Ramazan ayının gelişine sevinmek

Abdullatif Acar

Ömür su gibi akıp gitmekte; her geçen gün bizi ölüme, hesaba ve mizana götürmekte… Amellerimiz az, günahlarımız çok. Ancak Allah’ın rahmetine ve mağfiretine güveniyoruz. Bu ruh bedendeyken, hala nefes alıp verme imkânımız elimizden alınmamışken Allahtan ümidimizi kesmiyor, O’nun bize sunduğu bu fırsatları en büyük nimet olarak görüyoruz.

Düşünün bir! Geçen sene aramızda olup, geleceğe yönelik ibadet ve itaate dair nice plan ve programlar yapıp, hayalleriyle beraber toprak altına giren insanları! Öyleyse an bu an, dem bu demdir.  Ruhlarımızın bunaldığı, nefeslerimizin daraldığı, çıkış yollarını özlemle gözlemlediğimiz bir zamanda on bir ayın sultanı kapımızı çalıverdi. Rahmet esintileriyle ruhlarımızı serinletti. Günahlarımızı mağfiret kurnasıyla temizledi.  O bizim için hazırlıklı gelirken biz ona kendimizi hazır hale getirmeyi her şeyden önce imanımızın bir gereği olarak bilmeliyiz.

Bu nedenler evlerin temizliği “Ramazan temizliği” alışverişlerimiz “Ramazan alışverişi” adını aldı. Ruhumuzu ve gönlümüzü ramazan için hazır vaziyete getirdik.  Her işimizi ramazana göre ayarladık; ertelediklerimiz oldu. Bir gayretle önceden tamamlamak istediğimiz işlerimiz söz konusu oldu.  Çünkü gelecek misafir ağır bir misafirdi.  Nihayet Ramazan’ın girişiyle tatlı telaşın yorgunluğunu ramazanın manevi atmosferinde atıvermeye başladık bile…  Çok sevindik gelişine. Sevinç ve coşkuyla “Merhaba ey şehr-i Ramazan merhaba ey Şehr-i ğufran diye karşıladık onu. Ramazan’ın gelişine sevinmeyen, onun gidişine üzülmeyen kalpler nede katılaşmış kalplerdir. Onun güzelliklerinden nasiplenmeyenler genelde ramazanın uğramadığı insanlardır. Onun sunduğu nimet ve ikramlara kalplerini kapatanlar ne kadar zalim insanlardır. Onsuz ve o yokmuş gibi davrananlar ne kadar akılsızdırlar. Ona sevinmenin bile cehenneme perde olacağını bilmeyenler ne cahil insanlardır.

Ramazan ayının gelişine sevinmenin  bile insanı cehennem azabından koruyacağını Peygamberimiz(s.a.v.) bizlere bildiriyor. Buyuruyorlar ki:

“Kim ki ramazan ayının gelişine sevinirse onun bedenini cehennem yakmaz.”

Lakin cehennemin yakmadığı insan olmak için biraz yanmak, şekil alamayan nefse kulluk şeklini vermek, onu adam etmek için sabır terbiyesiyle, oruç çekiciyle olgunlaştırmak gerektiğini bilmeliyiz. Onun için ramazan bir terbiye ayıdır. Sabır ve şükrün bir arada harmanlandığı, kulluk stajının verildiği, bin aydan daha hayırlı olan geceyi içerisinde barındıran bir aydır ramazan.

Ramazan’ın başı rahmet ortası mağfiret sonu günahlardan kurtuluştur. Ramazan girince cennet kapları açılır cehennem kapıları kapanır, şeytanlar zincire vurulur. Rahmet, mağfiret bereket ayı olan ramazan müminler için en büyük fırsat ve kurtuluş vesilesidir. Bu nedenle peygamberimiz üç aylara girdiğinde “Allah’ım recep, şaban ayını hakkımızda mübarek kıl, bizi ramazan ayına kavuştur” diye dua ederdi.

Şimdi o dua bizim içinde kabul oldu. Ramazan’ın gölgesi üzerimize düştü, fırsatlar ayağımıza geldi, imkanlar önümüze serildi.

Said b. Müseyyeb (r.a.) Selman-ı Fârisî’den (r.a.) ramazan ayının faziletiyle ilgili peygamberimizin(s.a.v.) şöyle buyurduğunu naklediyor: 

“Ey insanlar! Büyük bir ayın gölgesi üzerinize düşmüş bulunuyor! O ay içinde bulunan Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır. Cenâb-ı Hak (c.c.), bu ayda oruç tutmayı farz ve geceleri ibadet etmeyi nafile kılmıştır. Kim bu ayda hayırlı bir haslet ile Alla Teâlâ’ya yaklaşırsa, diğer aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap kazanır. Yine bu ayda bir farzı yerine getiren diğer aylarda yetmiş farzı yerine getirmiş gibi sevap kazanır.

“Bu ay sabır ayıdır. Sabrın karşılığı ise cennettir. Bu ay yardımlaşma ayıdır. Bu ayda müminin rızkı artar. Kim bu ayda bir oruçluya iftar ettirirse, bir köle azat etmiş gibi sevap kazanır ve günahları mağfiret edilir.”

“Oruçluya bir içim süt, bir içim su ve birkaç hurma vererek iftar ettirene de Allah Teâlâ bu sevabı verir. Kim bir oruçlunun karnını doyurursa, Allah Teâlâ onun günahlarını mağfiret eder. Yine onu benim kevser havuzumdan içirir ve ondan sonra hiç susuzluk çekmez. Oruç tutan kişinin sevabından bir şey eksilmeden kendisinin kazandığı sevap kadar da iftar ettiren kişiye sevap verilir.”  

“Bu ay öyle bir aydır ki, öncesi rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden azat olmaktır. Bu ayda kölesinin (hizmetçisinin, işçisinin) işini hafifleten kişiyi Allah Teâlâ (c.c.) ateşten azat eder.”

“Bu ayda şu dört haslete sıkıca sarılın: iki haslet ile Rabb’inizin rızasını kazanır, ikisine ise her zaman ihtiyaç duyarsınız. Rabb’inizin rızasına kavuşturacak iki haslet şudur: Allah’tan başka ilâh bulunmadığına şehadet getirmek ve Allah’tan günahların bağışlanmasını dilemek. He zaman ihtiyaç duyduğumuz iki haslet ise, Rabb’imizden cenneti istemek ve cehennemden O’na sığınmaktır.” 

Cebrail ramazana yetişip yukarıdaki belirtildiği gibi müjdelere rağmen bu fırsatı değerlendirip, günahlardan temizlenemeyen insanlara “yazıklar olsun” dediğinde Peygamberimiz “amin” diyerek karşılık vermiş, bu ayı iyice değerlendirmeyenleri kınamıştır.

Müjdelere nail olan kullarından olmak ümit ve duasıyla…