RAMAZANIN BİTİŞİ BİZİ BİTİRMESİN

Abdullatif Acar

Ramazan’ı hâlbuki ki nede coşkuyla karşılamıştık. Çarşılar pazarlar çok canlıydı, camiler dolup taşıyordu, salavatlar, toplu bir şekilde yapılan dua ve zikirler heyecanlandırıyordu. Minarelerin kandilleri adeta yol gösteriyordu rotasını kayıp eden gemiye deniz fenerinin yol gösterdiği gibi. Mukabeleler coşkuyla okunuyor; huşu içerisinde dinliyorduk. Hayır ve hasenat, infak ve zekât fakir fukaranın sevinci, aşı, ekmeyi, giyimi kuşamı oluyor, bir sene gülmeyen yüzlerde tebessüme dönüşüyordu. Yetimlerin başı şefkatle okşanıyor, sanki yetim ve öksüzler anne babalarına kavuşuyordu.  Bayramla son noktayı mı koyduk bu güzel hasletlere, insan demeden edemiyor. Yetimler yine yetim, öksüzler yine öksüz mü kalacak acaba? Kimsesizlerin kimsesi olmayacak mı? Düşene uzanacak eller bulunmayacak mı?

  Ramazan’ın gidişiyle yine durgunlaştı gibi sokaklar. Manevi bir yoğunluk çöktü yaşam alanlarımıza.   Sanki ramazanın bitişiyle, gidişiyle biz Müslümanlarda yetim ve öksüz kalmış gibi olduk. Duygular zayıfladı, hissiyatlar hissedemez oldu. Ramazan her şeyi alıp götür dü mü? Halbuki o rahmeti bol bir aydı. O gelince bir yıla değil, bir ömre yetecek güzellikleri kalbimize bırakacaktı. O bıraktı da biz mi almaya tenezzül edemedik; o uzattı da biz mi uzanamadık.

   Ramazan ibadet ayı olurken 11 ay dinlenme ayı olmamalı. İbadetlerle yorulmak, onları özümsememizin göstergesidir. Bıkkınlık  her an ihtiyaç duyduğunuz şeylerde söz konusu değildir. Her gün yiyoruz, içiyoruz. Ancak yeme ve içmeden yorulmuyoruz. Allah, ramazandan sonra sorumluluğumuzu üzerimizden almadığı gibi nimetlerinden faydalandırmaya da devam ediyor. Şükrümüz, zikrimiz devam etmeli. Ramazan unutulanları hatırlatmak için gelmişti, Rabbini unutanları, kendini unutacak kadar unutkan olanları kendine getirmek için gelmişti. Yani ramazan birazda bizi, biz etmek için, bizi kendisini ihya edenler kadar ihya etmek için gelmişti.  Ramazan’ın bitişiyle bitmemeliyiz.

     Yüce Allah bizi uyarıyor:

    “Ey iman edenler, Allah’ı unutmayın. Allah’ı unutursanız kendinizi unutursunuz. Allah’ı unutursanız, Allah da size kendinizi unutturur.”

  İbadetleri unutanlar unutulmaya mahkûm olurlar. Allah’ı unutanlara Allah kendilerini unutturur. Öyleyse bize can veren, bizi ayakta tutan, bizi biz eden, bizi esfeli safilinden kurtaran ibadetleri bu inanç içerisinde yerine getirmeye devam etmeliyiz.  

    İbadetler alışkanlıktan öte anlam ifade etmeli. Buda onlara olan muhtaçlığımızı hissetmeyle alakalı. İnsan, Allah’a her daim kulluk yapması gerektiğini bilmesi ve bunu zerrelerinde hissetmesi gerekir. Nasıl ki aç insan midesi sinyal verince yemeye koşar, bir müminde bir vakit namazı geçirdiğinde ruhunun verdiği sinyalle pişman olup o açığını kapatması gerekir.  İbadet insan için hava ve su kadar önemlidir. Her günün ibadeti o gün yerine getirilmeli.  İbadetler hissiyatları mızı uyandırmalı duygularımızı yenilemeli, imanımızı sağlam ve sarsılmaz bir hale getirmeli, manevi bağışıklık sistemimizi güçlendirmeli.  O zaman göreceğiz ki ibadet ve itaat etmek en öncelikli gayemiz haline gelivermiş.

  Öyleyse kendimize gelip ramazan sevincimizi bir ömür kulluk etme erdemliğiyle devam ettirelim. Aynı heyecan ve sevinçle namaza koşalım. Fakir, yetim ve öksüzleri unutmayalım, ikramlarımızı ve izzetlerimizi artıralım. Yolda kalmışa yoldaş, darda kalmışa arkadaş, dertli olana çare olalım.  Ramazan’da kazandıklarımızı heba etmeyelim. Madem ramazan ayı bir mektep ve eğitim ayıydı, aldığımız nurani şehadet namemiz hayatımızı kalan kısmını bir bayram haline getirmesi için irademizin hakkını verelim.

 Selam ve dua ile…