Ramazan’nın bize kazandır-ama-dıkları!

H. Yıldız Bayrak

Yıllardan beri süregelen bir alışkanlıktır özellikle Ramazan ayı yaklaştığında orucun insanlara faydaları, Ramazan ayının faziletleri ve bize kazandırdıklarını anlatmak. Yaptığımız ibadetlerde ne zaman ki Allah rızasının yanında başka faydalar arar olduk o zaman ibadetlerimizin içi boşaldı. Özünden uzaklaştık. Neden oruç tutuyorum? Allah emrettiği için. Kamil bir orucun bana faydası nedir? Rıza-i ilahiyi kazanmak. Boş verin başka anlamlar yüklemeyi! Tüm ibadetlerimiz rızayı kazanmaya yönelik olsun diğer faydaları kendiliğinden geliyor, pragmatik olmaya gerek yok! Gelelim Ramazan’a… Aç kalırız o yüzden açların halini anlarız öyle mi? Ramazan geldi gidiyor dürüst olalım gerçekten açların hali anlıyor muyuz çeşit çeşit iftar menüleri önümüzdeyken? Açlık nedir biliyor musunuz? İftar yemeğini yiyememektir, orucu suyla hadi yanına katık ekmekle açmaktır. Kaç orucu, bakın kaç Ramazan’ı demiyorum kaç orucu gerçek bir ihtiyaç sahibi gibi tuttuk sahurda su ve bir parça ekmek, iftarda da aynı… Yapabileni tebrik ediyorum ama çoğumuz iftar menüsünde çeşit sayısı az olunca veya meşrubat ya da tatlı olmayınca burun kıvırıyoruz. Demek ki Ramazan bize açların halini anlama yetisi kazandıramamış!

​Bu ay bizim insanlarla daha fazla yardımlaşmamızı sağlıyor diyorsunuz değil mi? Kaçımız gerçek bir ihtiyaç sahibini, tekrar bizi iftara çağırması beklentisi de olmaksızın sofralarımıza davet ettik? Gerçek ihtiyaç sahibinden bahsediyorum yani masanıza oturduğunda çorabındaki yırtığa ya da elbisesindeki yamaya gözünüzü dikmeden iftar edebileceğiniz biri. Yahut da iftariyelik hazırlarken ırkına, diline bakmadan gerçek ihtiyaç sahibi olanı seçebildiniz mi? Diğer taraftan bakarsak Dünyanın dört bir yanında açlık ve yoklukla kıvranan Müslümanlara bir iftar sofrası kurabilmek adına uğraşanları eleştirmeyi bırakıp, yakınındakiyle ilgilen demek yerine hem yakınına hem uzağına yetecek nimeti veren Allah’a hamd ettiniz mi?  Demek ki Ramazan bize yardımlaşmayı öğretememiş!

​Yaklaşık 18 saat aç susuz bekliyoruz. İftara kadar sabrediyoruz çünkü oruç bize sabrı öğretirdi, zira oruç çok iyi bir öğretmendi. Fakat biz dersi kıran haylaz öğrencileriz. Hz. Peygamberin “oruçluyken birisi size sataştığında onunla tartışmayın, ben orucum deyip geçin” hadisine, bak tersime tersime konuşma elimden bir kaza çıkacak, zaten orucum! Diyerek muhalefet olduk. Ramazan gelince herkeste bir sinir. Ne oluyoruz? Hani sabırlı olmalıydık? Demek ki Ramazan bize sabrı da öğretememiş!

Bu liste böyle uzar gider Ramazan’ın bize kazandır-ama-dıkları şeklinde. Demek ki tam olarak amacımız Allah’ın rızasını kazanmaya yönelik değil, bir yer de bir hata olmalı. Ramazanda mı? O kur’an ayı, o yardımlaşma ayı, o yeniden dirilme, silkelenip kendine gelme ayı, o 11 ayın muhasebesinin yapıldığı yegâne zaman, o bin aydan daha hayırlı kadir gecesini içinde bulunduran ay! Yani aslında kazandıramayan Ramazan değil, güzel hasletleri kazanamayan biziz! Aynayı zat-ı şahanelerimize döndürüp kendimizi, öz gözümüzden ruhumuzu süzeceğimiz ve dahi yenilenip dirileceğimiz bir ay olması duasıyla. Hiçbir şey için geç değil, henüz Ramazan’ın yarısındayız!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.