Ormanlarımız bir bir yanıyor. İçimiz yanıyor. Yüreğimiz kanıyor. Orman köylüsü yanıyor. Orman içinde yaşayan hayvanlar, böcekler hatta daha ne varsa hepsi de bir bir yanıyor.
Yaşadığımız şu dünya zaten biz insanoğlunun yaptığı her türlü eziyeti, yaralamayı ve zulmü yaşıyor. Ve yıllar boyunca da bu zulmü yaşadı da. Yakma, yıkma, talan etme patlayan bombalar nükleer atıklar daha neler neler.
Ancak dünya her seferinde kendini bir şekilde toparlıyor, onarıyor. Geleceğe dair yeni bir ümitle güneş her gün yeniden doğuyor. Hepimize bereketini sunuyor. Her gün nimetlerini hiç bıkmadan, usanmadan değişik yollarla bize hediye ediyor. Yediğimiz her türlü yiyecek, içecek ve aldığımız havasını bizden esirgemiyor. Güneş her gün doğarak bizi ısıtıyor. Yağmur yağıyor suyunu içiyoruz.
Hepimiz biliyoruz ki şu an havadaki oksijen sadece dünyadan beş veya on dakikalığına çekilse dünyada canlı kalmaz. Dünyadaki bütün sular bir anda yok olsa insan bir hafta bile yaşayamaz.
Hal böyleyken bizim dünyaya yaptıklarımız. Onun da tam aksine kendine verilen ilahi görevi yapmak için bize nimetlerini sunmaktan bir an bile sakınmayışını takdirle karşılamamak mümkün değil. Oysa biz dünyanın bize verdiği bu nimetleri şükranla karşılamamız gerekirken neler yapıyoruz neler. En küçüğünden başlarsak daha doğrusu bizim gözüme küçük görünen elimizdeki çöpü bile çöp kutusuna atmakta acizlik yaşarken. Etrafa kimyasallarla zarar verirken dünyamızı gün geçtikçe mahvediyoruz. Birde üstüne üstlük ormanları yakmak ne demek! Bir anne şefkatiyle üzerimize titreyen dünyayı ateşe verip yakmak, anne katili olmaktan çok daha büyük katil olmaktır. Çünkü annesini öldüren kişi bir kişiyi öldürüyor. Ormanı yakan ise hem kendi anasını hem de hepimizin anasını öldürüyor. Anamız bu zulümlerle gereğinden çok daha önce yaşlanıyor. Bir gün açılan yaraları onaramayacak hâle gelecek.
Dünyamızın hatta kâinatın yaratıcısı yüce Allah bize verdiği canı, evlatlarımızı, yakınlarımızı ve dünyamızı korumamızı emrederken biz insanoğlunun dünyamıza yaptığı bu zulümler yetsin artık. Hele ki ormanlarımızı yakanlar en büyük günahı işliyorlar. Güzel güzel yaşayalım. Hepimiz bir gün göçüp gideceğiz bu coğrafyadan. Yüce Allah’ımızın bize vaat ettiği güzel cenneti hak etmek varken. Neden cehennemin narına düşelim ki.
Yüce Allah’ımız bize yüce kitabımızın birçok yerinde anlatıyor aslında. Nahl suresinin tamamını okumak yüce Allah’ımızın bize sunduğu nimetlerini anlamaya yeter sanırım.
Bu arada dünyamızı yakanlar sonuç olarak sizde bu dünyanın içinde yaşıyorsunuz. Sadece bizim dünyamızı katletmiyor kendi dünyanızı da yakıyorsunuz. Yüce Allah’ımızın katında bunun affı da yok. Tek dileğim inşallah bu katliamlar son olur. Ormanlar canımızdır. Ne olur onlara zarar vermeyelim.
Sağlıcakla kalın, mutlu kalın…