‘Proje Partisi’ buraya kadar

Nihat Kaşıkcı

Adını net koyalım: İYİ Parti, bir proje partisi olarak kuruldu.

Türkiye’nin yolunu kesmek isteyenler, sokak ayaklanmasını (Gezi), medya-polis-yargı darbesini (17/25 Aralık), uluslararası mahkemelere götürme namussuzluğunu (MİT tırları), Kürtleri sokağa dökme kışkırtmasını (Kobani), çukur çatışmalarını (Sur ve Cizre kalkışması) ve nihayet 15 Temmuz FETÖ darbe-işgal girişimini denediler.

Bu ahlâksız ve kuraldışı girişimlerden sonuç alamayan ABD-AB-NATO-PKK-FETÖ çizgisi ve Türk siyasetindeki uzantıları, bu kez işi ‘demokratik-meşru yollarla’ denemeye karar verdi.

Hani, ABD’nin şimdiki Başkanı olan zat, daha henüz seçilmemişken, “Erdoğan’ı bu kez demokratik yollarla indireceğiz…” gibi laflar etmişti ya!.. İşte öyle…

Peki neydi, bu ‘demokratik’ yollar?

Öncesinde CHP’ye operasyon çekilmişti. Devedişi gibi sağlam siyasetçi Deniz Baykal, FETÖ üzerinden icra edilen ahlâksız bir kaset komplosuyla alaşağı edilmişti. Yerine, birkaç yıl öncesinden itibaren üst akıl tarafından hazırlanmakta olan Kemal Kılıçdaroğlu, tereyağından kıl çeker gibi bir operasyonla getirilmişti.

Kılıçdaroğlu CHP’nin Atatürkçü-Ulusalcı genetiğini değiştirdi; onu PKK uzantısı terör partisiyle eşleştirdi.

Sonra, Türkiye aleyhindeki tüm siyasî komplolara canhıraş bir gayretle direnen MHP ve onun Lideri Devlet Bahçeli hedef alınmıştı. Aylar öncesinden kurulmuş kaset komplosuyla, MHP’nin yönetim kadrosu büyük ölçüde tasfiye edilmişti.

Fakat büyük oyunu gören Devlet Bahçeli, bu komploya direnmişti. ‘Akşener vakasına’ geçmeden önce, buraya bir virgül koyalım.

HİÇ BİR SİYASÎ ADIM TESADÜFÎ DEĞİLDİ

Elbette Erdoğan’ı tasfiye etmek için, sadece CHP ve MHP’ye operasyon çekmek yetmezdi. AK Parti’nin de ‘ufalanması’ gerekiyordu.

Abdullah Gül ve Ali Babacan’ın epeydir karın ağrıları olduğu malumdu. Dolayısıyla Erdoğan’ın karşısına dikilmeleri pek zor olmadı.

Lakin şaşırtıcı olan, Ahmet Davutoğlu gibi, daha az bir zaman önce Erdoğan ve AK Parti’ye bağlılığını Meclis kürsüsünden, yemin billah ilan etmiş birinden, AK Parti ve Erdoğan’ı vurmayı hedefleyen hamleydi.

Demek ki, Davutoğlu ve etrafındaki ‘Karar’cılar hakkında bilmediğimiz çok şey varmış. Biz meseleyi sadece ‘AK Parti içindeki Akepe’liler’ sanıyorduk. Yanılmışız…

Nihayet Akepe’liler, yollarını ayırıp Erdoğan’ın karşısına ‘asırlık muarızlarmış’ gibi dikilince, öncesindeki Akşener Projesiyle birlikte siyasî denklem tamamlanmış oldu.

Şimdi tekrar Akşener Projesine dönelim…

MHP’yi, FETÖ yargıçları destekli ‘kurultay oyunuyla’ ele geçirmeye çalışan Meral Akşener, bozkırda önüne konulan metal polis bariyerlerini, zavallı eşine attığı fırçalar eşliğinde tırmalasa da, bu ülkenin namuslu yargıçlarını ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sağlam duruşunu aşamadı.

MHP’yi kurultay oyunuyla ele geçiremeyince, ‘bari ne koparırsak kârdır’ diyerek, gitti İYİ Parti’yi kurdu, Akşener.

Başlangıçta etrafında, ‘Ülkücülüğü kendinden menkul’ veya ‘baba kontenjanından Ülkücü’ bazı tipler de vardı. Bunların vitrin mankenliği sayesinde, Anadolu’daki birçok gariban Ülkücü-milliyetçi de, ‘Asena’ sandıkları Akşenir’in peşine takıldı. Tabi gelinen noktada, o iyi niyetli Ülkücüler de kendilerini kocaman bir boşlukta buldu.

KURT KAPANI

Evet, Akşener bir proje siyasetçi olarak görevini yaptı, fakat miadını da doldurdu. Dahası, kendisine ve partisine yüklenen ‘misyon’, eşyanın tabiatına aykırı yönler içeriyordu.

Yani bir yandan Bahçeli’nin Türk Milliyetçiliğini beğenmeyeceksin, öbür yandan bölücü terör örgütü PKK’nın siyasî partisi ile aynı potada yoğrulacaksın.

İstediğin kadar kamuflajlar giyin, istediğin kadar ‘yasal teması’ yol arkadaşın CHP üzerinden yürüt, çıplak gerçek değişmiyordu. Mızrak, çuvalın boyundan çok daha uzundu.

Dahası, PKK ve FETÖ’nün, masanın altında olmakla birlikte aslında denklemin tam göbeğinde yer aldığı 6+bilmemkaçlı masada öylesine bir kurt kapanı kurulmuştu ki; Meral Hanım adeta bir iğneli fıçı içine sokulmuştu. Ne yana dönse, her bir yerine iğneler batıyordu.

Böylece, kumar masası olarak niteleyip devirdiği masayı, 72 saat içinde hem de süklüm püklüm edilerek yeniden kurdurup, döktüklerini de toplattırdılar, Akşener’e…

Kurt kapanından kurtuluş yoktu.

14-28 Mayıs seçimleri kaybedilince, Akşener, biraz da gönüllü olarak sürüklendiği kurt kapanından azat olduğunu sandı. Afyonkarahisar toplantısında, kocaman kocaman laflarla süsledikleri ‘seçime 81 ilde kendi adaylarıyla girme’ ilanı, her ne kadar dağın fare doğurması esamisinde olsa da, yine de kulislerde ‘acaba’ düşüncesine yol açtı.

O günlerde yazdığımız bir yazıda, eğer kararının arkasında durursa, Akşener’in, seçimlerde bir şey elde edemese bile, partisine bir kimlik ve çizgi kazandırma yolunda önemli bir adım atmış olabileceğini dile getirmiştik. Fakat cümlenin sonuna, “Bundan emin değiliz…” şerhini de düşmüştük.

LAHANA TURŞUSU BU PERHİZİ BOZMAZ

Aradan 5-6 ay geçti. Bu süreçte Akşener ve sözcüleri, hiçbir partiyle ittifak yapmayacaklarını, 81 ilde ve tüm seçim çevrelerinde seçime kendi adaylarıyla gireceklerini defalarca beyan ettiler.

Fakat nedense, bu açık ve kesin beyanlarına rağmen, kelimelerinde olmasa bile, yüz ifadelerinde, beden dillerinde ve ağızlarındaki dilin hareketinde hep bir kuşkuyu görünür kıldılar.

Yani, Akşener ve sözcülerinin dilleri farklı söylüyor, gözleri başka şeyler anlatıyordu.

Nihayet Akşener, CHP kurultayından sonra, muhtemelen el yükseltme gayesiyle, ittifak meselesine soğuk baktığını yineledi.

Sonra araya, ‘ablasının kardeşi’ Ekrem İmamoğlu girdi… Ardından, hangi partinin belediye başkanı olduğunu anlayamadığımız Mansur Yavaş ziyareti gerçekleşti. Ve nihayet CHP’nin çiçeği kulaklarındaki yeni Genel Başkanı Özgür Özel’in ‘abla ziyareti’ yaşandı.

Muhtemelen bu ziyaret sırasında dile getirilen ‘havuç’ mesabesindeki cazip teklifler ile ‘İmamoğlu ve İBB desteğini’ arkasına almış olan CHP medyasının ‘sopa’ siyaseti, umulan etkiyi gösterdi. Ki, ‘astığı astık kestiği kestik’ Asena Meral, bazı seçim çevrelerinde işbirliği konusunu partisinin Genel İdare Kurulu toplantısına götüreceğini beyan etti.

Yani, ittifak siyasetine devam…

Tabi, yerel seçimde zaten adı konularak yasal ittifak olmuyor. Filan yerdeki belediye başkanı müttefik partiden olur, meclis üyeleri kırışılır falan filan…

Eh, bu kadarcık lahana turşusu da, zaten Akşener’in dikiş tutmayan perhizini bozmaz.

Orası öyle de, acaba Meral Hanım, bu oyunun sonunda kendisi ve partisi için bir çıkış yolu olmadığını halen anlayamadı mı?

Kurt kapanı kurulmuş bir kere. Ve dahi 28 Mayıs itibarıyla Meral Akşener ve İYİ Parti’nin kullanım süresi doldu.

Aslında belli bir yaştan sonra her şeyden elini eteğini çekip, torunlarını sevmek de fena bir iş sayılmaz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.