Eski Hollanda Başbakanı yeni NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, tabiatına uygun işi bulmuş. Göreve gelişi 2 ay oldu, göğsünü gere gere savaş davulu çalıyor, “Savaş dönemi zihniyetine geçme zamanı geldi” demiş.
NATO Genel Sekreteri olana kadar bize demokrasi, insan hakları, uluslararası hukuk falan diye ders veriyordu bu adamlar. Yoktan var edilen Ukrayna-Rusya Savaşı ile üstüne bizzat kendi ağızlarıyla destekledikleri Filistin’deki soykırım, daha önce sessiz kaldıkları soykırım ve katliamların düşüremediği maskeyi indirdi.
İÇ SİYASETİMİZE MÜDAHALE KASTI
Mart 2017’de referandum kampanyası için Türk seçmenlerle buluşmaya giden zamanın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçağına iniş izni vermemiş, karadan Rotterdam’a giden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın Rotterdam Türkiye Başkonsolosluğu’na girişi engellenmiş, bir de ‘istenmeyen kişi’ ilan edilerek sınır dışı edilmişti.
Buluşmaya gelen Türk seçmenlerin üzerine köpekler salınmıştı. Hem diplomatik hem siyasi hem demokratik bir skandaldı yaşanan. Avrupa’nın skandalları, kendilerinden başkalarına karşıysa görülmez, soğutup, unutturulur.
Oysa Türk iç siyasetine, kasıtlı, çok cesur, hesapsız bir müdahaleydi bu skandal. Seçmen oy verecek çünkü bilgilenme hakkı var. Biri Dışişleri Bakanı iki bakan, sınır dışı ediyorsun birini. İki meşru devlet yetkilisi.
‘Terör örgütü’ diye tescillediğin halde kolladığın, meydanlarını açtığın, AB binasına kadar soktuğun PKK’dan daha fazla ne zarar görebilirdin acaba?
“BELANI ARIYORSAN..”
Olay üzerine Başbakan Mark Rutte’nin ince sözlerle bezediği açıklamaları, tutanın elinde kalan cinstendi. 15 Temmuz 2016 FETÖ kalkışması da başarısız olunca saçmalamakta sınır tanımadı ABD vassalı Avrupa; bilerek ve göstere göstere çiğnedi ahlak ile uluslararası hukuku.
O ders veren Rutte’nin NATO Genel Sekreteri adaylığı söz konusu olunca Türkiye aşkı gözleri yaşarttı. Şirinlikler, Türkiye’ye gelip gitmeler, uluslararası toplantılarda Türk heyetiyle samimi pozlar ve mesaj vermeler. Tükürdüğünü bu seviyede yalayabilen Rutte’ye, “Belanı arıyorsan senin olsun” dedi, onayı verdi Türkiye.
Göreve geleli iki ay olmuş “Savaş dönemi zihniyetine geçme zamanı geldi” diyor bizim ince düşünceli eski Hollandalı Başbakan. Kendi uydurduğu, sonu dünya savaşına varabilecek çatışma için özveri istiyor Avrupalılar’dan: ... Moskova, Ukrayna ve bizimle uzun vadeli bir çatışmaya hazırlanıyor.. Savunmamızı çok daha güçlü hale getirmek ve yaşam tarzımızı korumak için bu paranın küçük bir kısmına ihtiyacımız var.. Bu, lükslerimizin bir kısmını elimizden alacak, fedakarlık gerektirecek” diyor, fedakarlığın nereden yapılacağını da kendi ağzıyla işaret ediyor: Avrupa ülkeleri ulusal gelirlerinin dörtte biri kadarını emeklilik, sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerine kolayca harcıyor...”
Emeklilik, sağlık ve sosyal güvenlik, lüksmüş!
AVRUPA KİŞİLİĞİNİN TEMSİLİ
Rutte’nin, 4 gün önce Carnegie Uluslararası Barış Vakfı toplantısında yaptığı konuşmanın özeti bu. Sonunu da “Özgürlük bedavaya gelmiyor” diye bağlamış.
NATO, Birleşmiş Milletler ya da Dünya Sağlık Örgütü gibi daha birçok örgütün başına geçmek için kişilikli, öngörülü ya da insani projeleri olması gerekmiyor adayların, denileni yapması yeterli. Bunlarla dolu koltuklar.
Mehter kösü gibi savaş davulu çalıyor, dünya savaşı aracılığı yapıyor dün bize ince ince demokrasi edebiyatı kesen. Rutte’nin bünyesi, Avrupa kişiliğinin vücutlaşmış temsilidir.
Rutte, 8732'yi Boşnak'ı Srebrenica'da Bosna kasabı Mladiç'e teslim edip katline neden olan Hollandalı BM Komutanı Thom Karremans’a, 2006 yılında Üstün Hizmet Madalyası verebilen Hollanda’nın ve bundan rahatsız olmayan Avrupa’nın Rutte’sidir!