Sabır ve ahiret

Bekir Akdeniz

Sabırda esas gaye ibadettir ve sabretmek hiç şüphesiz Allahu Teala emrettiği için yapılmalıdır. Sabır mükafatlı bir ibadettir Allah'a kulluğu ağa ibadete bakan yönü budur.

Engelliler ya bizzat kendileri sabrederler veya kendilerinden sabır edilirler. Diyebilirsiniz ki herkes zaten ya sabır eden veya sabır edilen durumunda değil midir? Doğrudur yaşayan herkes bazı hadiselere karşı zaman zaman sabretmekle imtihan olunur. Ancak engellilerin durumu farklıdır. Engellilerde sıkça rastlanan bir durum olduğundan sabır onlarda adeta bir meleke haline gelmiştir. Hatta bu yüzden engelliler yıllardır aynı durumları yaşayarak çoğu zaman sabır ettiklerinin bile farkına varmazlar. Peki engelliler herkesten farklı ve herkesten fazla nelere sabır ederler?

Mesela bir bedensel engelli bakkaldan bir koşuda ekmek alıp gelemez. Alıp gelemez derken öyle bir şey hiç gerçekleşemez manasında söylemiyorum sadece bir koşuda alıp gelemez diyorum. Yoksa alıp gelir tabii ki ama başkaları ile mukayese edildiğinde daha uzun sürer ve daha zahmetli olur.

Bir görme engelli otobüs durağında "Afedersiniz bu otobüs nereye gider ?"diye soracak. Karşındaki kişi sorunun cevabını vermek yerine "Sen nereye gitmek istiyorsun?" Diye soruya soruyla cevap verecek Ama bu arada cevabını alana kadar otobüs gidecek giden otobüsün kendi otobüse olduğunu anladığında iş işten geçmiş olacak ve görme engelliye sabretmekten başka yapacak bir şey kalmayacaktır.

Ya da yolda güzel güzel yürürken biri yanınıza yaklaşacak "Abi sizin gerçekten kiminiz kimseniz yok mu?" diye soracak. Durduk yere böyle bir soruya maruz kaldıysanız siz ne düşünür ne karşılık verirdiniz? Ne hissederdiniz siz karar verin. Yahut biri sizi yakalayacak gayet iyi bildiğiniz bir yolda size "Beyefendi yanlış gidiyorsunuz" diyecektir. Bir başkası seni kimse aldı buraya senin sahibin yok mu diyecektir. Evlenmek veya iş sahibi olmak istediğinizde hakir görülüp reddedileceksiniz.

Bir bedensel engelli kendisine yönelen meraklı ve tuhaf bakışlara sabretmek zorundadır. Tüm engelliler ihtiyacı olsun olmasın avucuna konulan paraya sabretmek zorundadır. İyilik etmek adına kendilerinin görüşü alınmadan ihtiyacı olsun olmasın yardım etme refleksine tabii ki sabretmek durumundadır. Engelli yakınları kendilerine sürekli acıyan gözlerle bakanların tacizine sabretmek ve alışmak durumundadırlar.

Otistik çocuğundan bir anne şöyle diyordu: "Hocam ben çocuğumu kocam da dahil olmak üzere hiç ama hiç kimseye bırakamam mesela hasta olduğunda insan çok normal olarak uzanıp istirahat etmek ister ama benim böyle bir şansım yok çünkü laf anlatmam ve onu zapt etmem mümkün değil." Anne bu sözleriyle işinin ne denli zor olduğunu sabretmeye ne kadar ihtiyaç duyduğunu anlatıyordu.

Velhasıl engellilikle sabır çok yakından alakalı iki mefhum dur. Hatta ben diyorum ki sabretmek yeteneği insanlık için Allah'ın büyük bir ikramıdır. Sabır olmasaydı neler olabilirdi? Bunu anlamak için hapishaneler uygun bir örnektir. Çünkü denilebilir ki hapıshaneler sabır edemeyenlerin örnekleriyle doludur. Ama hemen ifade edelim ki hapishaneleri dolduranlar toplumların çok cüz iyi bir kesimini oluşturur. Ya geriye kalan insanlar da hapishanelerdekiler gibi olsalardı...

Zorluklar olumsuzluklar reddedilmeler kişiyi olgunlaştırır. İyi yönetilebilir ve değerlendirilebilirse her zorluk bir fırsata dönüştürülebilir. Karşımıza çok sayıda zorluk çıkması demek çok sayıda fırsat demektir. Zorluklar insanın mücadele gücünü kuvvetlendiren direnme gücüne zenginlik katan birer nimettir. İsterseniz "Bir kapıyı kapayan Allah başka kapıyı açar" da diyebilirsiniz. Zorluklara sabredenler pes etmemeyi öğrenir kendilerine başarı lütfedilenler ise pes etmeyenlerden başkası değildir.

Ezcümle engelliler ve engelli yakınları bu kadar güzel neticeler verebilen sabır imtihanını fırsata çevirmekle mükelleftirler. Böylesi bir fırsat sabırsızlıkla hele Allah muhafaza etsin isyanına kaçırılmamalıdır. Ve şunu da unutmayalım ki sabır kapıyı çalmak değil kapıda beklemektir. Allahu Teala şöyle buyuruyor:

"Ey İman edenler! Sabır ediniz ve sabır da düşmanlar geçiniz." Âl-i İmran, 200

Selam Ve Dua ile...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.