Ortaya karışık

Emine Baştuğ

Adalet ve düzen Tanrıçası Themis heykeli için söylenen o güzel söz hakikaten de nasıl da güzel bir sözdür öyle: “Adaletin gözleri adil olsun diye bağlıdır, namussuzlara göz yumsun diye değil…” İçinden geçtiğimiz günler, aylar, yıllar için söylenmiş sanki değil mi?

Bazen öyle anlarımız olur ki; hala da olmaktadır, şu an, şimdi olduğu gibi mesela…

Bu yüzden derim ki; Kanadalı şair, yazar ve müzisyen Leonard Cohen’in

“Herkes biliyor zarların hileli olduğunu,

herkes biliyor geminin su aldığını,

herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini…” sözünü hayatımızın en mahrem yerinden tutun en açık seçik ortamına dahi uyarlayabiliriz. Fakat bunu uygulamaya yürek ister, ciğer, böbrek, dalak ister(!)

Bazen ruh halim Şair Şükrü Erbaş’ın dizelerindeki gibidir:

“Canı cehenneme rahat uyuyanın

Kapısını örtenin, perdesini çekenin

Yüreği yalnız kendiyle dolu olanın

Duvarları ancak çarpınca görenin

Canı cehenneme başkasının yangınıyla

Evini ısıtıp, yemeğini pişirenin.”

Sonra güzel dostluklar, arkadaşlıklar aklıma gelir ve yüreğim kıpır kıpırdır…

“Dost vardır, bir rüzgârda savrulup gider,

Dost vardır bin cefaya Eyvallah eder!”

Ha bir de bu vardı değil mi?

“Dost, herkes çıkıp gittiğinde, çıkıp gelendir.”

Aradan çok geçmez ki bir haber veya bir yaşanmışlıkla kapanıveririm. Sonra çok değerli bir şair ve yazarın sözleri kulaklarımı ve zihnimi aşındırır:

“Bir yara açıldığında hücreler onu kapatmak için bir araya gelir,

bunu yapmazlarsa vücut ölür.

Bir yara var ve bizim bir araya gelmemiz gerekiyor…”

Bu sözle ruhum, dimağım kamçılanır ve namaza çağırır gibi “Haydin birlik olmaya” nidalarıyla herkesin kapısını çalmak gelir içimden

Tam bu duygusallıkla boğuşurken büyük siyasetçi rahmetli Osman Bölükbaşı’nın bir yerde okuduğum sözü kafamı kurcalar bu seferde: “Türkiye’de ve dünyada Türklük düşmanları ittifak halindedir.”

O anda talihsiz canım ülkem gözümün önüne geliverir.

Sonra efendim; Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözüyle tekrar irkilirim:

“Yolunda yürüyen bir yolcunun ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi lazımdır.” Bu sefer de Gençliğe Hitabe ruhumu ve hayallerimi süsler…

Sonra bütün bu olup bitenlerin hatta olmayanların tek müsebbibinin iman ve kalplerdeki sevgi eksikliğinden kaynaklandığına karar veririm. “Eğer birbirinizi sevmezseniz iman etmiş olmazsınız, şayet iman etmezseniz de birbirinizi sevmiş olmazsınız” buyurulmuştur. Zaten sevgi olmuş olsaydı tüm dünyada hâlihazırda olan savaşlara nal toplatılırdı biliyor musunuz?

Sonra bir bakıyorum birileri çıkmış gözüme baka baka yalan söylüyor. Dökülüyoruz tel tel. Bir yalan kaç türlü söylenebilir? Her gün insan kendini nasıl egale edebilir? Kandırmanın kaç tonu olabilir? Günde beş vakit kendi rekorunu kıran bir yetenekten sadece korkulur.

Sonra Ahmed Arif’in bir mısraına gözüm ilişiyor:

“Çiçek gibi insanların

kalbini kırdınız,

bahçeleriniz

bahar görmesin.”

Bir baktım yine Ahmed Arif bir mısraında şöyle diyor:

“Nerede bir insan ölse

oralı olur yüreğim,

olmalı zaten

Olmazsa insan

olmaz yüreğim.”

Bütün bu olup bitenlere ve uyuyanlara inat baktım ki ben hala uyuyamıyorum ve uyumak için koyun sayıyorum. İşte o zaman Şair Aziz Nesin’den bir dem vurmak geliyor içimden:

“Bir gün bu ülkenin başucuna bir not, yanağına da bir öpücük kondurup gideceğim. ‘Çok tatlı uyuyordun, uyandırmaya kıyamadım’ diyeceğim…”

Güzel ülkemin güzel insanları; gönlünüzde olan, dilinizden dökülen her dua, ömrünüzde can bulsun inşallah diyerek huzurunuzdan çekilmek istiyorum.

Saygılarımla…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.