Rusya Ukrayna savaşı devam ediyor. Daha da hızlanarak devam edeceğe benziyor. Ateşkes için uğraşan Türkiye, bu işi barışla taçlandırmak istiyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun söylediği gibi “NATO’da savaşın devam etmesini isteyenlerin” var olduğu gerçeği de akılda tutulmalıdır. Silah sanayii bunca yeni ölüm makinelerini birilerinin hayatı pahasına denemelidir. Suriye savaşında denenler artık demode oldu. Irak’ta denenler, Afganistan’da sınanalar artık eskidi. Eskimeyen, eksilmeyen ise savaş silahları üreten kan içicilerin doymazlığıdır.
Bir zamanlar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şam’dan başlayarak Beyrut, Amman, Kahire, Trablusgarp, Tunus ve Cezayir’de yoğun kalabalıklara hem de Türkçe olarak hitap etti. Mitingler tertip etti. Biz de gururlandık. Lakin batı “ne oluyor durun bakalım yoksa Osmanlı yeniden mi doğuyor” dedi ve bu günkü hal başımıza geldi. Aynısı olmasa da benzer şeyler Rusya için de oldu. 1970’lerde silahlarını Sovyetlerin verdiği Irak işgal edilirken ses çıkarmayan Rusya (o zaman Putin yoktu) Suriye’de sahaya indi. Libya’da, Mali’de, Nijer’de hatta Demokratik Kongo, Uganda ve Sudan’da sahne aldı. Sovyetlerin yeni versiyonu Orta Asya’da zaten sergileniyordu. Kazakistan olayları gibi yalandan bir protesto ile başlayıp isyana dönüşen küçük çaplı olayları bastıran ve yönetimi kendi lehine değiştiren Rusya “çok ileri gidiyordu”. Petrol ve doğalgaz gelirleri ile ihya olan Putin artık kabına, sınırlarına sığmıyordu. O zaman bunu bir şekilde engellemek gerekiyordu. Çünkü ABD’den başka sözü geçen olmamalıydı dünyada. İşte karşımızdaki durum bunun yansıması neticesidir.
Ticari başarısı, kuralsız bir al-ver ile güçlenen Çin… Yaptığı yollar, havaalanları binalar için verdiği hizmetin karşılığını veremeyen, parasını ödeyemeyen ülkelerin tabii varlıklarına el koymakla sonuçlandı. Bazılarına borç verip, borcunu ödeyip şehirlerine limanlarına çökmek... Hatta Özbekistan’da Kerimov zamanında ihalesi yapılan ancak beş yıl önce tamamlanan Taşkent-Andican hızlı treni projesinin ödenemeyen bedeli için bütün şehirlerin süsü, en az elli- altmış yaşındaki çınar ağaçlarını alıp götürerek ödeşmeler… Uganda’da yaptıkları 300 milyon dolarlık borcunu ödeyemeyince havaalanına çöken bir Çin. Yunanistan’ın Pire, Pakistan’ın Karaçi, Tanzanya’nın bir limanı gibi borcuna karşı el konulan limanların sayısı epeyce fazladır. İran petrolüne senede iki milyar dolarlık yatırım karşılığında 20 yıllık çöküş de var elbette. Bütün bunları hatta daha fazlasını takip eden ABD-İngiltere bu işe de bir son vermek istediler. Önce Çin’de kurulu farikaları söktürdüler. Samsung’a altmış bir kişilik şehir büyüklüğündeki fabrikaları söktürülüp Hindistan’a götürüldü. Rusya gibi Çin de yakın zamanda muhtemelen yılsonu gelmeden önce Tayvan ile Çin kapıştırılacak.
En kolay kapıştırılacak olan ülke Yunanistan… Hep başkalarının tazyiki ile boyundan büyük işlere karışıp sonunda perişan olan Yunan… İngiliz’in tahrikiyle Venizelos’un başlattığı Anadolu’yu işgal hareketi denize dökülerek sonuçlandı. Bu iş yarım kalmış. “Atatürk mezarından kalksa da bir defa daha denize dökse” diyenlerin çok olduğu malum. Savaşsız bir dünya düşünmek hayal etmek bile imkansızlaşırken “zülm ile abad” olanın hanesinin viran olacağı günleri göreceğiz elbette. Bu savaşların neticelerini yarın yazacağım. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşını her iki taraf için, her şarttaki neticelerini yazacağım. Barış ve huzur dolu yıllara doğru!