Ankara’nın Politika Kasabasına girmek serbesttir ama çıkmak vizeye bağlıdır!
Enseyi kaşıyarak kasabada, “Seçim bitti, asayiş berkemaldir” diye yol alırken siyaset caddesine vardım. Eyvah eyvah! Ne berkemali resmen ve de fiilen alikelam! Bildiğim yer olmasa, bildiğiniz Teksas diyeceğim! Kim varsa biri diğerinin hedefinde…
‘Salooon’ yazan mekanı görünce, girip rahatlayayım dedim. Girdim; burası sokaktan beterdi!
Dipteki masada Fatih Altaylı oturuyordu! Yakın durayım, onun zulasında kulis bilgisi çoktur diyerek kulak mesafesi bir masaya iliştim. Arada bir de kafamı çevirip başka yere bakıyormuş gibi yapıp masayı gözlüyordum. Altaylı masadakileri esir almıştı! Herkes onun ağzına bakarken döktürdü:
- Şimdi size seçim gecesi CHP Genel Merkezinde yaşanan bir diyaloğu anlatacağım…
Taş kesildik, dinliyoruz…
- Parlamento ve cumhurbaşkanlığı kaybedilmiş… CHP’de ağızları bıçak açmıyor. Keyifler kaçık. Ekrem İmamoğlu İstanbul’a dönmüş, parti yönetiminden isimler yorgun ve keyifsiz, koltuklara yığılmış… Oldukça bildik tanıdık isimler, hatta parti adına konuşan kişiler, gelecek planlarını şekillendiriyorlar…
Masaya saniyelik göz attım, herkes hâlâ heykel! Altaylı devam etti:
- Toplantıdakilerden biri dedi ki: Sayın Genel Başkan, çok iyi performans gösterdiğiniz ve toplumsal kabulünüzü en üst düzeye çıkardığınız bir seçim süreci yaşadık. Başladığınız yerden çok daha yüksek bir noktada seçimi tamamladınız ama yetmedi. Bundan sonrası için ne planlıyorsunuz! Bir daha seçimde yeniden aday olma planınız var mı, nasıl bir yol haritası çizmeliyiz.
Anlattığından anlıyoruz ki: Kemal Kılıçdaroğlu çok net, çok açık bir yanıt veriyor. Diyor ki:
- Bu benim ilk ve son Cumhurbaşkanlığı adaylığımdı. Bir daha Cumhurbaşkanlığı dahil herhangi bir pozisyona aday olmayacağım. Ne zaman yapılırsa yapılsın bir dahaki seçimde aday ben değilim. Böyle bir niyetim de, arzum da yok…
***
Masadaki suskunlar şaplak yemiş gibi hareketlenirken, içeri Murat Karayalçın girdi. Sessizce Salooonu süzdü. Özel locaya aldılar!
Televizyondan İmamoğlu’nun sesi duyuldu:
- Ben Ekrem! Geliyorum…Çekil…
Peşinden Mustafa Sarıgül göründü ekranda:
- Kılıçdaroğlu’nun yanındayız… Partimi CHP’ye katma kararı aldım…
Bu arada KJ’den bir son dakika haberi akıyordu:
- Kılıçdaroğlu’na baskı var. CHP’nin İBB Başkan Adayı Sarıgül olabilir…
Mehmet Sevigen ve Yılmaz Ateş, Salooona girmek isterken, “doluyuz” diye kapıdan çevrildi!
Prof. Dr. Ersan Şen, “İYİ Parti’nin yüzde 10’un altına düşmesinin sebebi Kemal Kılıçdaroğlu’dur” diyerek ortalıkta seğirtti ama duyan olmadı!
***
Televizyon zappinglenince; ekrana bakan herkes; hafif yan dönmüş, başını öne eğmiş ve gözleriyle değil de çatık kaşlarıyla izleyiciye bakar haldeki Fatih Portakal’ı ve parmağını buldu yamacında. Dumanı üstünde bir kulis bilgisi aktarıyordu:
- Ekime kadar beklenmeden olağanüstü kurultay olabilir diyenler var… Ayrıca, kulislere göre, eğer bu bilgi doğruysa, üzücüdür: İmamoğlu bayrak açmış olsa da Yargıtay’daki cezası onanacak ve o otomatik olarak yarış dışında kalacak…
***
Kumandayı eline geçiren kanal değiştiriyordu. Yavuz Ağıralioğlu, Ahmet Hakan’a “Parti kuracağım” derken, Salooondakilerden biri kumandaya bir kez daha dokundu. Ekran ve söz artık Zafer Şahin, Abdulkadir Selvi ve Melik Yiğitel’indi…
Üzerindeki ilgi azalan Fatih Altaylı patat haline bürünürken, Salooonun kuytu köşesindeki Reha Muhtar kıskançlıkla onu kesiyordu!
***
Havada bela kokusu vardı…
Yazımı yazmak için mekandan çıktım. Montumun yakasını kaldırıp ayakuçlarıma bakarak uzaklaştım…