Bir ağaca kıymamak için *KÖŞK*’ünün yerini değiştiren, bununla da yetinmeyip, tüm olumsuz koşullara, olumsuz raporlara rağmen *BOZKIR*’ın ortasındaki kıraç, bataklık arazileri kendi parasıyla satın alıp birleştirerek ziraat alanında da mucizeler yaratıp; *ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ*’ni kuran, bozkırın kasaba *ANKARA* sını BAŞKENT yaparak taçlandıran bir Dünya Lideri ATATÜRK’ten orman yakan, orman kestirip beton binalar diken, koyları, koruları, sit alanlarını ihaleye açıp rant kapısına çeviren insanlara dönüşmüş durumdayız…
Bugün, Ankara’nın Başkent oluşunun 97. Yıldönümüdür, kutlu olsun ülkeme, kutlu olsun Ankaralılara…
Neler görüp yaşamadık ki bu on sekiz yıl içinde: Şehirlerin kasabaların içindeki, cadde kenarlarındaki kuşlara yuva barınak, gözlere güzellik, altından geçenlere gölge olup, bir ferahlık, bir soluk veren, Bahar aylarında baş döndürücü kokularıyla zihinleri uyarıp yaşam sevincine boğan güzelim akasya ağaçlarının AKP’li belediyelerce kesilerek yerlerine plastik ithal palmiyelerin dikildiğine de şahit olmadık diyemeyeceğiz bu yaşamımızda…
*MİLLETİN EFENDİSİ KÖYLÜDÜR* diyerek, savaştan savaşa, cepheden cepheye koşarak bitip tükenmiş ilkel şartlarda yaşayan Türk köylüsünün onurunu okşayıp gururunu yüceltirken Modern Tarımın da önünü açıyordu ATATÜRK. Köylülere örnek oluyor, öngörüsüyle bu günlere ışık tutuyordu. İşte böyle bir Lider’den çiftçiye ; *Ananı da al git!* diyen birisine, eş başkanlığı ile öğündüğü *BOP* projelerine ülkemizi, ülkemizin geleceğini, çocuklarımızın torunlarımızın geleceğini teslim etmiş bulunmaktayız…
Yoksa biz; *ORMANLARIMDAN BİR DAL KESENİN BAŞIN KESERİM* diyen *FATİH SULTAN MEHMET HAN* gibi, çağ kapayıp çağ açan bir Padişahın torunları olduğumuzu da mı unuttuk? Nedir bu kin, nedir bu insana karşı, doğaya karşı, üstünde yaşadığımız kendi ülkemize karşı intikam duygusu…*FATİH SULTAN MEHMET HAN*; Her ağacı, her fidanı bir canlı olarak görmüş, doğaya karşı, ormana karşı işlenen suçları da bu alanda değerlendirerek en yüksek ceza olan ölüm cezasıyla cezalandıracağını söylemiştir.
Ağaç üstüne orman üstüne, fidan üstüne, şiirler öyküler romanlar yazılmış, resimler yapılmış, müzik eserleri bestelenmiştir…Mehmet Emin Yurdakul, “Ey hemşehri, sakın kesme yaş ağaca balta vuran el onmaz” şiirinde;
Hem Dünyada en birinci borç değil mi ki her kula,
Bir tohumu fidan yapmak fidanı da bir orman?
Eğer böyle olmasaydı ne kalırdı oğula,
Mirasımı artır diye öğüt veren babadan.
Sakın kesme! Her dalında bir güzel kuş ses versin.
Sakın kesme! Gölgesinde yorgun çiftçi dinlensin.
Sakın kesme! Şu verimli köye kol kanat gersin.
Sakın kesme! Aziz vatan günden güne şenlensin.
2015 verilerine göre ülkemizin ormanlık alanı: 22 Milyon 342Bin 935 ha’dır. (Hektar) Ülkemizin sahip olduğu doğal şartlar altında % 75’inin orman olması gerekirken bu oran % 26, 6 dır. Yani orman yönünden zengin değiliz… 64 yılda çıkan 70 bin yangında, 1 Milyar 600 Milyon dönüm orman alanının yok olduğunu, yanan bölgelerin de başka amaçlara tahsis edildiğini, ormanlar ve ormancılık üzerine yoğun idari ve siyasi baskı bulunduğunu, Orman Mühendisleri Odası açıklıyor. Son dönemde 61 sektör için 1 milyon hektar yani, on milyar dönüm ormanlık alanın kırk dokuz yıllığına; çeşitli sektörlere devredildiğini bu rakamın Türkiye ormanlarının %10 unu kapsadığını, bunların; üniversite, fabrika, altın madeni arama, mezarlık, çöp dökme alanı gibi alanlara tahsis edildiğini gene Orman Mühendisleri Odasının raporlarından öğreniyoruz…
Orman yakmak, orman kesmek insana kıymak gibidir, hiçbir haklı gerekçesi olamaz! İkisi de canlıdır. İkisinin de korunması yüceltilmesi gerekir…Bu bir görevdir…Bu görev hem devlet adına kanunlarla hem de insanlık adına insan değerleriyle, insan erdemiyle özdeşleşerek oluşur…Şimdi o HATAY/ BELEN ormanlarının bulunduğu yer kapkara cehennemi andırıyor, yanmış yıkılmış, harap edilmiş…
10 Ekim 2015’ te Türkiye tarihinin en büyük sivil katliamı yaşandı! 103 vatandaşımız terör örgütünün bombalarıyla katledildi. 103 ocak söndürüldü, 103 gelecek katledildi. Aradan geçen bunca zamana rağmen ne olayın failleri bulunup cezalandırıldı, ne anma toplantısına izin verildi ne de hayatını kaybedenlerin yakınlarına tazminatları ödendi…
Katliamı; ŞİDDETLE LANETLEYİP KINIYORUM!
Herhangi bir olay bahane edilerek, ulusal değerlerin yok edilmesi de bir insanlık suçudur. Orman yakmak, orman kesmek de tıpkı insana kıymak gibidir, hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Demokratik ülkelerde yaşama hakları Anayasayla güvence altına alınmıştır. Bunları korumak devletlerin görevleridir. Nasıl ki, bir bombayla, silahla bir sabotajla suçsuz insanları katletmek bir insanlık suçuysa, ormanların, fidanların, içinde bulunan canlılarla birlikte yakılması da bir insanlık suçudur…Ormanlar da bir gelecektir; yönleri güneşe, kökleri toprağa, doğaya insana dönük…Birlikte yaşıyorsak, bu ülke bizim diyorsak insanıyla birlikte tüm değerlerimize sahip çıkıp onları koruyup yüceltmemiz gerekir, tıpkı Büyük Usta Nazım Hikmetin dizelerinde olduğu gibi…
Dörtnala gelip uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim!
Bilekler kan içinde dişler kenetli, ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
Bu cehennem bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları bir daha açılmasın,
Yok edin insanın insana kulluğunu,
Bu davet bizim.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir ORMAN gibi kardeşçesine
Bu davet bizim!
Kısa bir süre de olsa toprağında yaşayıp havasını teneffüs ettiğim ; *BELEN* Ormanlarını yakanları ya da yakılmasına sebep olanları da;
ŞİDDETLE LANETLEYİP KINIYORUM!
Ormanı katledip yakanlarla, yakılmasına sebep olanların alınlarında, yaptıkları vahşetin karası, yaşadıkları sürece cehennem azabı gibi sırıtacaktır!
Saygılarımla…