Son günlerde Türkiye’nin gündemi görevini neden yapmadın tartışmasıdır sürüyor gidiyor. Seçilen belediye başkanları asli işleri dışında neden her işe karışma gereği duyuyor? Neden her şeye yorum yapıp, konuşma gereği duyuyor diyorlar.
Ülkemizde seçilen veya atanan kamu görevlisi, belediye başkanı kim olursa olsun kendi işinin dışında her işle meşgul oluyor. Kendi gözündeki çapağı temizlemeden başkasının gözündeki çapağı görüyor.
Neden güzel ülkemizde göreve gelen insanlar işlerini en iyi şekilde yapmıyorlar asıl mesele burada. Kendi kapasının önünü süpürmeden başkasının kapasının önündeki çöke karışıyor? Sen kendi söküğünü dik ki sonra ortada ayıplık bir durum olmasın değil mi?
Hatırlarsınız İstanbul’a bir kar yağdı yaygarası, tartışması bitmedi, bitecek gibi de değil. Kendisini 16 milyon İstanbullunun seçtiğini söyleyen Ekrem İmamoğlu “ben onlar adına hizmet veriyorum” diyordu ya hiç söz verdiği gibi olmadı.
Ekrem İmamoğlu, kar yağıp insanlar yolda kalırken Türkiye’ye veda edeceği söylenen İngiliz büyükelçi ile akşam yemeğinde buluştu. Önce buluşmadım gitmedim dedi görüntüler ortaya çıkınca gittim bir saat kaldım dedi. Sonra üç saate yakın kaldığı ortaya çıkınca kimseyi ilgilendirmez, “İngiliz büyükelçi ile görüşmem kar yağışı kadar önemliydi” diyerek bence daha vahim bir açıklama yaptı.
Demek ki “ben 16 milyon İstanbullu’nun başkanıyım” diyen beyefendinin gözünde 16 milyon İstanbullu bir İngiliz büyükelçi kadar değer görmedi. Demek konu ve görüşmen İstanbulluları, İngiliz büyükelçiye tercih ederek kadar önemliydi?
Görüntülerin ardından bir video ortaya çıktı. Bir kar küreme aracı beyefendinin gideceği yolu açıyor kendisi de oradan hiçbir sıkıntı yaşamadan yemeğe gidiyor. Ama İstanbullular ne yapıyor? Onlar saatlerde tipinin ortasında araçlarında mahsur kalıyor ve geceyi araçlarının içinde geçirmek zorunda kalıyordu.
Sonra diyor ki bu videoyu kim servis ettiyse onu bulacağım, onunla uğraşacağım. Bir belediye başkanının üslubu bu mu olmalı? Demek ki ortada bir sıkıntılı durum var buna katlanacaksın. Sonra boyundan büyük işlere kalkıp kimseyi tehdit etmeyeceksin. Sen bir davete gideceksin kendine özel bir kar küreme aracı tahsis edeceksin, sonra görüntüler ortaya çıkınca tehdit diline sığınacaksın?
Bence 16 milyon İstanbullu adına çalışmıyor. Kendi nasıl isterse, canı nasıl çekerse, canı ne yapmak isterse onu yapıyor. Eleştirilere kulak asmıyor kafasının estiğini yapıyor gördüğüm kadarıyla. Bir belediye başkanı için gerçekten kötü bir karnedir bu unutmasın.
Eğer belediye başkanlığı beni kesmiyor, ben illa cumhurbaşkanı olacağım iddialı varsa çıksın kendi genel başkanına karşı gelsin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından istifa edip adaylığını açıklasın da hem kendisi hem kendisine inanın oy veren bir kitle var ya onlar rahat etsin.
Bir belediye başkanının öncelikli görevi seçildiği kentin sorunlarıdır, onları çözmekle mükelleftir. Daha önce çok belediye başkanı gördük ne bu kadar konuştu, ne de bu kadar yapmadığı işlerle gündeme geldi. Ne de hükümetlerle ters düşüp kendi başına buyruk hareket etti.
Bilmiyorum format mı değişti yoksa biz mi çok geride kaldık. İşin en vahim tarafı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Sözcüsü var ismi Murat Ongun. Millet yolda kalmış sosyal medyadan sesini duyurmaya çalışıyor onlara ‘trol’ diyor.
Beyefendinin kendisi İsviçre’de tatile gitmiş oradan sosyal medya üzerinden millete ‘trol’ diyerek hakaret ediyor gel de bunu kabullen, gel de bunun işini yaptığından emin ol. Bu kafa yapısında olan bir basın sözcüsüne ne söylenir ki?
Neticede kendi işini yapmadan başka işleri yapmaya soyunursan belediye başkanı seçildiğin kentin sorunlarını görmezden gelirsin. Daha ötesi varsa siz söyleyin bizde inanalım dostlar. Önce kendi işini layıkıyla yapacaksın sonra çıkıp sonra ben görevimi layıkıyla yerine getirdim diyebilesin.