Rahmet yerine ışıklar içinde uyusun

Zafer Çam

Rahmet yerine ışıklar içinde uyusun

 “Işıklar içinde uyusun”.

Sözleri son günlerde yaygınlaşıyor.

Ölümde bile ayrışmaya, kutuplaşmaya gidiyoruz.

Birisi Allah rahmet etsin derken, diğerleri ışıklar içinde uyusun diyor.

Eskide ölünün arkasında rahmet okunurdu.

Şimdi ışıklar içinde uyusun okunuyor.

Ömür kısa gelir geçer, bu dünya imtihan.

Sen ahiret için ne kazandın ona bak.

Şan, şöhret, makam, koltuk, saltanat bunların sonu var.

Oturduğun konakların, yalıların, villaların hepsi bu dünyalıklar. 

Kimseye kalmayacak ki bu dünya hepimiz bir gün hakka yürüyeceğiz. 

Önemli olan beden değil, Allah’a yaptığın kulluk ve arkada bıraktıklarındır. 

Doğruyu, güzeli, iyiliği bırakırsan arkadan hep iyiliğin söylenirsin, kötülük bırakırsan da onunla hatırlanırsın. 

Hayata veda edenlerin arkasından söylediğimiz sözler biraz da kendimizi teselli etmek, üzüntümüzü hafifletmek için söylenmiş sözlerdir aslında. 

“Nur içinde yatsın” deriz örneğin; bunu derken kaybettiğimiz kişinin bedeni karanlık bir kabirde yok olurken ruhu aydınlıkta ve huzur içinde olsun demek isteriz. 

Son günlerde mevtanın ardın bir söz yaygınlaşıyor.

Işıklar içerinde uyusun.

Bizim kültürümüze giren bu ışıklar sözüne ne dersiniz. 

Dikkatimi çeken ölenlerin ardından söylenen ''ışıklar içinde uyu'' sözü, içten olmayan, samimiyetten uzak, gelenek görenek, Müslümanların usullerine aykırı bir söz gibi geliyor.

Benim bildiğim ölen kişinin ardından, Allah rahmet eylesin, Allah taksiratını affetsin, Allah rahmetiyle muamele etsin.

Makamı cennet olsun, yatığı yer nur olsun derlerdi.

Son dönemde bir de “ışıklar içinde uyusun” denir oldu ölenlerin arkasından. 

Kim neyi, nasıl söylemek istiyorsa söylesin elbet. 

Takıldığım nokta, “ışıklar içinde uyusun” sözünün sanki alternatif bir söylem, bir modernlik, demokratlık, laiklik, din karşıtı bir söylem gibi geliyor.

Dindar olmayan, biraz da solcu ya da liberal kimliğiyle falan tanınan insanlar ölenlerin arkasından Allah rahmet etsin deyince gerici bir dil kullanmış olacaklarını falan düşünüp, o yüzden mi öyle söylüyorlar acaba, nedir?

 “Işıklar içinde uyusun” 

Kabirde, toprağın altında, elektrik, lamba, ampul, ışık yok.

Ruh bedenden ayrılıyor hesap gününe kadar karanlıklarda kalıyor.

Herhalde "Nur içinde yatsın" dememek için söylüyorlar bunu! 

İye de o ışığı sağlayacak bir güce ihtiyaç var! 

O güce inanmadıklarına göre, "Işıklar içinde uyusun" demekle olmaz. 

Işığın sahibine inanmayanlara bir an önce ışığın sahibine inan ki o sizi rahmetiyle nurlandırsın.

Rahmet kelimesinden rahatsız oldunuz da onun yerine bu kavramı karşılamaya hiçbir şekilde kifayet etmeyen “ışık” sözü tuhaf ve zorlama bir söz gibi geliyor bana…

Bir tarafta “ölü”, diğer tarafta da sıradan ampul mü, projektör mü, yoksa sahne lâmbası mı, ne olduğu belli olmayan bir “ışık” var…

Uyusun ışıklar içinde.

Uyumuyor o, ölü. 

Işığı algılayamaz çünkü bedeni cansız artık.

Oda yalan dünyayı bıraktı, geçti hak dünyaya. 

Bir gün her nefis o ölümü tadacak. 

Şundan ölmüş, bu sebepten ölmüş onlar sadece ölümün bir ismi olacak. 

Dedim ya bu dünyadan göçerken, imanla mı, yoksa imansız mı gittiğin ona bak.

Rahmeti de, şefaati de, nuru da, ışığı da yaşarken sen götüreceksin.

Cennet bahçelerinde bir bahçeyi de burada kazanacaksın.

Cehennem çukurlarında bir çukuru da ateşinin odununu da buradan götüreceksiniz unutmayınız.