Bugün 21 Ocak 2018 ve Pazarcık Havadis Gazetesi için geçen haftalardan planladığım bir yazıyı yazmak üzere bilgisayarımın başına geçtim. Ve yine bir tevafuk oldu. Geçen haftadan beri zihnimde düşündüğüm yazıyı değil de tevafuken başka bir yazıyı yazmak durumunda kaldım. Rabbim (cc) böyle ilham eyledi ve ben sizleri “zaferin iki boyutu üzerinde düşünmeye ve bunun için fikir geliştirmeye çağırıyorum.”
Niye geçen hafta yazmayı planladığımız yazıyı değil de bu yazıyı tercih ettim. Bu sabah, yani 21.01.2018 tarihinde, şu sözleri sosyal medya hesaplarımda paylaştım: “Evet, her zaferin iki boyutu vardır. Maddi boyut ve manevi boyut. Zafer yalnız maddi boyut dediğimiz silah ve cephane ile kazanılmaz. Manevi boyut dediğimiz dua ve yakarış ile zafer Yüce Mevladan talep edilmelidir. Evet, her zaferin cephe önü ve cephe arkası vardır. Cephe önünde Askerlerimiz iman ve şevkle Suriye’nin Afrin bölgesinde terör örgütleriyle savaşıyorlar. Askerlerimiz görevlerini icra ediyorlar, elhamdulillah. Bizler de cephe arkasından görevlerimizi icra edelim ve dualarımızla Yüce Rabbimizden zafer talep edelim ve sürekli olarak Fetih Suresini okuyalım, inşallah .” Twitter, facebook ve instagram denilen sosyal medya hesaplarıma bu paylaşımımın yanına bir de Fetih Suresinin ilk ve son sahifelerinin resimlerini ekledim.
Bilindiği üzere, bu yazı dizisinde 2 aydır her hafta, manevi değerlerimizi ve iz bırakmış şahsiyetlerimizi sizlere hatırlatıyor ve gençlerimize tanıtıyoruz. Bu yazı dizisinde Yusuf Has Hacib, Platon, Nasreddin Hoca, Nurettin Topçu, Bediüzzaman Said Nursi, Ulu Hakan Abdülhamid Han, Mevlana, “Yedi Güzel Adam”, Hafız Ali Efendi ve Mimar Sinan anlatılmıştı. Şimdi bu hafta da “Şeyh Edebali ve Osman Bey” anlatılacaktır. Haydi hayırlısı. Tabi, bu anlatımda özellikle şu hususa dikkat çekilecektir: “Maddi zaferler manevi rehberlerle kazanılır.”
Osman Bey, Devletimizin maddi kurucusudur. Bilecik’in Söğüt ya da Çorum’un Osmancık İlçesinde dünyaya geldiği rivayet edilmektedir. En doğrusunu Allah bilir. Doğum tarihi olarak da 1258 yılı belirtilir. Babası Ertuğrul Gâzî ve annesi Halîme Hâtun’dur. 24 yaşındayken babasının yerine geçti. Ve cesareti, kahramanlığı ve âlimlere değer vermesiyle, büyük dehasıyla bir Devlet’in temellerini attı ve Cihan Devleti’ni kurdu. Osman Bey’in Cihan Devlet’ini kurmasında en büyük rehberi Şeyh Edebali’dir. Şeyh Edebali de Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusudur.
Şeyh Edebali, Anadolu Ahileri'nin reislerindendir. Şeyh Edebali 1206 yılında Kırşehir'in Mucur İlçesi İnaç köyünde doğdu. İlk tahsilini Karaman´da yaptı. Hanefi hukukçusu Necmeddin ez-Zahidi´nin öğrencisi oldu. Daha sonra Şam'a giderek Sadreddin Süleyman b.Ebül-iz ve Cemalettin el-Hasiri gibi dönemin tanınmış alimlerinden din alanında eğitim aldı. Şam'dan ülkesine dönünce tasavvufa yönelen Edebali, Eskişehir yakınlarındaki bir köyde zaviye kurarak halkı irşada başladı. Bilecik’in Söğüt ve Domaniç yöresi Selçuklu Devleti tarafından Osman Bey’in aşiretine yaylak ve kışlak olarak verilmesinden sonra, Şeyh Edebali ile Osman Bey arasında dostluk ve muhabbet başladı. Osman Bey sık sık Şeyh Edebali’nin ziyaretine gider ve derslerini dinlerdi.
Osman Bey, Şeyh Edebali’nin evinde konakladığı bir gün rüya görür: ''Şeyh Edebali'nin koynundan çıkan bir ay gelip Osman Bey’in koynuna girer. Osman Bey’in göğsünden bir ağaç yetişir ve o ağaç öylesine büyük bir ağaç olur ki, dalları gökleri, kökleri tüm dünyayı sarar. Gölgesi bütün yeryüzünü tutar. İnsanlar o ağacın gölgesinde toplanırlar.” Osman Bey rüyasını Şeyh Edebali'ye anlatır. Edebali rüyayı şöyle yorumlar: ''Sen Ertuğrul Gazi oğlu Osman, babandan sonra Bey olacaksın. Kızım Malhun Hatun ile evleneceksin. Benden çıkıp sana gelen Nur budur. Sizin soyunuzdan nice padişahlar gelecek ve nice devletleri bir çatı altında toplayacaklar. Allah nice insanın İslam'a kavuşmasına senin soyunu vesile edecektir. Oğul Osman, Hak Teala sana ve soyuna hükümranlık verdi mübarek olsun, kızım Malhun Hatun senin helalin olsun.'' der. Edebali'nin bu yorumu üzerine Osman Bey Malhun Hatun (Rabia Bala Hatun) ile evlenir.
Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu Şeyh Edebali 1326 yılında Bilecik'de 120 yaşında vefat etmiştir. Osmanlı Devleti’nin maddi kurucusu Osman Bey 1324 yılında Bursa’nın fethini görmeden 67 yaşında vefat etmiştir. Her ikisinden de Yüce Mevlam razı olsun. Bizleri de Ahirette kendilerine komşu eylesin. Amin
Evet, her büyük Hükümdar’ın hemen yanı başında bir Veli (Allah Dostu) vardır. Veli ve Hükümdar. Allah Dostu ve Sultan. Evliyalar ve Padişahlar. Veliler, Allah Dostları ve Evliya Zatlar, mânâ aleminin sultanlarıdır. Hükümdarlar, Sultanlar ve Padişahlar da madde aleminde sözü geçen insanlardır.
İşte zaferin anahtarı ve formülü bu ikisinin bir araya gelmesindedir. Padişah ve Ordusu, silah ve tüm maddi teçhizat ile donanmış olacak. Bu bir zafer için yetmez. Bunun yanında Padişah ve Ordusu, ağzı dualı ve dili Kur’an’lı büyük Zat’lardan yardım alacaktır. Hatta, Padişah yanındaki Veli İnsan’a (Allah Dostu’na) her daim danışacak ve fikrini alacaktır. İşte zafere giden yol, bu şekilde kazanılır.
Zaten bizim tarihimizde de her büyük ve güçlü Padişah ve Sultan’ın hemen yanıbaşında bir Veli İnsanı görmekteyiz. Her Ulu Sultan'ın bir Veli'ye tabi olması ve O'ndan feyz alması bizim tarihimize ait bir özelliktir. Osman Gazi ve Şeyh Edebali, Fatih Sultan Mehmed ve Akşemseddin, Yavuz Sultan Selim ve Sünbül Sinan Efendi, Kanuni Sultan Süleyman ve Zembilli Ali Efendi, Gazneli Mahmud ve Hasan El Harakani, Sultan Ahmed ve Aziz Mahmut Hüdayi bu hususta yalnızca birer örnektir.
Bu noktada Yavuz Sultan Selim Han’ın şu sözünü hatırlatmanın tam yeridir: “Padişah-ı alem olmak bir kuru kavga imiş. Bir veliye bende olmak cümleden a'la imiş.” Bu beyti günümüz Türkçesiyle ifade edecek olursak, Yavuz Sultan Selim Han, “Dünya’ya Padişah olmak boş bir şeydir. Bir Allah Dostuna bağlı olmak, ona tabi olmak hepsinden daha üstün, hepsinden daha güzel imiş” diyor.
Osman Bey de, torunu Yavuz Sultan Selim’den önce, zaten bu minval üzere hareket etmiş ve Şeyh Edebali’ye tabi olmuş ve manevi rehberin önderliğinde maddi zaferlere hazırlanmış ve Allah’ın izniyle seferlerden hep galip olarak dönmüştür. Şeyh Edebali’ye tabi olan Osman Bey edep timsali ve manevi değerlere saygının en büyük örneğiydi. Yine tarihi kayıtlarda nevcuttur: “Bir gün konakladığı bir evde, istirahatı için tahsis edilen odada, duvarda asılı bulunan Kur’an Musfahı’na saygı ve sevgiden dolayı, o gece hiç uyumuyor ve Kur’an-ı Kerim Musfahı’nın olduğu odada geceyi tefekkür ve zikirle geçiriyor ve Kur’an-ı Kerim okuyor. Osman Bey’in o gece sabah namazına kadar, odada uyumadan geçirdiği süre, 6 saat 24 dakikadır. (Şimdi diyeceksiniz ki, bu süreyi nasıl bu kadar net bir şekilde saat ve dakikasına kadar belirtiniz?) İşte cevabı: Osman Bey’in bu süre zarfında gösterdiği saygı ve edebe Yüce Rabbim kat kat fazla ikramda bulunmuş ve her saatine 100 yıl ve her dakikasına da 1 yıl Devlet ve hükümranlık nasip eylemiştir. Osmanlı Devleti, yıkıldığı 1923 yılına kadar, 624 yıl hükümran olmuş bir Devlet’tir.
Yüce Rabbim (cc) ilim ve hikmet ile iş görür ve her olayda, her gelişmede Yüce Rabbim (cc)in bildiği ve murad ettiği bir şey vardır. Elhamdülillah.
Yazımızın sonlarına doğru Şeyh Edebali’nin veciz sözlerine yer verelim:
Ananı, atanı say. Bereket büyüklerle beraberdir.
Üç kişiye acı, cahiller arasında alime.
Zenginken fakir düşene.Hatırlı iken itibarini kaybedene.
Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Asla kibirlenme ve büyüklenme! Düşmanını hor görme. Düşmanını çoğaltma, düşmanlığın başını da sonunu da sen belirle.
Haklı olduğunda kavgadan korkma
Bilesin ki;
“Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.”
“Ey Oğul! İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın.”
Evet, Biz de, “insanı yaşat ki, Devlet yaşasın!” diyen ve bunu Devlet Felsefesinin temeli yapan bir Şeyh Edebali vardır. Osmanlı’nın kuruluşunun manevi mimarı sayılan Şeyh Edebali’nin bu sözü tüm Osmanlı Padişahlarında yankı bulduğu gibi, Yavuz Sultan Selim Han’da da yankı ve yer bulmuş, kendisine “Hakimülharameynişşerifeyn” (Mekke ve Medine'nin hükümdarı) unvanıyla hitap eden Hutbedeki İmamı ikaz ederek, “Okuduğunuz hutbedeki Hakimülharameyn lâfzını, hadimül harameyn olarak değiştirin. Zira ben, Hakimül Harameyn değil; olsa olsa, o mübarek beldelerin hizmetçisi olabilirim” demiştir. Bu hususta, merhum Necmeddin Erbakan Hocamızın güzel bir sözü vardır: “Gardiyan Devlet değil, garson Devlet.” Kastedilen mana aynıdır.
Buna göre, bizim Devlet felsefesi ve anlayışımız üç esaslı görüş üzerinde şekillenmektedir. Birincisi, Devlet baki, Devleti yönetenler fanidir. İkincisi, Devlete sahiplik yoktur, ancak bir müddet hizmetçilik vardır. Üçüncüsü de Devlet insan içindir. (Burada dikkatinizi tekrar çekiyorum. İnsan Devlet için değildir, Devlet insan içindir) Devleti yönetenlerin ruhunda ve zihninde bu esaslar yer etmelidir. Bu esaslar ruhunda ve zihninde yer edinen Devlet yöneticisi “Devlet-i Ebed Müddet”i bizzat yaşar ve uygular. “Devlet-i Ebed Müddet” fikrine inanır ve uygular. “Biz Devlet-i Ebed Müddet fikrini ta ezelden, Şeyh Edebali’den, Osman Bey’den beri ruhumuzda taşıyor ve bu uğurda yaşıyoruz.” Elhamdülillah.
Yazımın en sonunda bir ayet-i kerime’ye yer vereceğim. Bundan önce şu iki noktayı da belirterek yazımı sonlandırıyorum. Bugün (21.01.2018 günü) Ordularımız Suriye’ye girdi. Afrin denilen bölgede önce havadan harekat başlatıp terör örgütleri PKK/YPG’nin mevzilerini bombaladılar ve bugün de kara harekatıyla Ordularımız Afrin’de ilerliyorlar ve Osmanlı Yadigarı Toprakları tekrar hakimiyetimize alacağımızın müjdesini veriyorlar. Evet, Irak, Suriye, Mısır, Suudi Arabistan, Libya, Tunus ve benzeri Ülkeler Osmanlı Yadigarıdır ve Bizimdir. İnşaallah tekrar İttihad-ı İslam çatısı altında hep birlikte bir Devlet olarak yaşayacağız. Bu idealimize, ABD denilen Şeytan Devlet ve onun çapulcuları olan PKK/YPG asla engel olamayacaktır.
Evet, bugün benim doğum günüm. Resmi kayıtlara göre 21 Ocak 1965 günü doğmuşum. Ancak, Annem’in belirttiği tarih başkadır ve o da 21 Şubat 1965’tir. (Gerçek doğum günüm işte bu tarih’tir) . Resmi doğum günümde bu satırları yazdım ve bu fikirlerimi açıkladım. Yüce Rabbim (cc), cümlemize nice nice uzun ve sağlıklı ömür nasip eylesin. Hepimize iman ve mücahede içerisinde bir hayat nasip eylesin Amin.
"Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şahdamarından daha yakınız."
(Kaf Suresi, 16)