor günler yaşıyoruz. Hem de çok zor. Aslında anlatılacak çok şey var ama bunlardan en önemlisi şapkamızı önümüze koyup düşünmek zorundayız. Biz doğaya ne yaptık ki doğa da bizden hesap soruyor. Aslında herkes ne yaptığını çok iyi biliyor. Sel yaşadığımız yerlerde özellikle dere yataklarına yapılan evler en büyük sorundu. Yaşam alanlarımızda betona gömülmek değil de doğayla, toprakla barışık yaşamak gerekir. Bana göre bir dönüm yerin yani 1000 metrekare yere 300 metrekaresi ev için ayrılmalı 700 metrekaresi ise bahçe olmalı. Bunun içinde park ve yürüyüş yolları içinde bir 200 metrekaresi kullanılmalı geri kalan 500 metrekare net bahçe kalmalı. Yani arsanın % 30’u bina, %20 si park ve yürüyüş yolları kalan % 50’lik kısım ise çim, toprak ve yeşil alan olmalı. Doğrusu bu ama şu an bize acaba yolun üstüne izin verseler neredeyse tam yolun ortasına ev yaparız. Ne varsa bu yolda tehlikeden başka. Aslında yollardan uzak durmak lazım özellikle de ana yollardan.

Orman köylerinde ise yapılar sel, heyelan ve diğer tehlikeler göz önüne alınarak evlere izin verilmeli. Onu da sadece köyün kendi insanına vermeli. Dışarıya imara açmamalı bu yerleri. Bazı alanlar turistik amaçlı açılabilir. Onu da köylü kendi adına yapmalı. Bunu yaparken de kendi köyünü koruyarak yapacaktır. Bu yatırımlarda köyün ortak malı olması şart koşulmalı bireysele kesinlikle izin verilmemeli. Başkasına satışı kesinlikle yasak olmalı. Köylü bırakacaksa devlete bırakmalı devlette ancak ya kendi işletmeli ya da köylüye geri vermeli. Kısacası ya köylü ya da devletin olmalı. Orman köylerine yapılan evler doğal yapısını da korumalı. Beton değil tamamen ahşap olmalı. Bütün işlemler doğayı koruma adına yapılmalı. Bunu özde yapmalı. Sözde kalmamalı.

İkinci bir önemli mesele ise insanlar ekonomik yönden kış günlerinde ister istemez daha çok zorluk çekiyor.  Enflasyonun yükselmesi asgari ücret ve emekli maaşlarının ise yetersiz kalması bu kışta insanımızı zorlayacak. Elektriğe, doğal gaza, oduna, kömüre, gıda maddelerine varana kadar zamlar insanımızın belini büküyor. Bunlara acilen önlem alınmalı. Kışın daha kolay atlatılabilmesi için ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı.

İster virüs isterse doğal afetler olsun insanımızı çok zor duruma soksa da ekonominin etkisiyle bu zorluklar daha etkili hissediliyor. Hani hava durumunu anlatırken derler ya. Sıcaklık -10 derece ama hissedilen sıcaklık -20 derece diye. Şu an durum aynen öyle ekonomik güçlük çeken insanlar bu kış sorunlar ne olursa olsun inanın hissedilen sorunlar çok daha fazla olacak. Bu sebeple kış gelmeden ekonomik güçlük çeken insanımıza bu sıkıntıyı hissettirmeyelim.  Yoksa bu kış çok zor geçecek. Hele ki ekonomisi zayıf inansımıza çok daha zorlu geçecek. Özellikle evi olmayan 1.500TL civarı maaş alan emekliler. Asgari ücret alanlar. Üniversitede öğrenci okutanlar ve daha nicelerini sıralayabiliriz. Allah’ımız yar ve yardımcımız olsun âmin. Sağlıcakla kalın, huzurlu ve de mutlu kalın…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.