Dünyada her insan Hz. Adem a.s. nedameti pişmanlığı gibi Yüce Allah’ın rızasını kazanmayı istemesi ile Dünya hayatının ahrete yönelik kazanımını lehine çevirebilir.
Bir kimse, ne kadar âlim olursa olsun, ne kadar ibadet ederse etsin, kendisine muhakkak Cennetlik gözü ile bakmamalıdır. İlmine, ameline güvenenler zarara uğrayabilir. Allahü c.c. azabından korkmalı, hiç bir ibadetine yaptığı ameline güvenmemelidir! Yapılanlar ucuba düşürebilir. İlmine, ibadetine güvenmek, nasıl çok tehlikeli ise, kendini muhakkak Cehennemlik zannederek, Allahü c.c. rahmetinden ümidini kesmemeli, azabından da emin olmamalıdır. Orta yolda istikamet içinde bulunmalıdır.
İbn Abbas (r.a), şirke düşen ve çeşitli günahları işleyen bazı kişiler, Hz. Muhammed (s.a.s)'e gelmişler ve: "Senin anlattığın ve insanları ona davet ettiğin yol (din), güzel bir şeydir. Yaptığımız çeşitli kötülükleri affettirecek herhangi bir şey var mıdır? Bize bu hususta bir bilgi verir misin?" demişler. Bunun üzerine Zümer suresi 39/53 âyet nazil olmuştur. "(Tarafımdan onlara) de ki: Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü, O, çok esirgeyen, çok bağışlayandır.". Şirk koşan ya da ateist olan bir kimse de tevbe edip tevhid yoluna, imana girebilir. Allah'ın yolundan sapan, çeşitli yanlış ve kötü hareketlerde bulunan insanlara, tevbe ederek "Tevhid" yoluna dönmeleri ve tevbe ettikleri takdirde, hata, kusur ve günahlarının affedileceği bildirilmektedir:
Her ibadet eden, muhakkak Cennetlik olmadığı gibi, her günahkâr da dünyada bulunduğu sürece muhakkak Cehennemlik değildir.
Yüce Allahın emaneti göklerin ve yerin çekemediği ağır bir yükü yüklenmiş olan insan, o emanete hıyanet ederek, şunu bunu sapıtarak sen yap da günahı benim boynuma olsun demek gibi, başkalarının günahını boynuna almaya kalkışmamalı; günah içinde olanlara uyup, günahı filanın boynuna diye kendini ateşte yakmamalıdır.
Rablerinden huzuruna varmadan korkanlar. Allah korkusunu, Allah sevgi ve saygısını duyar da namazı dürüst her türlü kötülüğüne cihad ederek kılar, amelde yarışır. Kötülük bozgunculuk fitne ve fesaddan kaçınır, nankörlüğü bedenine, çevresine insanlığa, canlılara, tabiata her türlü kötülüğü yapmaz. Bu emanetleri korur ve saygı duyar. Onlar yaptıklarından sorumlu olacaklarını hesap vereceğini Rabbine kavuşacağı günü bilirler.
Dünya hayatı içinde rızayı isteyen kişinin kalp alemi olarak bilinen alem-i sır'da samimiyetini göstermesi gerekmektedir. İnsanın vücuduna kene gibi yapışmış ve onu ölünceye kadar bırakmayan bir "Nefsi Emmare" ve şeytan ahrete imansız götürmek ister.
Kişi akide, ahlâk ve amellerin temizlenmesini istemek bir kişi için mükafattır. Temizlenmeye yani, inkâr ve taşkınlık kirlerinden, kötü huylardan temizlenip temiz iman ve İslâm vasıflarıyla kendini geliştirme, sonunda Yüce Allah’ın kulum dediği, Peygamber ve kitap gönderdiği ve değer verdiğinden dolayı, sevgisini gösterme sakınma, korkma duygusu doğru yola iletir. Allah'ı tanımayan veya işine geldiğini yapıp işine gelmediğin yapmayan bir insanın rızasını istemesi boşunadır.
Bâyezîd hz. kalbine şöyle ilham geldi: "Ey Bâyezîd! Hazinelerim, başkaları tarafından yapılan ibadetlerle ve güzel hizmetlerle doludur. Sen bize öyle bir şeyle gel ki, o bizde olmasın." Bâyezîd; "Yâ Rabbî! Hazinende bulunmayan şey nedir?" dedi. Kalbime ilham olundu ki: "Acizlik, zavallılık, çaresizlik, zillet ve ihtiyaç." Yanında bulunanlara; "Allah-ü Teâlâ, kendilerinden râzı olduğu kimseleri Cennet'ine koyuyor değil mi?" diye sordu. Onlar; "Evet efendim, öyledir." diye cevap verdi. Bunun üzerine; "Bir kimse, Allah-ü Teâlâ’nın rızâsına kavuştuktan sonra, bir anlık duyduğu zevk ve saâdet, Cennet'teki bin köşkten daha fazladır." buyurdular. "Bulunduğunuz şu derecelere nasıl kavuştunuz?" diye sordular. Cevabında buyurdu ki: "Her yerde Allah-ü Teâlâ’nın gördüğünü ve bildiğini düşünüp, edebe riayet etmekle." buyurdu. Cevher varken pul neye yarar;
Rabbini bilmeyen kul neye yarar; Herkes tutturmuş bir yol gidiyor; Allah'a gitmeyen yol neye yarar.Kalbi yoranlar değil onaran toparlayanlar, körün ışığı, sağırın uğultuyu, suyun toprağı özlemesi gibi özlemdir ahret! Selam ve duayla…