2050 yılında dünya nüfusunun 9,7 milyar olması beklenirken, gıda ihtiyacını karşılamak için tarımsal üretimin bugünküne oranla %70 arttırılması gerekmektedir.
İhtiyaç duyulan bu üretim artışının, daha fazla kimyasal gübre kullanılarak sağlanması mümkün değildir. Giderek artan miktarda kimyasal gübre kullanımına karşılık, birim gübre başına alınan bitkisel üretim azalmaktadır. 1960 -1995 yılları arasında buğday üretiminde kullanılan gübre miktarı 7 kat artmıştır. Buğday üretiminde kullanılan 1 kg azot gübresinden 1960’lı yılların başında 70 kg/da ürün artışı sağlanırken, ancak bu miktar 1995’te 25 kg/da’a kadar düşmüştür.
Toprağın doğal yapısı katı, sıvı ve gaz halindeki maddelerden oluşur. Bu maddelerin toprak kütlesi içindeki oranları arazi şekli, jeolojik yapı, iklim koşulları ve mevsimlere bağlı olarak değişmektedir. Toprakların teorik olarak %50’si katı, %25’i hava ve %25’i de sudan oluşur. Toprak organik maddesi toprağın kütlesel olarak %5’ini teşkil etmekle birlikte, toprak kalitesini, diğer bir ifade ile toprağın verimliliğini en fazla etkileyen kısmıdır. Topraklarda verimliliği sağlayan mikroorganizmalar yaşamlarını devam ettirebilmeleri için beslenmeye ve enerjiye ihtiyaç duyarlar. Bu mikroorganizmaların enerji ve besin kaynağı da organik maddelerdir. Organik madde ilavesi olmaksızın yalnız kimyasal gübre kullanımı toprakta bulunan organik maddenin daha hızlı azalmasına neden olmaktadır. Tarım topraklarının fiziksel, kimyasal, biyolojik özelliklerinin ve verim potansiyellerinin istenen düzeylerde olabilmesi için organik madde içeriği, toprak ağırlığının en az %3’ü kadar olmalıdır. Oysa Türkiye tarım topraklarının %99’ unun organik madde içeriği %1’in altına düşmüştür.
Kimyasal gübreler bitkilerin azot, fosfor, potasyum ve diğer mikro besin elementleri ihtiyacını karşılamaktadır. Ancak bu gübreler toprak organik maddesini de azaltmakta hatta yok etmektedir. Bu durumda hem bitkilerin besin ihtiyacını karşılayacak hem de toprak organik maddesini azaltmayan tam tersine arttıran gübrelere ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu ihtiyacı karşılayacak olan organik- organomineral gübrelerdir. Organik veya doğal maddelerle kimyasal hammaddelerin belli oranda bir araya gelmesiyle elde edilen bitki besin elementlerine organomineral gübre denilmektedir. Organomineral gübrelerde azot, fosfor, potasyum, kükürt ve çinko gibi bitki besin mineralleri ile humik asit, fulvik asit ve kompost kaynaklı organik madde bir arada bulunmaktadır.
Ülkemizde 7 üretici firma tarafından yaklaşık 5,7 milyon ton kimyevi gübre üretilirken, buna karşılık yılda yaklaşık sadece 300 bin ton organomineral gübre üretimi gerçekleşmektedir. Görüldüğü gibi organik ve organomineral gübre üretiminin payı kimyevi gübrelere göre oldukça düşük düzeyde kalmaktadır.
Fakat 2019 Yılında yapılacak tarımsal desteklemelere ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararlarına göre, bu yıl ilk defa organik-organamineral gübre için dekara 10 lira destek verilecek olması bu gübrelerin üretim ve tüketim miktarını arttıracaktır. Böylesine önemli bir kararın alınmasında emeği geçen herke teşekkür ediyorum.
Türkiye’de yılda yaklaşık 30 milyon ton atık üretilmektedir. Bunun yaklaşık 15 milyon tonu organik atık olup bu miktar her geçen gün artmaktadır. Bunun yüzde 40'ı komposta ve organik gübreye çevrilebilir. Bu da yaklaşık 6 milyon ton gübre demektir. Yani akılcı ve doğru planlama üretim ve destekleme sistemi kurulursa, kimyevi gübre kullanımına ihtiyaç duyulmadan tüm gübreler bu atıklardan elde edilebilir. Üniversitelerin kısır çekişmeleri sen ben kavgalarını kenara bırakıp, özel sektörle, araştırma enstitüleri ve konunun paydaşları ile bir araya gelerek ihtiyaç duyulan ar-ge çalışmalarına destek vermesi, ilgili kurum ve kuruluşlarında araştırma ve geliştirme çalışmalarına daha fazla kredi veya hibe desteği vermesi gerekmektedir. Bu organik-organomineral gübreleri kullananlara verilen dekar başına 10 TL destek güzel bir uygulama umarım bu destekler artarak devam eder.