TÜSİAV Başkanı Veli Sarıtoprak Bülent Pirler Söyleşisi
Otuz yılı aşkın bir süredir TİSK Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Genel Sekreterliği yapıp emekli olan ve kendi firmasını kuran Bülent Pirler, TÜSİAV’ın İnsan Kaynakları Platformu Başkanlığına getirildi. Emeklilikten sonra ilk söyleşisini ANADOLU Gazetesinde BAŞKANIN KONUĞU olarak gerçekleştirdi. İlgi ile okuyacağınıza garanti veririm.
Veli Sarıtoprak: Sizi tanıyabilir miyiz?
Bülent Pirler: LaborLab İnsan Kaynakları ve Danışmanlık A.Ş. isimli şirketin kurucu ortağıyım. Beyaz yaka çalışanlara yönelik seçme ve yerleştirme yapan bir özel istihdam bürosuyuz. Ayrıca, şirketlere insan kaynakları ve yönetim konularında organizasyonel gelişim modellemeleri yapan bir yapımız var. Şirketlerin kurumsal yapılarını olgunlaştırmaya çalışıyoruz. Ağırlık şekilde sanayii kuruluşlarıyla işbirliği yapıyoruz. Anadolu ve Ankara odaklı hizmet vermeye gönül verdik.
Veli Sarıtoprak: Biraz da geçmiş yaşantınızdan bahseder misiniz?
Bülent Pirler: Otuz yılı aşkın süre Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonunda (TİSK) çalıştım. Bunun son on sekiz yılı, Genel Sekreter olarak görev yaptım. TİSK özel sektör ile kamu otoritesi arasında sivil bir köprüdür. Türk işveren kesiminin endüstri ilişkileri ve sosyal politikalar alanında yıllarca temsil eden kişilerden birisiydim. Yüksek Hakem Kurulu, Asgari Ücret Tespit Komisyonu, TBMM Komisyonları, Ekonomik ve Sosyal Konsey, Üçlü Danışma Konseyi, B-20 İstihdam Gücü gibi kurum ve kuruluşlarda TİSK’i temsil ettim.
Uluslararası Çalışma Teşkilatı’nda (ILO) yirmi yılı aşkın süre Yönetim Kurulu Üyeliği yaptım. Uluslararası İşveren Teşkilatı’nın (IOE) Yönetim Kurulunda bulundum. Avrupa Birliği Ekonomik ve Sosyal Konseyi’nde, Avrupa Sanayi ve İşverenleri Konfederasyonu Birliği’nde (BusinessEurope), OECD Komisyonlarında ve pek çok uluslararası kuruluşta görev yaptım.
Çok değerli TİSK Başkanları Halit Narin, Refik Baydur, Tuğrul Kudatgubilik ve Yağız Eyüboğlu ile çalıştım. Özellikle Refik Bey ve Tuğrul Bey’den çok ciddi tecrübeler kazandım.
2017 yılında emekli oldum ve çok değerli ortağım Melda Özkan ile birlikte LaborLab’ı kurduk. Sahip olduğumuz deneyimleri Anadolu sanayimiz ve Ankara ile paylaşmak istedik.
Veli Sarıtoprak: Siz anlatırken LaborLab hakkında pek çok soru kendiliğinden ortaya çıktı.
1- Şirketin kurumsal yapılarını olgunlaştırmak, nedir? 2- Niye Anadolu ve Ankara olarak hizmet veriyorsunuz?
Bülent Pirler: LaborLab olarak bir şirkette işe başladığımızda, tüm çalışanlarla görüşmeler yaparak, bir “fotoğraf” çekiyoruz. Pek çok işveren, sorunları iyi bildiğini sanıyor. Oysa fotoğrafta hem sorunları hem de çözüm önerilerini rapor halinde gördüklerinde oldukça şaşırıyorlar. Rapor sonrası, şirketin temel ihtiyaçlarına göre (organizasyon şeması, şirket değerleri, İK prosedürleri, tanımları, süreçleri, iş değerleme ve analizleri, eğitimler, mavi ve beyaz yaka ücretlendirme, kariyer planlama, performans değerleme vb.) butik modeller oluşturup; hayata geçiriyoruz.
Bu arada, şirketlerin talebine göre de Melda Hanım’ın yönettiği bölümümüz, beyaz yaka istihdam imkanlarını sağlıyor.
Şirketin yapısının analizini gerçekleştirince daha sağlıklı istidam sağladığımız çok açık!
Biz bütün bu sürece “şirketlerin kurumsal yapılarını olgunlaştırmak” diyoruz.
İkinci sorunuzun cevabı ise yukarıdaki cümlelerde saklı. Anadolu ve Ankara’daki şirketlerin pek çoğu patron veya aile şirketi! Söz konusu şirketler, üretim ve teknoloji yoluyla hızlı şekilde büyüyorlar. İstihdam artıyor. Sosyal ihtiyaçlar katlanıyor. Ancak, pek çoğunda “destek hizmetleri” olarak adlandırılan (bence yanlış bir tanım) İnsan Kaynakları (İK), idari işler, finans, muhasebe vb. hizmetler ne yazık ki aynı büyümeye eşlik edemiyorlar. Sosyal sistemler, teknik sistemlere eşlik edemiyor. Sonra da bir İK Uzmanı istihdam edilerek sorunu çözmeye çalışıyorlar ve çoğunlukla başarı ortaya çıkmıyor. Çünkü sorun kişisel değil, sistemsel! Teknik düzlemde kurulan sistemlere paralel, İK sistemlerinin butik şekilde oluşturulması gerekiyor. Bu duruma ilave şekilde de yönetsel sorunlar da ortaya çıkıyor.
Anadolu sermayesinin aşağı yukarı hepsinin yaşadığı sorunlar benzer.
LaborLab’da bu bilinçle yaklaşarak Anadolu ve Ankara şirketlerine “butik insan kaynakları modellemeleri” oluşturuyor.
Veli Sarıtoprak: Her şirkete ayrı modelleme kurmak zor olmuyor mu?
Bülent Pirler: Zor olduğu açık. Ancak, ortak şablon olarak kullanılan modellerin de, şirketlerde sorunlara yol açtığı açık. Bu anlamda insan kaynakları danışmanlık şirketlerine karşı bir güvensizliğin ve ön yargının, işverenlerimizde olduğunu da görüyoruz. Kurumsallaşmış şirketlerin şablonlarını yeni büyüyen şirketlerde uyguladığınızda pek çok yeni sorun ortaya çıktığı açık!
O nedenle her şirkete ayrı esneklik içeren modellemeler yapmak gerekli. Hatta, birebir aynı işi yapan iki ayrı şirkette bile farklı modellemeler gerekli. Çünkü ikisinin hedefleri, yönetim anlayışları, işgücünün nitelikleri, pazar stratejileri vb. faktörler tamamen farklı.
Sonuç itibariyle LaborLab, şirketleri şablonlara oturtmak yerine, şirkete uygun esnek modellemeler yapıyor.
Bu, uzun ve meşakkatli bir süreç! Ancak, teknik anlamda hızla büyüyen şirketlerin en az beş yılda başarıyı yakaladıklarını dikkate alırsak, insan kaynaklarına 3-5 ayda tüm süreçleri bitir demek haksızlık oluyor. Zaten, teknik üretime göre süreç olarak geride kalan insan kaynakları hizmetlerinin tamamlanması için biraz zaman harcanmasına ve maliyete katlanılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Son olarak söyleyeceğim: insan kaynakları, herkesin hakkında bir şeyler söyleyebileceği bir konu gibi gözükse de, bir şirketin temel taşıyıcı kemiklerinden birisidir. O nedenle çok sağlam şekilde kurulmalıdır. Ayrıca, insan kaynakları çok dinamik bir yapıya sahiptir ve sürekli kendini yenilemektedir. Oysa, ülkemizde halen 2000’li yılların modellemelerinden vazgeçilememektedir.
Veli Sarıtoprak: TÜSİAV ile nasıl tanıştınız?
Bülent Pirler: TÜSİAV ve Sizinle tanışıklığım 2000’li yıllarda başladı. 2004 yılında TÜSİAV bana “Yılın En Başarılı Yöneticisi” ödülünü verdi. Yine TÜSİAV ile pek çok ortak faaliyet ve toplantımız olmuştur.
Yıllarca sivil toplum kuruluşu yöneticiliği yapmam nedeniyle şunu söyleyebilirim: Bugün geldiğimiz noktada sivil toplum kuruluşlarının çok fazla zemin yitirdiğini ve daha fazla siyasetle iç içe olduklarını görüyoruz. Bu durum, sivil toplum felsefesine aykırıdır ve tehlikelidir.
Veli Sarıtoprak: Tehlikeleri nedir ve TÜSİAV’ın mevcut konumu nasıldır?
Bülent Pirler: Sivil toplum kuruluşları siyaset ile halk arasındaki “toplumsal yapıştırıcılardır.” Eğer yapıştırıcı kısmı halktan kopup; siyasete endekslenirse, siyasi partilerin görüşü halkın görüşüymüş gibi olur! Bu durum da birer sivil toplum kuruluşu olan siyasi partilerin, diğer sivil toplum kuruluşlarına olan ihtiyaçlarını ortadan kaldırır ne yazık ki!... Yani toplumsal yapıştırıcılık biter!
TÜSİAV ise sahip olduğu sanayici ve iş insanı üyeleriyle ülkenin sorunlarına parmak basmaya çalışan güçlü bir lobi kuruluşu olma hedeflerini, halen kararlılıkla korumaktadır.
Sizin önderliğinizde, üye yapısı ve nitelikleri ile “değerli ve kararlı” bir sivil toplum kuruluşu duruşunu sürdürecektir.