Saâdet asrında gözyaşı 

Süleyman Göksu

Saâdet Asrında Gözyaşı Ebû Bekir (r.a.)... Hayatı ağlamayla geçer. Vefat ederken de öyle. Müşrikler neden onu Mekke’de istemezler? Muhrik bir sesi vardır. Namaza durunca hıçkıra hıçkıra ağlar. Çoluk çocuk, genç yaşlı etrafını sararlar, etrafında halkalar teşekkül eder. Ebû Bekir öyle bir insandır ki hayatında karıncayı bile incitmemiştir. Mekke’de onu istememek demek, insanlığı ve merhameti istememek demektir. Hz. Ebû Bekir’i Mekke’den dışarıya niçin çıkarmak isterler, bilir misiniz? “Bunun huşu ile namaz kılması ve ağlaması, bizim çoluk çocuğumuzu, gençlerimizi baştan çıkarıyor” diyorlardı.
Sürülmesine, hicrete zorlanmasına sebep buydu. “Sen Mekke’de yaşayamazsın.” Niçin? “Okuduğun Kur’an, kıldığın namaz gönülleri çekiyor. Ağlamakla gönüllere giriyorsun!” O, çok ince bir insandır. Vefatına yakın hastalığında Allah Rasûlü, “Ebû Bekir’e söyleyin, yerime namaz kıldırsın.” demişti. Bunun üzerine Âişe validemiz der ki, “O ince kalplidir. Kur’an okurken ağlar o. Namaza durur ve ağlar!” Hz. Ömer, bunca şecaat ve sert yapısına rağmen, çok yufka yürekliydi. Bir kalbi kırığın yanında oturur, onunla hıçkıra hıçkıra ağlardı. Sahabi diyor ki, çok defa namaz kıldırırken Kur’an okur, ağlar ve bayılırdı. Eve baygın insan gibi götürürdük, sonra da hasta ziyaret eder gibi ziyaretine gider gelirdik.       
Hz. Ömer, kız kardeşi Fâtıma’nın evinde dinlediği Ayetlerin tesirinde kalarak ağlamış ve Müslüman olmuştu (İbn Hişâm, 1/230). Hz. Ebû Bekir’in de yufka yürekli olduğu, Sevr mağarasında ağladığı, Hz. Peygamber’in vefat edeceğini sezince gözyaşı döktüğü bilinmektedir (Buhârî, Fezâilu’ Ashâbi’n-Nebî, 2; Müslim, Fezâilu’s-Sahâbe 2). Tebük seferine katılamayan Kâ’b bin Mâlik, Mürâre bin Rebî’ ve Hilâl bin Ümeyye kusurlarını affettirmek için  hüngür  hüngür  ağlamışlardı (İbn  Hişâm,  4/945). 
Hz. Fâtıma, ablası Rukiyye’nin kabri başında sessizce ağlar, Rasûlullah (s.a.s.) da mübarek elbisesinin ucuyla onun gözyaşlarını silerdi. Kâfirler Hz. Câbir ibn Abdullah’ın babasını Uhud’da işkenceyle şehit etmişler, Câbir ile bacısı, şehit babalarına sarılıp ağlamışlar ve Rasûlullah onları bundan alıkoymamıştır. İslâm’a göre sadece insanlar ağlamaz; yer, gök, mü’minin gökyüzünde bulunan rızık ve amel kapıları, melekler, hayvanlar, diğer canlılar dahi ağlamaktadır. Firavun ve âl-i Firavun’un (denizde boğulup helâk olmasına) gök ve yer ağlamamış ve onların azapları ihmal edilmemiştir (44/Duhan, 29). Rasûlullah bir gün hutbe okurken, üzerinde bulunduğu hurma kütüğü inlemiş, o, mübarek elini kütüğün üzerine koyduğunda susmuş; Rasûlullah, o kütüğün, işittiği zikrullah için ağladığını söylemiştir (Buhârî, Menâkıb 25; Tirmizî, Cum’a 10, Menâkıb 6; Nesâî, Cum’a 17).