Anlaşıldı…
CHP, PKK suyunda demlenmeye kararlı.
Eşbaşkanlar Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’nun başka da çıkış yolu yok.
DEMPKK ile ittifak, tam olarak bir çıkış yolu mu?
Pek mümkün gibi görünmese de, eşbaşkanlar bu kumarı oynamak zorunda.
İyi Parti’nin kıvrak bir manevra atıp, yeniden ‘noter-kumar masasına’ döneceğini umuyorlardı (ki, bu fakirin de kanaati o yöndeydi), fakat Meral Hanım geri dönülmez yola kırdı direksiyonu. Bu saatten sonra CHP ile masaya oturursa, bu kendisinin ‘son tangosu’ olur.
Geçelim işin o tarafını…
CHP, daha önce HDPKK kimlikli metresle girdiği ilişkiyi, terör siyasetinin yeni sürümü olan DEMPKK ile de devam ettirmek istiyor. Fakat metres bu kez ‘resmî nikâh’ diye tutturdu.
CHP için bu pek mümkün değil; zira CHP’nin üzerinde ‘Ulusalcı-Kemalist’ nikâhı mevcut. Boşanmaya kalksalar, mal paylaşımı yüzünden sırtlarında ceket bile kalmayabilir.
Yani resmî nikâh işi çok zor… Mızrak-çuval meselesi…
Peki, çare yok mu? Elbette var. İlkesizliğin, omurgasızlığın dibini bulduktan sonra, bir yol bulunur.
Mesela, resmî nikâh olmuyorsa ‘Devrim Nikâhı’ ne güne duruyor?
Nasıl mı olacak? Kemal Kılıçdaroğlu’nun, genetiğini kökten değiştirdiği CHP, esasen son 10 yıldır PKK’nın siyasî temsilcileriyle özdeşleşmek üzere, kulak memesi kıvamına getirildi. Yani adını resmen koymamak kaydıyla, her türlü ilişki ve işbirliği için zemin müsait.
‘AKP ve Erdoğan’dan kurtulmak’ uğruna, ‘CHP’li her haneden HDP’ye bir oy’ kampanyaları yürütülmedi mi? Yani mesele sadece CHP üst yönetiminin ‘uyumundan’ ibaret değil; parti sosyolojisi de, adını başka türlü koymak kaydıyla, her türlü ilişkiye hazır vaziyette…
PKK CHP’YE SIZMADI MI?
Süreç nasıl işleyebilir bu devrimci birliktelikte?
Adı konmamış ilişki biçimini biraz açalım: CHP’nin üst yönetiminde, milletvekilleri arasında (TR705 diyelim, siz anlayın), hâlihazırdaki belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ile delege ve sıradan parti üyeleri arasında hiç de azımsanmayacak sayıda PKK muhibbi var. Hatta kendisini oraya mensup olarak tanımlayanlar da… Sızıntı mebzul miktar…
CHP içine yuvalanmış bu zevat içerisinden, DEMPKK’nın onay vereceği isimleri aday yapmak zor değil.
Yalnızca başkan adayı olarak düşünmeyelim. Malûm, CHP tabanı ‘eşbaşkanlık’ modeline ufaktan ufaktan alıştırılıyor. PKK partisi zaten bu konuda şerbetli… Pekala eşbaşkanlık formülüne yatabilir, DEM’lenen CHP.
Nitekim bir önceki yerel seçimde bu muvazaa yaşandı. CHP’nin adayı olarak seçilen bazı belediye başkanları, HDPKK mensubu gibi hareket ediyor. Ya bizzat kendileri PKK’ya müzahir, ya yardımcıları, ya da birim amiri yaptığı şahıslar. Hatırlayalım, Mersin başta olmak üzere bazı belediyelerde, PKK’dan tutuklanan üst düzey isimler olmuştu. Şimdi isim verip de ispatlatamayacağımız aleni gerçekler yüzünden başımızı derde sokmayalım. Anlayan anladı, anlamayana sözümüz yok.
Elbette bu kez durum biraz farklı…
Yani daha bir göstere göstere yapılacak, bu kirli ittifak.
Bakalım milletin büyük çoğunluğunun gösterdiği basireti, CHP’ye oy veren ‘yurtsever-ulusalcı-Atatürkçü’ seçmenler de gösterecek mi?
İP MAKAS DEĞİŞTİRDİ
Hayrola Meral Hanım, başına kiremit mi düştü?
Son nutuklarında, CHP, PKK ve uzantısı partiye, milliyetçi refleksin gerektirdiği tonda seslendin.
Güzel bir gelişme. Lakin kafamız da karışmadı değil.
PKK’nın siyasî uzantısıyla aynı çorbaya kaşık sallamanızın üzerinden henüz 7 ay geçti.
Bir de, İmamoğlu ve Yavaş, sanki AK Parti-MHP adayı imiş gibi davranmak da neyin nesi?
Saraçhane Tiyatrosunun sahneleneli, unutulacak kadar zaman geçmedi. Hoş, sarmaş dolaş ve ‘çak’ resimleri unutulacak cinsten değil.
Hatta bir ay öncesine kadar, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş için ‘CHP’nin değil İP’in belediye başkanı’ yorumları yapılıyordu.
Elbette siyasî partiler zaman zaman politika değişiklikleri yapabilir. De, bu değişikliğin, ‘ana omurgaya aykırı olmaması’ gerekir. Ha, bir de hitap edilen kitleye birazcık da olsa ‘samimiyet görüntüsü’ vermek icap eder.
GÖZLER YALAN SÖYLEMEZ
Meral Hanım!...
Lütfen son TBMM grup konuşmanızın videosunu bir kez seyredin. Özellikle yüz ve göz ifadelerinize odaklanın. Şahsen, sözlerinizle yüz-göz ifadelerinizin farklı olduğu kanaatine vardım.
Neyse… O, ‘kalıbıyla zekâsı ters orantılı’ adamınız, bu vaziyetinize de ‘algoritma bozucu bir siyasî deha’ kılıfı dikebilir belki. Yerseniz…
Bu arada, Akşener'in sözlerindeki bir diğer tuhaf yan da, “Tankınızla, topunuzla gelin!..” şeklindeki kof meydan okumadır.
Hayrola Meral Hanım, kime meydan okuyorsunuz? Memlekette iç savaş çıktı da biz mi duymadık?
Ne diyelim, en doğru lafı, İP’ten ayrılan Ankara Milletvekili Adnan Beker söylemiş.
Gerçekten, 14-28 Mayıs’ta Allah Türkiye’yi korumuş.