Bir kadeh vücuda yarar
İkincisi makûl karar
Üçüncüsü kafayı sarar
Dördüncüsü keseye zarar
Beşincisi zihni yorar
Altıncısı hatır kırar
Yedincisi plân kurar
Sekizinci bela arar
Dokuzuncu vurur kırar
On'da yargıç soru sorar!
Ortaokul'u, Kırıkkale Keskin'de okudum. Yirik Yaşar adında birisinin lokantası vardı. Akşam karanlığı çöküp, çarşı pazar boşalıp, insanlar koltuk altlarında üçer beşer ekmek, ellerinde sebze meyve dolu filelerle yorgun argın evlerine dönerlerken, ilçenin EKABİR takımı, sanki havanın kararmasını bekliyorlarmış gibi Yirik Yaşar'ın lokantasının yolunu tutarlardı...
Yirik Yaşar, uzun boyluydu karayağız denilen tipte, kim bilir hangi kabadayılık günlerinden kaldığı belli olmayan bıçak yarası izi, üst dudağında ağzının sağ alt tarafından sağ burun deliğine kadar uzanıyordu. Sanırım, bu kesikten dolayı adının önüne yirik yaftası lâkap olarak eklenmişti. Beyaz gömlek, üstüne oymalı yelek giyen Yirik Yaşar, gümüş köstekli cep saatinin zincirlerini yelek ceplerinin üstüne sallandırırdı...
Çarşı boşalır, bazıları günün gündüz kısmını bitirip, geri kalan bölümünü evlerine çoluk çocuklarına taşırlar çarşıyı yorgunluklarıyla, korkularıyla endişeleriyle birlikte mahalle bekçilerine terk edip giderlerken, aynı şehrin Kaymakamlık binasının hemen altındaki Yirik Yaşar'ın meyhanesinde hayat yeni başlardı.
Allı Turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle
Eğer bizi suâl eden olursa
Boynu bükük, benzi soluk yar söyle...
Nameleriyle Hacı Taşan'ın saz ve sözü eşliğinde kadehler kaldırılır türküden türküye, coşkudan coşkuya geçilir sesler dışarıya taşar, gece yarı edildikten sonra evlerin kuytusuna, fırınların sıcak duvarlarına sırtını vermiş tanıdık bekçiler selamlanılarak evlere varılırdı...
Çocuk merakımla, gündüz içki olmadığını bildiğimden meyhanenin içini görmek için çorba içer, duvarları araştırırdım. Sarararak asıl rengini kaybetmiş duvarlarda genellikle bağlama, keman davul gibi müzik aletlerinin yanında içki içenlere UYARI niteliğindeki yukarıya sözlerini aldığım tabela yılların tozu içinde yamuk bir şekilde asılı dururken karşı duvarda da;
“BAŞLASIN FASIL, İÇELİM USUL USUL” Tabelasını görürdünüz.
Güneş ışığı altında su ile meyvenin Fermentasyon (Mayalanma) işlemine tabi olması sonucu tesadüfen bulunan alkollü içeceklerin tarihinin MÖ 10.000. yıllarına kadar dayandığı söylenmektedir. Bilinen ilk alkollü içkinin bira olduğu, Çinlilerin MÖ 4000 yılında şarap yaptıkları tarihi belgelerdedir.
Türklerde alkollü içki tüketimi Orta Asya dönemden başlar. Alkol oranını çok düşük %1-2-3’lerde olduğu söylenen KIMIZ yemek yerine dahi kullanılmıştır. Bunun yanında Türklerde Orta Asya döneminde bira ve şarap benzeri içkilerin yapıldığı gene tarihi kayıtlardadır.
İslamiyet’te, "Aslolan ayık ve ciddi olmaktır. Kendinden geçmiş bir vaziyette lezzetin rehaveti içinde bulunmak makûl değildir, bunların bir takım faydaları vardır ancak zararları faydalarından çoktur diyen (Bakara 2/219)"suresiyle, Medine döneminde içki içmek ve zevk verici maddeler kullanmak yasaklanmıştır.
İslam dininde yasak edilmesine rağmen her devirde ve her dönemde gerek İslam ülkelerinde gerekse Türklerde; Selçuklu dönemlerinde, Osmanlı döneminde her kesimden insanlar tarafından içki içilmiş, yasaklama içkiye olan rağbeti daha da artırmıştır.
Rakı, Türkiye coğrafyasına, Türklere özgü olup geleneksel bir içkidir. 5. Yüzyılda Doğu Roma İmparatorluğunda Rakı benzeri bir içkinin varlığı tespit edilmiştir. 11. yüzyılda Türkler tarafından öğrenilerek daha çok Bektaşi kökenli kişilerce Anadolu'da ve Rumeli'nde üretimi yapılmıştır.
Abdülhamit taraftarları her ne kadar saçma argümanlar ve yanlış bilgiler eşliğinde inkâr etseler de ilk Rakı Fabrikası,1880 yılında Osmanlı döneminde, Abdülhamit'in Baş Mabeyincisi Sarıcızade Ragıp Paşa tarafından Tekirdağ yolu üstünde bulunan Urumeli Çiftliğinde açılmış; Urumca Rakısı, Bozcaada Rakısı, Denizkızı Rakısı markalı rakılar da dönemlerine damgalarını vurmuşlardır...
Ey zahit şaraba eyle ihtiram
İnsan ol cihanda bu dünya fani
Ehline helaldir na ehle haram
Biz içeriz bize yoktur vebali
Sevap almak için içeriz şarap
İçmezsek oluruz düçarı azap
Senin aklın ermez bu başka hesap
Meyhanede bulduk biz bu Kemali
Kandil geceleri kandil oluruz
Kandilin içinde fitil oluruz
Hakkı göstermeye delil oluruz
Fakat kör olanlar görmez bu hali.
Sen münkirsin sana haramdır bade
Bekle ki içersin öbür dünyada
Bahs açma HARABİ bundan ziyade
Çünkü bilmez haram ile helali
Tarihin her döneminde tartışılarak günümüze kadar gelen içki (ALKOL) konusu günümüzde de devam etmekte, tartışmaların sonu hakaretlere, kavgalara kadar varmaktadır. Oysa sıkı ŞERİAT kurallarıyla yönetilen ülkelerde; yasak'ın ilgi “YASAK İLGİ DOĞURUR” doğurduğundan içki tüketiminin açık toplumlardan aşağıda olmadığını istatistikler göstermektedir.
LAİK sistemde içki içip içmemek bir tercih meselesidir. Ülkede yüksek oranda vergi alınarak alkollü içki fiyatlarının yüksek tutulması içki içenleri sahte içkilere yöneltmekte bu da ölümlere sebep olmaktadır...
Sohbetlerde muhabbetlerde, eğlencelerde içki, içenler için sohbetin, muhabbetin eğlencenin ARACI olması gerekir, içki ARAÇ olmaktan çıkıp AMAÇ olmaya dönüşürse kötü sonuçlar doğuracağı da bir gerçektir...
Saygılarımla...