Peki, İslam ne diyor bu virüse?

Abdullatif Acar

Malumunuz olduğu üzere birçok problemlerle boğuşan dünya, bu sefer koronavirüs denilen bir illetle ağır ve zorlu günler geçiriyor.  Daha önceden hayvanlardan insana geçen bu virüs, mutasyona uğrayarak şimdi insandan insana geçiyor.

Bu salgın hastalık karşısında en önemli tedavi yöntemi şüphesiz koruyucu tedbirler almaktır. Özellikle dünya devletleri bunun üzerinde duruyor,  milyon dolarları bunun için ayırıyorlar.  Çünkü ipin ucu kaçınca kontrolü sağlamanız çok zor.

Uzmanların bu virüsten korunmak için öneri ve tavsiyeleri bir tarafa, acaba İslam’ın hastalıklardan korunmak için emirleri ve tavsiyeleri nelerdir?

İslam dini her şeyden önce temizliği iman ile irtibatlandırmış,  tedbir ile tevekkülü olmazsa olmaz Allah’a itaatin iki önemli gereği olarak görmüş; ahretimiz için kendimizi günahlardan korumamız gerektiğini telkin ettiği gibi hastalığa yakalanmamak için de tedbirli olmamızı, bile bile kendi ellerimizle kendimizi tehlikeye atmamamızı emretmiştir. 

Allah resulü buyuruyorlar ki: “Bir yerde bulaşıcı hastalık meydana çıktığını duyduğunuz zaman oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde bulaşıcı bir hastalık çıkarsa oradan da çıkmayınız.”(Buhari, Müslüm)

Yani bulaşıcı hastalığın olduğu yerler hususunda dikkatli olun, kendinizi tehlikeye sokacak davranışlardan sakının, tedbirde kusur etmeyin. Şayet böyle bir ortamda iseniz bu sefer dışarı çıkıp başkalarını tehlikeye sokmayın. Buna bugün karantina diyoruz.

"Hastayı üç gün geçmeden yoklamayınız." (Ramuz'el-Ehadis ) Diye buyuran Allah resulü o hastalığın bulaşıcı olabileceği ihtimalini düşünmüştür. "Cüzzamlıdan(bulaşıcı hastalığa yakalanandan) aslandan kaçar gibi kaçınız." (Buhari) "Cüzzamlıyla(bulaşıcı hastalığa yakalanan) aranızda bir mızrak boyu mesafe olduğu halde konuşunuz." (Ramuz el-Ehadis ) diye buyururken de bulaşıcı hastalığa yakalanan insanla aramıza koyulan mesafenin gerekliliğine vurgu yapmıştır.

İslam dini,  diş sağlığından tutun en az haftada bir defa yıkanmayı, pis sayılan hayvanlardan uzak durmayı, onların battığı kapları temizlemeyi emretmiş,   İnsanların kullandığı ortamları kirletenleri şiddetle kınamıştır.

Müslüman, hem bedenini hem elbisesini; hem yaşadığı evi, kapısının önünü, bulunduğu mahalleyi temiz tutması gerekir.  İslam, insanın sadece maddi temizliğini değil, manevi temizliğini yani ruhun temizliğini de esas alır.  Ayrıca insanın helalinden yemesini, doğal yollardan beslenmesini önerir.     Allah resulü "Yiyecek ve içeceklerinizin kaplarının ağzını açık bırakmayınız." (Müslim) Buyurarak hijyenliğe dikkat etmemizi istiyor.   

Koronavirüs ve başka bulaşıcı hastalıklardan daha tehlikeli olan şey var o da; ümitsizliğe düşmek ve korkuya kendimizi teslim etmek, irademizi devre dışı bırakmaktır.

Mümin, sebepleri yerine getirip gerisini Allah’a bırakıp ondan gelene teslim olan insandır.

Bir gün bir adam Peygamberimize gelerek “Devemi salıverip mi Allah’a tevekkül etsem yoksa bağlayıp mı tevekkül etsem.”  dediğinde peygamberimiz “Önce deveni bağla sonra Allah’a tevekkül et” buyurmuştur.

Bugün Müslümanların İslam’ın emirlerini uygulasalar hiçbir sıkıntıyla yüz yüze kalmayacakları muhakkak. Asrısaadet bunun en güzel örneğidir.

Peygamber efendimiz, Rum imparatoru Heraklius ile mektuplaşır ve birbirleri ile hediyeleşirlerdi.

Bir defasında Rum imparatoru bir kısım hediyelerle beraber peygamberimize ve ashabına hizmet etmesi için bir doktor gönderdi.  Doktor ücret almadan Müslümanları tedavi edecek, onlara sağlık hususunda yol gösterecekti. Yer gösterildi kalması için, ihtiyaçları giderildi. Ancak aylar geçmesine rağmen hasta olup kimse kapısını çalmadı.  Hekim,  Peygamber efendimizden gitmek için müsaade istedi. Çünkü hiçbir iş yapmıyor, kimseyi tedavi etme gereği duymuyordu. Peygamberimiz bu hekime: “Sen bilirsin. Eğer daha kalırsan, misafire hizmet etmek, ona ikram etmek, Müslümanların vazifesidir. Gidersen de uğurlar olsun. Yalnız şunu bil ki, burada senelerce kalsan, sana kimse gelmez. Çünkü ashabım hasta olmaz! İslam dini, hasta olmamak yolunu göstermiştir. Ashabım temizliğe çok dikkat eder. Acıkmadıkça bir şey yemez ve sofradan, doymadan önce kalkar” buyurdu.

Tedbire rağmen hastalığımız söz konusu olduğunda da tedavi olmamızı isteyen Allah resulü şöyle buyuruyor: "Allah derdi de çareyi de verdiği gibi, her dert için bir ilaç yaratmıştır. Bu sebeple tedaviye devam ediniz. Fakat haramla tedavi etmeyiniz." (Ebu Davud, Tıb 11).

Evet, kısaca korkuya gerek yok. Tedbir bizden, takdir Allahtan… Biz, yeter ki İslam’ın koruması altına girelim.

Selam ve dua ile…