Kubbe-i Hadrâ-YEŞİL KUBBE
II. Mahmud Han, kubbenin yenilenmesi söz konusu olunca İstanbul’dan işinin ehli mimar ve ustalar gönderir.
Bu mimar ve ustalar, Peygamber Efendimiz’in (sav) makâmının üzerindeki kubbenin tamirâtını nasıl yapmaları gerektiği husûsunda önce derin derin düşünürler. Çünkü mevcut kubbenin üzerine çıkılacak ve tuğlalar sökülerek yeniden inşâ edilecektir.
Peygamberler Sultanı Efendimiz’in (sav) rûhâniyetini rahatsız edecek en ufak bir kabalığa veya edebe mugâyir bir harekete mahal vermeden bu nâzik vazîfe yerine getirilecektir.
Bugün hala kullanılan yeşil kubbenin yapımı, ecdadımızın yaptıkları istişârenin sonunda şu şekilde inşa edilmiştir;
Başmühendis yüksek sesle “Ya Allah Bismillah” diye besmele çektiğinde, iş başı yapılacak ve işe başlanacak demekti. Ustalar, tuğla lazım olduğunda “sübhanallah” diyeceklerdi. Harç lazım olduğunda ise, “Allahu Ekber” diye sesleneceklerdi.
Keser, çekiç, mala ve benzeri alet istemenin karşılığı ,“Lailâhe illallah” şeklinde kelime-i tevhidi seslendirmek olacak ve susadıklarında ise, “Elhamdülillah” diye su isteyeceklerdi.
İşte şanlı ecdadımız Kubbe-i Hadrâ / Yeşil Kubbe'yi, böyle bir zikir meclisi rûhâniyeti içinde, büyük bir tâzîm ve hürmetle bu şekilde hiçbir dünya kelamı konuşmadan, imar ve inşasını tamamlamışlardır.
Ayrıca Mescid-i Nebevî’nin tamirinde vazîfe alan ustalar, her taşı abdestli olarak ve besmele ile yerine koydular. Hattâ bir çivi çakmak îcâb ettiğinde, gürültü çıkarmasın diye çekiçlerine keçe bağladılar.
Zira II. Abdülhamid Han, İstanbul’dan Medîne-i Münevvere’ye uzanan bir tren yolu yaptırmış ve istasyonlarını da Peygamber Efendimiz’in (sav) seferlerinde konakladığı yerlere inşâ ettirmiştir.
Ayrıca Medîne-i Münevvere tren istasyonunu Nebiyy-i Muhterem Efendimiz’in (sav) rûhâniyetini rahatsız etmemek için Ravza’dan yaklaşık 2 km. uzağa yaptırmış ve Medîne-i Münevvere içerisinde bulunan bütün raylar, -üzerinden vagonlar geçtikçe gürültü çıkarmasınlar diye- keçe ile kaplanmıştır.