“Dağlar yaşamın ta kendisidir.” Bu söz daha önce birileri tarafından da hem de binlerce yıl önce söylenmiş olmalıdır. Tüm çeşitlilikleriyle yaşamı bu denli derinden etkileyen bir doğal olay ya da nesne konusunda insanların ilgisiz kalması mümkün değildir. İnsanın yazı öncesi ya da sonrası kültür tarihinin dağa ilişkin konular bakımından inanılmaz zenginliği bu yoğun ilgi ve ilişkinin en belirgin kanıtıdır.
Evet, dağ yaşamın kaynağıdır. Bir futbol topu gibi dümdüz bir dünyada yaşamın ortaya çıkması mümkün olamazdı. İklim de bitki de kültür de ve hatta insanın kendisi de dağların ürünüdür. Bir başka anlatımla, dağlar olmadan tüm biyolojik ve kültürel çeşitliliğiyle yaşamın filizlenip serpilmesi mümkün olamazdı
Dağ, heybetli görünümü, üretkenliği ve baş edilemezliğiyle, insanın fiziksel boyutunu olduğu kadar tinsel boyutunu da etkilemiştir. Dağ insanın ürktüğü, saygı duyduğu ve tapındığı ilk doğa öğelerinin başında gelmektedir. Bilinebilen en eskisinden en yenisine, hemen hemen tüm inanışlarda kutsal bir dağ mutlaka vardır.
Bu genel saptamalar tüm insanlık serüvenini çok derinden etkilemiş ve onun kültürel yapısını biçimlendirmiştir. Tüm kültürel bileşenleriyle insanlık tarihi bir anlamda dağların da tarihidir.
Daha önce de belirtildiği gibi, dağlar yaşamın ta kendisidir. Yaşamın bağımlı olduğu su, toprak, enerji, bitki, orman, vb. hepsi dağın armağanıdır. Zirvelerini süsleyen ana sütü gibi ak karlarla dağlar, daha doğru bir deyimle dağ zirveleri, suyu tüm yıl kullanılabilir kılarlar. Bize besin, yani enerji sağlayan bitki ve hayvanlar, dağların aşınarak oluşturduğu toprağın, ovaların bir armağanıdır. Dağlar olmasa toprağın, ovanının, toprak ve ova olmasa tüm çeşitleriyle bitkinin, bitki olmasa tüm çeşitleriyle hayvanların, çeşitli bitkiler ve hayvanlar olmasa insanların olması mümkün olamazdı. İnsanın kültür tarihinin neredeyse ilk gününden beri dağlara kutsal bir anlam yüklenmiş olması, dağ ile yaşam arasındaki bu köklü ve zincirleme ilişkiler kaynağından beslenmektedir.
Havaların ısınmaya başladığı ilkbaharda, piramit ya da koniye benzeyen biçimleriyle ana memesini çağrıştıran dağ zirvelerini süsleyen karlar yavaş yavaş eriyerek, aşağıdaki ovalara, tıpkı ana sütü gibi, yaşam veren suyu ya da bereketi aşılayan ırmakları oluştururlar. Hemen hemen her inançta kutsal sayılan bir dağ ya da su yolu temasının bulunması bu bağlantı ile ilgilidir.
Bizim kutsalımız ise Toros dağları. Neden mi? İçerisinde o kadar fazla endemik bitki barındırmakta ki saymakla bitiremem. Onun için sizleri Toros dağlarının son silsilesi olan Andırın Elmadağ yoğunluk mevkiinde kamp programına davet ediyoruz. Yerinde o zenginliği keşfedin. Saygılar…